DİYANET Mİ, HIYANET Mİ?

ABONE OL
18:05 - 01/10/2020 18:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DİYANET Mİ, HIYANET Mİ?

3 Mayıs 1920 tarihinde kurulan TBMM Hükümeti’nde, Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı adı altında bir bakanlık oluşturulmuş ve din hizmetleri bu bakanlık tarafından yürütülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni laik bir yapı içinde yepyeni bir devlet ve yepyeni bir toplum olarak şekillendirmek amacıyla 3 Mart 1924 tarihinde bu bakanlık kaldırılarak, din hizmetlerinin politikanın dışında tutulması gerektiği düşüncesiyle, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. 3 Mart 1924 tarihli ve 429 sayılı yasa ile kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın işlevi “İslam dininin inanç ve ibadet alanıyla ilgili işleri yürütmek ve dini kurumları idare etmek” şeklinde ifade edilmiştir.

15 Ağustos 1965 tarihinde yürürlüğe giren 633 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” ile,  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi, “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” şekline dönüştürülmüştür.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın günümüzdeki yapısı 1 Temmuz 2010 tarihli ve 6002 sayılı yasa ile belirlenmiştir. Söz konusu yasa ile din hizmeti sunmanın bir gereği olarak cami dışı din hizmetlerinin önü açılmış, radyo ve televizyon kurulması sağlanarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın toplumu din konusunda aydınlatma noktasında her türlü olanaktan yararlanmasına kolaylık getirilmiştir. Böylece 6002 sayılı yasa, din hizmetlerinin önünü açmış ve engel görülebilecek bazı konuları da ortadan kaldırmıştır.

Ülkemizdeki bütün dinleri ve mezhepleri kucaklamak anlayışıyla kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, zamanla kabuk değiştirerek tek bir dinin ve mezhebin sözcüsü konumuna gelmiştir. Üstelik bütçeden en büyük payı alan kamu kurumlarının başında gelen Diyanet İşleri Başkanlığı, bu olanağı cumhuriyete ve laikliğe karşı kullanmaya başlamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı, topluma sevgiyi ve hoşgörüyü aşılamak, insanları birleştirici ve bütünleştirici olmaya çalıştırmak yerine, bölücü ve ayrıştırıcı konuma gelmiştir. Bunların yanında laik bir ülkede laiklikle ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan konularda “fetva” adı altında görüş açıklamaları da asla kabul edilemez. Dünyevi işlerde din adına görüş açıklaması, laik hukuka saldırıdır ve ayrıca da suçtur.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan insanlık onuruyla ve toplumsal ahlakla bağdaşmayacak saçma açıklamalar gelmektedir. Bu saçmalıklardan bazıları şunlardır: “Nişanlılar el ele tutuşamaz”, “Müslüman bir kişi Alevi bir kızla evlenemez”, “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir”. Diyanet İşleri Başkanlığı, 8 Mart 2008 Dünya Kadınlar Günü’nde resmi web sitesine “Feminizm ahlaksızlıktır” başlığıyla bir yazı koymuştu. Kürtaj tartışmalarına “annenin hayatı sonlandırma hakkı yoktur, o emanetçidir” fetvasıyla katılmıştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı 30 Aralık 2016 Cuma günü yılbaşı kutlamalarını “gayri meşru tutum ve davranışlar” olarak tanımlamıştır. Bunun sonucunda “Müslüman, Noel Kutlamaz”, “Yılbaşı ve Noel Kutlamalarına Hayır” diye asılan pankartlar, temsili resimlerle Osmanlı gencinin, Noel Baba’ya tokat atması, Noel Baba’nın sünnet edilmesi gibi akılsızlıklar ve rezillikler görülmektedir. Bunlar içimizde olduğu kadar, dış dünyanın gözünde de büyük bir skandaldır, ülkemizin itibar yitirmesinin nedenidir.

6 Aralık 2017 günü Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Din İşleri Yüksek Kurulu, gelen bir soruya cevap olarak, erkeğin “Telefon, faks, mektup, mesaj ve internet ile de eşinden boşanabileceğini” açıklamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı, 21 Aralık 2017 günü “Piyango bileti almak kumardır ve haramdır” şeklinde görüş bildirmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesindeki ‘dini kavramlar sözlüğü’ndeki, “bulûğ” ve “nikâh” için yazılanlar ise aklın ve ahlakın anlayamayacağı düzeyde bir sapıklıktır. Çocuk ve kadın tecavüzleri ile öldürülmelerine sessiz kalacaksınız, her türlü sapıklık ve sapkınlığa sesiniz çıkmayacak, yolsuzlukları, rüşvetleri, hırsızlıkları, vurgunları, hukuksuzlukları, savurganlıkları, talanları, yalanları görmezden geleceksiniz. Böyle bir Diyanet İşleri Başkanlığı olamaz; artık diyanet, hıyanet kurumuna dönüşmektedir.

Laiklik, devlet ve toplum düzeninin akıl ve bilime dayandırılmasıdır. Laiklik, devletin ve toplumun dini kurallardan arınmasıdır. Laiklik, aklın sorgulanmasıdır. Bu sorgulamayı yapamayanlar ya da laikliğin tehlikede olmadığını sananlar, ülkemizin bugün getirildiği durumun baş sorumluları arasındadır. Bu yapısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalı, toplumun her kesimini kucaklayarak, milletin birliği ve devletin tekliğini sağlayacak şekilde, siyasi etkiden arındırılmış ve laik cumhuriyetle barışık olarak, yeni kadrosuyla yeniden kurulmalıdır.

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.