DOST ACI SÖYLER

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DOST ACI SÖYLER


Şimdiye kadar ufacık fiskeler dışında CHP’yi eleştirmedim.
Alınan bazı kararların, inandığım ilkelere ters düşmesine rağmen, Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlıktan sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin öncülüğünde çıkılacağına kesinlikle inandığım için, partiye zarar vermemek, sorunların tartışılacağı bir ortam oluştuğunda yanlışlıkları tartışarak ortadan kaldırılacağına inandığım için yapıcı olmak için bir tek oy’a bile engel olmamak için yazmadım, erteledim
Ben , kişi olarak sonradan CHP’li olmadım. Demokrat Parti döneminden beri çocukluğumda bile CHP’yi Atatürk’ün partisi olarak duygusal bağlarla bağlıydım.
Yıllarca ailece CHP saflarında mücadele etmeye çalışan biri olarak belirli dönemlerde yapılan yanlışlıklara karşı demokratik kurallar içerisinde mücadeleden çekinmedim.
Yine aynı hatalar tekrarlanarak uygulanmaya konulunca 
Bu tartışmayı başlatmak istedim. Hani denir ya:
Dost acı söyler !

Kılıçdaroğlu, ailesiyle, yaşamıyla dürüst bir siyasetçidir.
Sade, gösterişsiz, meslek hayatında en önemli bir kurumun Genel Müdürlüğünü yapmış bir devlet bürokratı olarak dürüstlüğünü kanıtlamış bir değerdir.
Yolsuzlukları uzmanlığının verdiği bilgi birikimi ile ortaya çıkartıp kanıtlamasıyla tanındı. 
Sakin, sabırlı, bilge tavırları toplumun güvenini kazanmıştı.
CHP’nin Genel Başkanlığını zor koşullarda beklemediği bir dönemde üstlenmek zorunda kalmıştı.
Türkiye’yi  kuran partiyi baraj altına düşüren yanlış yönetimin mirasçıları köşe başlarındaydı.
Pusuda bekleyenler onu geçici biri olarak gördüler.
Ama gerçek yurtseverler, onun dürüstlüğüne, sakin, bilge tavrına güven duyup desteklediler.
Partiden koparılmış gerçek CHP’liler partiye geri dönerek ve tabanın desteğiyle  onu lider saydılar.

Ama tecrübe önemliydi:
”Ben Dersimli Kemalim ” Çıkışını yaparken çoğu insan anlam veremedi ama ,AKP’nin demagogları ve PKK uzantıları bu söze balıklama daldılar.
”Yenidir, iyi niyetlidir ” dendi  hoş görüldü.
Okullarda, kamuda irtica arttığı bir dönemde;
”Laiklik sorunu yoktur” Dedi.
RTE ile tartışmalarda onun gibi konuşmaya başladı.
Onun inceliğini, alçak gönüllülüğünü bilenler yadırgadı, uyardı.
Bu tavrı danışmanlarınca puan kazandırdığı için takındığını söyledi.
Halbuki, muhatap aldığı kişi belden aşağı konuşmada, hakarette ustalaşmış bir kültürden geliyordu.
Hani derler ya; ”Cahille tartışma senide cahil sanırlar.” 

Bu ülkeye kılık kıyafet devrimi getirilirken önce kadını tesettürden, erkeğin malı olmaktan çıkarılıp çağdaş, özgür bir kişilik kazandırma amacı güdülmüştü.
Birçok din bilgini türban denen şeyin aslında Hıristiyan rahibelerinden esinlendiğini, İslam dininde türban kavramı olmadığını belirtmesine rağmen kadınlara zorlamalarla bu tesettür aracını dayattılar.
Kadın istiyorsa kendi yaşamında kullanır dendi.
Sonra Kamu da dayatmaya kalktılar, mecliste bir kaç kadın milletvekilini sahneye sürdüler, türbanla meclis sıralarına oturttular.
CHP yönetimi  sessiz kalarak; AKP’nin oyununa gelmemekle övündüler.
Halbuki oyuna gelen Atatürk’ün partisiydi. Laiklikten en önemli ödün verilmiş oldu.
Türban siyasal İslam’ın sembolüdür.Bunu savunanlar laiklik karşıtı odakların militanlarıdır.
O gün mecliste verilen ödünden sonra ana okullarındaki çocuklara türban taktırılarak gelin elbisesi  giydirilerek altı yaşında nikah yaptırmanın temelini attılar.
CHP, türban konusunda ödün vererek ilkelerinden sapmaya göz yummuştur.

