DİLİMİZİN KURALLARI

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yazımın konusu olan kurallar, dilimizin konuşma ve yazma kurallarıdır. Kuralları koyma ve kaldırma yetkisi; (şimdiki adını bilmiyorum, 12 Eylül darbecileri onun adını da değiştirdiler, eski adıyla ) Türk Dil Kurumu’nundur. Bu kurum, “dilimizin birinci ve ikinci kişi adıllarına çoğul eki getirilmez” kuralını bugüne değin değiştirmedi. O nedenle bu kişi adıllarına çoğul eki -ler ulamak kural dışıdır. Birinci çoğul kişi adılı bize ve ikinci çoğul kişi adılı size çoğul eki getirmek yanlıştır.

Bunu yapanlar, konuştukları çoğula saygılı olmak amacını taşıyorlar belli ki! Çoğul ekini kullanmamak neden saygısızlık olsun! Bunu yapanların bu adılı, aynı konuşma ve yazı içinde, hem “siz” hem de “sizler” olarak kullandıklarını sıkça okudum ve duydum. Türkçe’mizde buna “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diyoruz.
Yazımın giriş paragrafını bir yalvarma olarak algılayın, ne olur! Bu adılları çoğul ekiyle kullanmayın, kullandırmayın!

Benim önemli bulduğum bir yanlış da fiillerin gelecek zaman çekimlerinde kullanılan ve ses uyumuna göre değişen -ecek ekindeki “e” nin “i” olarak kullanılmasıdır.
Bir örnekle açıklayalım: Gelmek fiilinin gelecek zamanının çekiminde fiile ek; -ecek olarak gelir. Eki -icek olarak getirmek, gelecek demek doğruyken gelicek demek yanlıştır.
Demek diyorum, dikkat edildiyse. Çünkü bu yanlış, genellikle konuşma dilinde yapılmaktadır. Burada, “Ağız özelliğidir.” diyerek hoşgörü gösterilebilir. Ancak; bu yanlışın yazı dilinde yapılmasına hoşgörü gösterilemez.

Ağız; bir dilin ülkenin değişik bölgelerinde, değişik biçimde konuşulmasına denir. Çok güzel bir fıkra biliyorum konuyu açıklayan.

Erzurumlu Türkçe öğretmeni Karadeniz Bölgemizin bir kentinde görev yapmaktadır.

Dersinde sorar öğrencilerine:

Gelmek fiilinin şimdiki zamanı nasıl çekilir?

Bir öğrenci parmağını kaldırır.

“Çek bakalım!” der öğretmen.

Öğrenci başlar:

Celayrım, celayrsın, celayr, celayrız, celayrsınız, celayrlar.

Öğretmen kızar öğrencisine.

“Öyle mi çekilir?” der ve düzeltir:

Celirem, celirsen, celir, celırıh, celırsıız, celiller.

Bir fıkra da bizim oralardan;

Osmaniyeli İstanbul’un seçkin bir okulunda öğretmendir. Ders başlar, sınıfa girer. Bir süre sonra kapı çalınır. Bizim Osmaniyeli seslenir:

Dıhıl!

Sonra da ayrımına varır yaptığının. “İstanbul gibi yerde bu ne kabalık böyle?” der kendi kendine ve düzeltir;

Dıhılınız!

(Dıhılmak, Osmaniye ağzında girmek demektir.)

Birinci ve ikinci çoğul kişi adıllarına çoğul eki getirmek konusuna yeniden dönelim. Bu konu; “Özel adlara, benzerleriyle ve aileleriyle birlikte anlatılmak istenildiğinde çoğul eki ulanır.” kuralıyla açıklanmaya çalışılır. Doğru değildir. Özel adlarla ilgili olan kural, kişi adılları için kullanılamaz. Bir konunda iki ayrı kural da olamaz. Bu adıllara çoğul eki ya getirilir ya da getirilmez. “Hem getirilir hem de getirilmez:” diye bir kural tanımıyorum ben.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.