0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

DİYANETİN ÖLÇÜSÜ NE
 
Malumunuz fitre bedenin sadakası, fidye ise, mazereti nedeniyle oruç tutamayıp daha sonra da bu borcunu ödemeleri mümkün olmayanların, tutamadıkları gün sayısının, tesbit edilen o yılki fidye miktarıyla çarpımı sonucu çıkan miktarı, ihtiyaç sahiplerine vermesidir. Fitre ve fidye miktarı da, bir insanın bir gündeki iki öğün yiyeceğinin karşılığıdır.
 
Bu karşılığı da, her mezhep vakti zamanında farklı gıda maddeleri üzerinden ve farklı oranlarda belirlemiş lakin gününümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı günün gıda fiyatları üzerinden ortalama bir miktar tespit etmektedir.
 
Yalnız aklımın almadığı, Diyanet hangi gıda maddesinin fiyatını ölçü almaktadır? Muhtaç olanlara, iki öğünde nelerin yenmesini layık görmektedir de 16 tl gibi komik bir fiyat biçmektedir fidye ve fitreye? Öyle ya, kişi sadece çorba içse sekiz sekiz iki öğün 16 tl eder!..  Bırakın çorbayı, sadece ekmek yese en az 30 tl!
 
Diyanetin enflasyondan, çarşı pazardan, etten süte, sebzeden meyveye, bakliyattan peynire zeytine kadar tüm gıda maddelerinin fiyatından haberi yok mu? Yetişkin bir insan, gün içinde 16 tl’lık gıda maddesiyle doyabilir mi? Belki bol ekmek eşliğinde doyar, doyar da yemek yemekten amaç, sadece doymak mı, beslenme gereksinimleri nasıl giderilecek?!
 
Yoksa fidye ve fitre hesaplama sepetine konulanlar da, enflasyon sepetindeki gibi, gereksiz ve eften püften şeyler mi de, iki öğün tutarı 16 tl oluyor?!
 
Konuya diğer açıdan bakacak olursak, bir nedenle oruç tutamayanın vereceği fidye ve fitre tutarı yaklaşık 500 tl. Asgari ücretli ve emeklinin maaşının üçte birinden fazla!.. Nasıl verecek bu durumda?!
 
Peki ya hükümet kendi karnını zor doyuranların nasıl olup da fitre ya da fidye verebileceğini hiç düşünmez mi?!! Gerçi ihtiyaç sahipleri bundan muaf, fidye konusunda da İslam zorlamıyor, maddi durumu uygunsa, hatta fazlasıyla verilmesini emrediyor, uygun olmayanların, uygun olduğu zaman vermesini, hiç mümkün değilse de, bağışlanmayı dilemesinin kâfi olacağını söylüyor.
 
Ama içi rahat etmeyenler, huzur bulmak isteyenler, bu vecibeyi ifa etmek isteyenler ne yapacak?
 
Üç seçenek var.
İlki insanların maaşlarına insanca yaşamaya yetecek oranda zam yapacaksınız!..
İkincisi, pek çok kişi bu dini vecibesini yerine getiremeyecek!..
Üçüncüsü de, bu vecibeyi yerine getirmenin huzurunu bir nebze olsun yaşamak isteyenler, birbirlerine verecek!..
 
Üzülecekler muhakkak, hem de çok üzülecekler, ezilecekler de!..
 
Oysaki asıl üzülmesi, ezilmesi, utanması gerekenler, onları bu duruma düşürenler olması gerekirken!!!
 
Bir de veriliş zamanı var ki hiç aklıma yatmıyor, kim demiş, kimden çıkmış bu fikir bilmiyorum ama bayram sabahı verilmeli deniliyor.
 
Bayram sabahı neden bekleniyor, bayram sabahı verilen paranın ne yararı olacak? Belki sevinsinler, bayram etsinler diye ama bence Ramazanın içinde, hatta başında verilmeli ki sahurda, iftarda doğru dürüst bir şeyler yiyebilsinler, çocuklarına bayramlık alabilsinler. Hem bayram sabahı telaşında, ihtiyaç sahibini nereden bulacak insanlar, hadi buldular, onlar bayram sabahı koştura koştura alışverişe mi çıkacak?!
 
Çok belli ki adet yerini bulsun kabilinden bir tesbit fitye ve fitre miktarı!
 
Zekat konusuna değinmeyeceğim, çünkü yoksul kesim ki pek çok kişi tespit edilen rakamlara göre, yoksuluk ve açlık sınıfında; zaten zekat verebilecek durumda değil. Zekat demişken de, belirtmeden geçemeyeceğim. Zekat vermekle yükümlü olanlar, bu yükümlülüklerini gereğince yerine getirseler, zaten etraflarında pek fakir kalmaz!
 
Vergi kaçıranlar olmasa ve devasa vergi borçlarına af çıkartmasalar, devlette korkunç boyutlu müsriflik olmasa, çoğu nerelere gittiği belirsiz yardımlar olmasa, Suriyelilere uygulanan misafirperverliğimiz mevcut boyutta olmasa, o asgari ücretli ve emekliye bir türlü bulamadıkları kaynağı bulmuş olurlar, dolayısıyla, aç da, yoksul da kalmaz!
Konu, amacı yardamlaşma olan fitre, fidye ve  zekât olduğundan, bu gerçeklerden de söz etmeden yapamadım.

 Perihan Reyhan Alkan