Anayasa değişikliği konusunda AKP’nin art niyetli tuzağına düşme bir kez yapıldı. 
Sonuçta istedikleri amaca olaşamayınca çalışmaları yine AKP durdurdu.
Her art niyetli kamuoyunu yanıltmak için ki de bir yasa değişikliği tuzağına CHP’nin düşmemesi gerekir.
7 Haziran seçimlerinde hükümet kurma konusunda CHP’yi 35 gün oyalayarak kullanması, hükümet kurma görevini CHP’ye vermeyerek Anayasal suç işlenmesine sessiz kalınması halkın güvenini sarsmıştır.
CHP, Gezi  olaylarında ortaya çıkan Toplumsal Muhalefetin önüne geçmeyerek gericiliğe, insanların yaşamlarına iktidarın düşündüğü şekilde dayatılmasına karşı çıkışı sahipsiz bırakarak siyasi bir hata yapmıştır.

AKP’de tek söz sahibi kişi anayasayı açıkça çiğnediğini saklamayan zat RTE’dir.
Onun tek amacı padişah başkan olmaktır.
Gerekirse ülkeyi bir iç savaşa bile götürmeyi göze alacak kadar kararlı olduğu bilinirken AKP’nin uluslararası arenada meşrutiyet kazanmak için  anayasal darbe yapma tuzağına ana muhalefetin düşmesi hatanın tekrarlanmasıdır.
Yeni bir anayasa yapma kuralları belliyken, mecliste AKP-MHP birlikteliğine iktidardan Öcalan için ödün koparabilirse HDP’nin de bu koalisyona gireceği bilinirken CHP’nin bu komplonun içine gönüllü katılması yeni bir hata değil, hatadan öte bir sorumsuzluktur.

Özel görevle başbakanlığa atanan Davutoğlu, RTE’nin en güvendiği biridir.
Malezya’da dinci bir devlet modeli pratiğini öğrenerek bu modeli Türkiye’de uygulamak için görev aldı.
RTE’ ye karşı onu kullanma taktiği asla işe yaramaz.
AKP içerinden de hiç bir görevli, milletvekili RTE’ ye  kaşı tavır koyamaz, hepsi mideden RTE’ ye bağlıdırlar.
AKP’yi iktidardan indirmek için ne bu meclisten, ne yüksek yargıdan, ne MHP’den, ne de HDP’den destek beklemek  önce safdillik, sonra da kendi  gücüne inanamamak gelir ki siyasette bu iflasın ilanıdır.
Bunun yerine toplumsal muhalefetin önüne geçerek  her alanda mücadele etmeyi ve halka güven vermeyi  ve onları saflarına katmak daha gerçekçi, daha dürüst olur.

