DİKTATÖRLÜK – ÇARE

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’den geliyorum. Diktatörün ve diktatörlüğün egemen olduğu, şimdilik çaresiz, ülkemden.

Yakın gelecekteki ve kısa sürede çaresizlikten kurtulmak için tek çare, kuşkusuz ki; Gezi olaylarıyla birlikte oluşan ruhun sandığa da yansıması, yöneten parti olan AKP ile ana muhalefet partisi olan CHP arasındaki yüzde 25 lik uçurumun hemen kapanmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti karanlık dönemler yaşamıştır 90 yıllık geçmişinde. Ama; şu son 11+? yıllık dönem cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemidir. Bu dönem bir diktatörlük dönemidir ve diktatör ülkenin başbakanlık koltuğunda oturmaktadır. Diktatör; demokrasi tramvayında oturduğunu ve varacağı durağa vardıktan sonra bu tramvaydan ineceğini daha baştan, hiçbir yanlış anlaşılmaya yer bırakmayacak biçimde söylemişti. Sandukasından çıkardığı demokrasi (!) paketiyle bu son durağın çok yakınında olduğunun işaretlerini de verdi. Burada bu tramvaydan ineceği ve özlemiyle yanıp tutuştuğu Şeriatçı İslam Cumhuriyetini kurduğunu tüm dünyaya duyuracağı zamanın uzakta olmadığının bilinci ve sevinciyle bir yerleri tarmpet çalmaya başladı bile.
Başladı başlamasına da, bu trampetin sesini en önce duymak zorunda olanlar da bu işin öneminin bilincinde midirler?

Ben, çok kuşkuluyum.

Demokrasinin olmazsa olmazları nelerdir?

1. Yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesinin geçerli olması,

2. Yasama ve yargının, yürütmenin emirleri altında hareket etmemesi,

3. Laik bir düzenin var olması, siyaset, hukuk, eğitim ve devlet yapılanmasının dinin etkisinden kurtarılması,

4. Düşünce, ifade, basın, yayın, örgütlenme, toplanma ve gösteri özgürlüğünün olması,

5. Ekonomik ve sosyal adaletin sağlanması.

Bu koşulların geçerli olmadığı bir ortamda, demokrasinin varlığından söz edilemez

Bu koşulların olmadığı düzenin adı diktatörlüktür. Diktatörlüklerde halk, salt diktatörlüğün kurulması için kullanılır.

Diktatörlüğün onay orununa dönüştürülür halk.

Yukarıda saydığımız koşulların da geçerli olduğu tek parti düzeni; sayılan koşulların geçerli olmadığı çok partili, serbest seçimli düzenden daha demokratik bir düzendir.

Çok partililik, serbest seçimler falan engel değildirler diktatörlüğe. İnsanlık tarihi, çok partili bir sistemde serbest seçimle kurulan birçok diktatörlüğe sahne olmuştur.

AKP 2002 den bu yana hangi adımları attı? Anımsayalım:

– Yüzlerce muhalif gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçi, asker, öğrenci sahte ve taraflı yargı süreçleriyle hapishaneye atıldılar.

– Türkiye’deki yönetim, temel insan hakları ihlallerinde dünyadaki en baskıcı yönetimler arasına girdi.

– Yargı; her katmanında, büyük ölçüde yürütmenin buyruğuna girdi.

– Zina; boşanma nedeni olmaktan çıkarıldı, sonradan AB endişesiyle geri adım atılsa da, resmi olmasa da, hapisle cezalandırması için girişimler gerçekleşti.

– Kürtaj yasaklanmaya çalışıldı, kürtaj yaptıran kadınları Başbakan, katillikle suçladı.

– Başbakan, kadınlara en az üç çocuk, o da yetmedi yapabildikleri kadar çocuk doğurmaları gerektiğini buyurdu.

– Başbakan, milli içkimizin ayran olduğu fetvasını verdi.

– Mustafa Kemal Atatürk’e ve içki içenlere “Ayyaş!” dedi.

