DİLİMİZ

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ İÇERİSİNDEKİ KONUMU VE ÖNEMİ”

Bir dil düşünün ki lehçeleri ile birlikte yaklaşık 2.000.000’a yakın sözcüğü içeren geniş bir dağarcığa sahip olsun ve Balkanlar’dan Büyük Okyanus’a, Kuzey Buz Denizi’nden Tibet’e uzanan yaklaşık 11 milyon km² ‘lik bir alanda 200 milyona yakın kişi tarafından konuşulsun. Üstelik M.Ö. 3500’lü yılların Sümer tabletlerinde izlerine rastlanan geçmişiyle adından söz ettirsin. İşte o dil dünya üzerinde en eski ve en soylu uluslardan biri olan bizim, Türk ulusunun dilidir, Türk dilidir, Türkçedir. Türk dilinin bu özelliklerini görmezden gelenler, onun aynı zamanda dünyanın en eski kültür ve yazı dillerinden biri olduğunu da görmezden gelmeye çalışacaklardır. Ama bu gayretler Türkçenin yaygın konuşma alanına sahip olması ve büyük bir kitle tarafından konuşulması sonucu dünyada kelime hazinesi en zengin dillerden biri olma gerçeğini engelleyemeyecektir.

Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yerine baktığımızda, konuşulduğu coğrafyanın büyüklüğü bakımından birinci, ana dili olarak üçüncü ve en çok konuşulan dil sıralamasında beşinci sırada olduğunu görüyoruz. Yeryüzündeki diller arasında Ural-Altay dilleri grubuna giren Türkçenin, bu grupta yer alan diğer dillerle olan benzerliği köken birliğinden ziyade yapısal benzerliğe dayanmaktadır. Örneğin bu gruptaki dillerin hepsi eklemelidir ve genellikle cümle yapıları açısından çok benzeştikleri görülür. Altay koluna bağlı olan ve sondan eklemeli olduğu bilinen Türkçenin, Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece ve Japonca ile çok büyük benzerlikler göstermesiyle birlikte; Fince, Ugorca, Estçe, Macarca, Permce ve Samoyedce ile de benzerlikler gösterdiği bilinmektedir. Tüm bu veriler göz önüne alındığında Türkçenin dünyadaki önemi açıkça kendini göstermektedir. Bizler ulus olarak sahip olduğumuz bu ulusal değerimizin varlığına önce kendimiz inanmak zorundayız. Daha sonra buna sahip çıkmak, onu korumak ve yüceltmek en önemli görevimiz olmalıdır. Bakın Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş bunu nasıl dile getirmiş: “Türkçecilik Türk dilini sevmek, onun büyüklüğüne ve üstünlüğüne inanmak, varlığını korumak, onu başka dillere karşı müdafaa etmek, sadeliğini sağlamak ve kudretli bir edebiyat dili haline getirmek demektir. Bu görüş, düşünce ve davranış Türk milliyetçiliğinin dildeki tezahürüdür.” Eğer biz ulus olarak bu ata yadigârına sahip çıkmaz, ona gerektiğince özen göstermez, dilin en büyük düşmanı olan kirliliğe göz yumarsak; sadece Türkçenin değil o dille bütünleşmiş bir ulusun da karanlık geleceklere doğru sürüklenmesine fırsat vermiş oluruz. Bu sonucun da kimlerin işine yarayacağı ortadadır.

Dilimizin kuralları o kadar sade ve tartışma gerektirmeyen bir açıklamaya sahiptir ki kural dışı özellikler yok denecek kadar azdır. Hatta diğer dillerle karşılaştırıldığında onlara göre hiç yoktur bile denilebilir. Bunu en iyi dile getiren yine Türkçeyi öğrenmek isteyen yabancılardır. Kendi dillerindeki kurallarla karşılaştırdıklarında ve kuralların matematik gibi kesinlik taşıdığını gördüklerinde hayret ve hayranlıklarını gizleyememektedirler. Bu özelliklerinden dolayı da çok kısa sürede Türk dilini öğrenebilmektedirler. Bakın, 34 dil ve lehçe bilen, dünyanın en büyük dilbilimcilerinden Johan Vandewalle Türkçe ile ilgili olarak neler diyor: “Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçedeki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime “keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı.”, diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizceye göre değil, Türkçeye göre şekillenmiş olurdu.” Türkçenin bilim dili olamayacağını savunan kraldan çok kralcıların kulakları çınlasın. Bunları bir yabancının ağzından duymak gerçekten güzel bir duygu. Bu duyguyu gelecek nesillerin de yaşamasını ve yaşatmasını istiyorsak üstümüze düşeni yapmak, sen-ben davasını bir kenara bırakıp bunca gecikmişliğe rağmen dilimize gereken özeni göstermek, ona sahip çıkmak ve onu korumak zorundayız.

Çok basit gibi görünen kurallarına bile çok önemli ve değerli olduğunu düşünerek davranmak, onları benimsemek ve gereğini yerine getirmek bir dile gösterilecek en büyük saygıdır. İşte o zaman dil, aynı ölçüler doğrultusunda sonsuza değin kendine değer verenlere hizmet edecek, tüm güzelliklerini yansıtacaktır.

Birilerinden beklediğimiz saygı, dilimize gösterdiğimiz saygı ile aynı doğrultudadır. Bize gösterilen saygı dilimize gösterilenden asla fazla olmayacaktır.

Tahsin MELAN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.