DİL- KÜLTÜR

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİR ÜLKE SADECE SİLAHLA MI ALINIR?
Aslında bu soruyu “ülke” değil de “ulus” olarak değerlendirmek gerekir. Bir ulus sadece silahla yok edilebilir mi? Evet, hem de çok kolayca. Üstelik bu günümüz teknolojisiyle pek de zor olmayan bir işlem olup sadece bir düğmeye basımlık zaman içerisinde bir varmış bir yokmuş deme fırsatı bile bulamadan gerçekleştirilebilir. Hiroşima unutuldu mu? Kaldı ki şimdiki tekniğin o günlerle karşılaştırılması biraz tebessüm ettirecek cinstendir.

Tekrar başa, konumuza dönecek olursak öncelikle bu olayın adını koymamız gerekir ki bu bir savaştır. Bu savaşların “nedeni” nedir? Bir ülke başka bir ülkeye neden ve nasıl saldırır? Önce “Neden?” sorusuna yanıt aramaya çalışalım. Bunun yanıtını dar bir çerçeveye sıkıştırmak istersek iki açıdan incelememiz gerekir. Birincisi düşmanı, istenmeyen bir ulusu tamamen yok edip topraklarına sahip olmaktır. İkincisi ise bir ulusu yok etmeyi değil topraklarıyla birlikte ele geçirmeyi, sömürgeleştirmeyi amaçlamaktadır. Şimdi gelelim sorumuzun “Nasıl?” kısmına… İşte baştaki sorumuz için aranılan yanıt burada gizlidir. Evet, bu bir savaştır dedik. Ama nasıl bir savaş? Sıcak mı, soğuk mu? İşin sıcağını son olarak Irak savaşında yaşadık. Sam Amca gözüne kestirdi ve gücünün yeteceğinden emin olduğu için bindi tepesine. Kurtuluş yok. Taaaa ki işi bitene kadar. Ne zaman beklentilerinin sonu gelecek, o zaman sözüm ona “Demokrasiyi getirdik, artık ne haliniz varsa görün!” diyerek arkasında bir yığın enkaz bırakıp çekip gidecek. Bu gidişin sadece askeri açıdan bir gidiş olacağı da kesindir. Hazır buralara gelmişken tamamen çekip gitmek olmaz. Ayıp olur. Bırakın eli, kolu bir yerlerde pusuya yatsın. Neyse, biz şimdi onu bırakalım ve konumuza “Soğuk savaş” denilen uygulamaya göz atalım. Nedir, korkulacak ne var, bizi neden ilgilendiriyor ve neden dikkatli, hem de çok dikkatli olmamız gerekiyor?

“Soğuk savaş” denilince hemen Amerika ve Rusya akla gelir. Oysa artık bu kavramın daha genişlediğini ve pek çok alanda adından söz ettirdiğini görüyoruz. Olay artık sadece kendilerini dünyanın jandarması sananların düşündüğü boyutta kalmamıştır. Kendine hayrı olmayan ufacık ülkeler bile kendince bir takım oyunlar çevirerek çıkarları doğrultusunda bugünkü anlamdaki soğuk savaşın tarafları konumuna gelmeye çalışmaktadırlar. Sömürgeci zihniyetin öne çıkardığı bu sinsice planların hayata geçirilişinde öylesine gizli silahlar devreye sokulmaktadır ki ateşli silahlara gerek bile duyulmaz. O halde nedir? Nedir bu gizlilik ki onca ateşli silahın yerini alabiliyor. Hem de sessiz, sedasız. Alan razı satan razı misali. İşte bizleri ilgilendiren nokta da burada kendini göstermektedir. Bu sinsi plan bir ulusun kültür değerlerini eritip yok etmektir. İşte bunu başardınız mı artık o ulus istekleriniz doğrultusunda benliğini yitirmiş bir toplum olarak sömürgeleşmekten kurtulamayacaktır.

Nedir kültür? “Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddî ve manevî değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününe kültür denir.” Eğer bir ulus kültür olarak nitelendirilen bu değer yargılarını gözden çıkarabiliyorsa artık ulus olma özelliğini yitirmiştir. Böylesi toplumları sömürgeleştirmek için topa, tüfeğe gerek var mıdır? O halde olay bitmiş, sorumuz yanıtını bulmuştur. Allah hiçbir ulusu kültüründen mahrum bırakmasın.

DİLİN TARİH ve KÜLTÜR ile OLAN İLİŞKİSİ
Bir ulusun tarihinden söz edebilmek için önce dilini bilmek, incelemek gerekir. Dil bir ulusun geçmişini yansıtan ayna görevini üstlendiği gibi aynı zamanda o ulusun kültürünü oluşturan değerlerin başında gelir, temelidir. Toplumlar tarihleri boyunca dilleriyle varlıklarını sürdürmüşlerdir. Varlıklarının en önemli kanıtı yine dilleri, dilleri ile ilgili belgeleridir. Yaşanan süre içerisinde türlü değişimler, etkileşimler, pek çok sözcük alışverişi gerçekleşmiştir. Dilin değişime uğradığı evrelerdeki bu tarihi verileri göz ardı etmek ne derece doğrudur? Bunlar hep tarihin yansımasıdır. Hangi uluslarla ne gibi ilişkiler içerisinde bulunduğunun, savaşların, sözleşmelerin, yaşadığı felaketlerin adeta canlı göstergesidir. Yüzyıllara dayanan süreçte kültürel değerlerin oluşumunda ve bu değer yargılarının kuşaktan kuşağa aktarılmasında yine dilin önemi kendini göstermektedir. Dolayısıyla dili, tarihi ve kültürü ayrı ayrı ele almak, değerlendirmek bilimsel bir yaklaşım olamaz.

Bir ulusu ulus yapan değerlerinin ne olduğunu anlamak ve gereğini yapmak o ulusun tüm fertlerinin ilk ve en önemli görevidir. Bunları görmezden gelenlerin bu vatan ve ulus adına söz söylemeye hakları yoktur. Dilimize sahip çıkalım ki göğsümüzü gere gere bu vatan bizim, ben bu ulusun bir ferdiyim, Türk’üm ve Türkçe konuşuyoruz, konuşacağız diyebilelim.

Tahsin MELAN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.