– Din kitabına gönderme yapılarak, alkollü ürün satan firmaların reklamları, sponsorlukları yasaklandı, alkol satış ruhsatı almak güçleştirildi, alkollü içecek sunumlarına sınırlamalar getirildi.

– Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in kuruluşunun simgeleri olan 19 Mayıs ve 29 Ekim kutlamalarına yasaklar konuldu.

– 4+4+4 diye adlandırılan, kendilerinin de anlamakta zorlandıkları, dindar ve kindar gençlik yetiştirecek eğitimi koydu sisteme. Okullar; bir gecede tümden diyesim geliyor, imam hatip okullarına dönüştürüldüler.

– Eğitimin lâikliği, din derslerinin zorunlu ders olarak okutulması kararıyla katledildi.

– TÜBİTAK, evrim teorisini yasakladı ya da sansürledi.

– Ateistler ve Ömer Hayyam’dan esinlenilerek yazılan şiirleri internette paylaşan dünyanın en ünlü sanatçıları arasındaki piyanistimiz hapis cezasına çarptırıldı.

– Medyada sansür sıradan bir olay oldu.

– Muhalif gazete yazarları ve görsel basın çalışanları işlerinden oldular.

– İlahiyatçılar görsel basının baş konukları oldular.

– Heykeller e „Ucube!” damgası vurdu diktatör, bir buyruğu yetti yer ile yeksan edilmelerine. Tiyatrolar kapatıldılar o istedi diye.

– Basılmamış kitaplar yasaklandılar.

– Üçüncü Boğaz Köprüsü’ne, tarihin en büyük Alevi katliamını yaptığı bilinen ve Osmanlıya hilafeti getiren zamanının en gaddar hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in adını verdirdi diktatör, bu Alevi celladına şükran borcunu ödemiş olmak için.

– Zenginler daha zengin oldular, yoksullar daha yoksul.

– Tüm bunlara tepki veren ve Gezi Olaylarıyla birlikte gösteri haklarını kullananlara polis; biber gazı, plastik mermi, basınçlı su, cop ve silahlarla saldırdı diktatör buyurdu diye.,

– Gencecik insanlar yaşamlarını verdiler, gözlerinden oldular, ağır yaralara aldılar polisin orantısız güç kullanmasıyla.

Böyle bir yönetim anlayışı var diktatörün. Bu anlayışın demokrasiyle uzak ya da yakın bir ilişkisi var mı, olabilir mi sizce?

İslam dogmatizminin geçerli olduğu, laik yönetim ilkesinin, dindarlığın ve dinsizliğin yerini köktendinciliğin aldığı, dinin kurallarının ya da dogmalarının yaşamın her alanında, bunun da ötesinde, İslam maskesi altında diktatörlüğün hükümet ve devlete egemen olduğu bir yönetimde demokrasiden söz edilebilir mi?

Bir de kalkmış paket açıyor. Ört ki; ölem!

Çare; yakın gelecekte ve en kısa sürede, kuşkusuz, Gezi Olayları‘yla birlikte oluşan ruhun sandığa da yansıması, iktidar partisi olan AKP ile ana muhalefet partisi olan CHP arasındaki yüzde 25 lik aranın hemen kapanmasıdır.

„Hemen” için; seçim barajının yüzde 5 e düşürülmesi ve bununla birlikte Gezi Olayları‘nda AKP’ye tepki veren milyonlarca vatandaşın sandıkta, eksiklerine ve sıkıntılara karşın, CHP’yi seçmeleri tek çözümdür.

Koşullar olağanüstü/dışıdır. Bu koşullarda kimsenin „Armuda saplı, üzüme çöplü!” deme hakkı ve lüksü yoktur. Bugün olağanüstü/dışı olanın yarın olağan olana dönüşmesi istenmiyorsa, AKP’nin dogmatizmini ve diktatörlüğünü, CHP çatısı altında birleşerek sandıkta yıkmaktadır çare.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.