Yurtdışı örgütlenmesinde yurtdışında görev yapmış diplomatlar, Avrupa’yı iyi tanıyan bir Ercan Karakaş’a değil de buradaki yanlış örgütlenmenin sonucunda CHP’sini üçüncü sıraya düşüren kişilerle kaldığı yerden devam yanlışlığı CHP’ye zarar verir.
Bu bilinirken geçmişte CHP karşıtı bir danışmanın geçmişte yöneticiliğini yaptığı bir inanç örgütündeki yandaşlarını tekrar yurtdışında CHP örgütlenmesinin elemanları olarak kullanma yanlışına yeniden düşülmesi de bir hatanın tekrarlanmasından daha başka bir tutumdur.
Geçen seçimde bu inanç grubu örgütün PKK yanlısı bir tutum ile yöneticisini milletvekili seçilmesine katkısı ortada iken, bu örgütün çoğunluğunun CHP yanlısı olduğunu savunmak inandırıcı olamaz.
İnsanların değişik inançta olması inancını özgürce savunması, gereklerini yerine getirmesi ve İnsanların etnik yapısını, kültürünü yaşamayı istemesi en doğal haktır.
Siyaset ve devlet yönetimi inanç ya da etnik kökene göre dayatılırsa bu demokratik bir tavır değil gericilik olur. Aslında AKP’nin, MHP’nin ve HDP’nin istediği siyaset ve devlet biçimidir.
Bu gerçeği bir inanç düşmanlığı çerçevesinde değerlendirmek çalınan minareye kılıf hazırlamaktır.
Siyasette inanç veya etnik kimlik öne çıkarsa o siyaset çağdaş ve demokratik olamaz.

Şimdi de CHP milletvekillerinden birinin Meclisteki odasındaki Atatürk Resmini indirme iddiası gündeme geldi.
Günler geçmesine rağmen bu sorun önce kapatılmaya çalışıldı ve giderek karmaşık bir bilinmeze dönüştü.
Geçmişte de CHP’yi Neo -Liberal çizgiye çekme, Atatürk devrimlerinden soyutlama girişimleri olmuş sonradan bunu savunanlar AKP saflarında laik cumhuriyete karşı akıldışı, ahlak dışı saldırılarda bulunmuşlardı. 
CHP, Türkiye’nin savaşta ve barışta onurlu bir simgesidir.
Emperyalizme karşı verilen kurtuluş ve bağımsızlık savaşının siyasi organı bir Halk Fırkası olarak doğmuş, kurtuluştan sonra Cumhuriyet Halk Partisi ismiyle devrimlerin siyasi olgusu olmuştur.
Lideri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi  Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu partinin yöneticisi, milletvekili, üyesi;Atatürk devrimlerinin; çağdaş, laik, demokrat Türkiye Cumhuriyetinin bilinçli neferidir.
Bu partinin yöneticisi olmak için sadece o devrimleri, ilkeleri benimsemek yetmez.
Hangi  koşullarda olursa olsun, onları kollamak, korumak, ve o devrimleri sürdürmek bilincinde ve kararlılığında olmak zorundadır.
Ne demişti o eşsiz önder;
”Beni sevmek beni aşmak demektir!” 
Vatan sevgisinin, Atatürk sevgisinin özü budur…
Eğer bir kişi ya da kişiler Atatürk’ü yok sayarak CHP’de siyaset yapmayı düşünüyorlarsa, yanlış yere gelmiş er demektir.
Bu kişinin parti içerisinde tutulmasına hiç bir kimsenin ve liderin hakkı da haddi de olamaz.
Eğer doğru değilse bu iftirayı atan daha da suçludur, yukarıdaki kural onun içinde geçerlidir.
Eğer bu iddia doğruysa, bu güne kadar bu kişiyi açıklamayıp, sadece genel başkana söyleyeceğini savunan kişiyi de partide tutmak CHP’ne ihanettir.
Ben uzun zamandır biriktirdiğim kaygılarımı CHP’ye, benim öncü olarak gördüğüm partiye karşı paylaşayım diye düşündüm.
Ne derler ;
Dost acı söyler!
Amacım da bir dost eleştirisi yapmaktır.
Şimdi söz okuyucuların….

Yıldız AKALIN



Not:
Aslında bu yazıyı cumartesi  gönderecektim.
Hem çok uzundu, hem de biraz daha duygusaldı.
Pazar akşamı geç  vakitlere kadar kısaltmak ve daha yapıcı duruma getirmek için çalıştım.
Şu anda saat pazartesi 13.30. noktayı koydum.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.