DEVLET ADAMSIZ DEVLET TÜRKİYE

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Refahlarını ve güçlerini başka ülkeleri sömürerek sağlayan emperyalist ülkeler, demokrasiyi sadece kendi ülkelerine layık görürler.
Sömürü ve mazlumların kanı ile kazanılan gücün meşruluğunu bazen yargısıyla, bazen medyasıyla, bazen kıtalara zulüm ve de ölümler götüren ordusuyla destekleyerek yurttaşlarına ”refahının nedenini kurcalama, yoksa bu refahı rüyanda görürsün!” beyin yıkamasıyla bu insanlık dışı düzeni sürdürürler.
Bu sömürüyü sürdürmek için sömüreceği ülkelerde işbirlikçiler çok önemlidir.

Bu işbirlikçilerin başında çapsız politikacılar gelir.
Böylelerini bulmakta zorluk çekilmez.
Bu işbirlikçilerin en belirgin özellikleri makamı vatana tercih etmeleridir.
Köşeli olan, ideolojisi olan politikacılar ne kendilerini, ne de ülkelerini satarlar.
Bu sömürüyü allayıp pullayıp, halka afyon şurubu gibi içirecek, zemin hazırlayacak medya çok önemlidir.
Emperyalizmin kurguladığı Yeni Dünya Düzeninde Türkiye’nin engel olarak görülmesi, bölgede savaşa karşı siyasilerin etkisizleştirilmesi, onların yerlerine sığ karakterli, ederi olan, çapsız, dar kapsamlı, kültür yoksunu, kaprisli, kişilik kazanamamış birilerini sabırla hazırlayıp sahneye sürerler.
ABD ve güdümündeki sömürgeci devletler, İkinci dünya savaşından sonra Türkiye’yi savaşa sokmayan devlet adamlarını cezalandırdı. Küçük Amerika masalıyla Lozan’da kaybettiklerini DP iktidarı ile geri almaya ilk adımını attı.
DP, Kore’de ABD için verdiği Mehmetçik kanıyla iktidar olma bedelinin ilk taksitini ödedi.
Özal ile devam ettirilmek istenen ABD’nin tetikçisi olma girişimi Genel Kurmay Başkanının istifası, muhalefetin direnişiyle bozuldu. Irak’ın Türkiye tarafından işgali önlendi.
Önce Gazi Mahallesinde, sonra Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta denediği kirli Alevi-Sünni çatışması planı amacına ulaşamadı.
Bugün Türkiye’de aynı çatışma komploları, iktidarca ortaya konulmak istenen Şii-Sünni savaş planı geçmişte oynanan oyunun devamından başka bir şey değildir.
Bu kurgulanan Yeni Dünya Düzeni projesine engel görülen Türkiye’nin, Atatürk’ün belirlediği Yurtta barış, dünyada barış ilkesini geçersiz kılacak başkalaşma, yeni bir dinci iktidarı ile gerçekleştirilmesi çok öncelerden başlatılmıştır.
Bu uygulamayı yalnız Türkiye’de değil, daha önce Afganistan’da Taliban’la başlatmıştı.
Taliban’ı Sovyetlere karşı tetikçi olarak kullandı.
Sovyetlerin çökmesi ile Taliban’ı saf dışı bırakıp, Ilımlı İslam diye adlandırdığı İslam’ın Hıristiyanlaştırılması projesini Afganistan’da, Pakistan’ da uygulamaya koyuldu.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile petrol bölgelerini ele geçirmek istiyordu.
İsrail tek başına o bölgeye eskisi kadar jandarmalık yapamaz duruma düşünce İsrail’e kanka ülke arayışına girdi.
Aradığı en güçlü ülke Türkiye idi.
Tek pürüz, o dönemlerde Türkiye’yi yönetenlerin bağımsızlık ilkelerinden ödün vermemeleriydi.
PKK’nın katliamlarına karşı Türk Silahlı Kuvvetleri ABD’nin notasına rağmen 50 bin askerle Kuzey Irak’ın 219 Km derinliğine kadar girerek önemli bir alanı kontrol altına almıştı.
Daha sonra Çekiç 1 Harekâtı ile PKK’ya önemli bir darbe indirdi ve o bölgeyi denetimine aldı.
O dönemdeki devlet adamları ABD’nin ve Avrupa’nın karşı durmalarını umursamadılar. Onlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yöneticileriydi.
Devleti ”Çekiç Güç’ün altından yılanlar çıkıyor, bu yılanlar temizlenecektir.” diyebilen devlet adamları yönetiyordu.
ABD baktı ki Türkiye’yi baskıyla korkutamayacak, jest yaparak PKK Terör Örgütünün liderini paketleyip Türkiye’ye teslim etti.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve devleti yöneten devlet adamları taşeron olamayacakları tavrını koymaları ile, ABD B Planını uygulaya koydu.
Erbakan’ın yetiştirdiği çıraklarının önünü açtı. Bush’un icazetiyle Tayyip Erdoğan ve cemaatler iktidar olma uğruna ABD hizmetine gönüllü talip oldular.
Holding medyası, Soros’un ve Karen Fogg’un medya beslemeleri devreye sokuldu.
Devlet Bahçeli’nin erken seçim dayatması ile projenin yaşama geçirilmesi başlandı.
Devlet Bahçeli’nin bu süreçteki rolü dikkat çekicidir.
AKP’nin zorlandığı anlarda devreye sokuluyor ve yedek lastik görevini sürdürüyor.
Çizgi dışına çıkma girişimleri komplo kasetlerle tekrar AKP-ABD eksenindeki yerine çekiliyor.
2002’de sömürgeci emperyalizm yıllardır kanatları altında koruduğu, geliştirdiği, yetiştirdiği cemaat- AKP ortaklığını sahneye çıkararak en vurucu hamleyi yaptı.
Laik Cumhuriyetle, demokrasi ile kan davalı olanları yukarıda belirtilen işbirlikçilerle iktidara taşıdı.
Laik Cumhuriyet, kuruluşundan sonra ilk kez karşı devrimcilerin yönetimine girdi.
Yalnız Laik Cumhuriyet rejimi değil Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü bölünmenin eşiğine getirildi.
Kuzey Irak’ta en kuytu yerlerdeki mağara kovuklarına tıkılan PKK bu iktidarın güdümlü yönetimiyle tekrar diriltildi.
Bugün, Türkiye’nin her bölümünde ağırlığını koymakta, kimlik kontrolleri yapmakta, cinayetleri kanıtlanmış katillerle TBMM’ne seçilmiş BDP milletvekilleri sarmaş dolaş cinayetleri kutlarken, ülkenin başbakanı camilere sığınıp, çıkışta çocuklara oyuncak dağıtmakla, muhalefete, görevini yapan basına tehditler savurmakta, devlet adamlığı ile bağdaşmayan hakaretlerle saldırmakta.
İşte devlet adamsız devletimizin içinde bulunduğu durum.
”ABD, Türkiye’yi oyalıyor, Kürdistan projesini dayatıyor.” diyen İlker Başbuğ nerede?
Dağlıca’ da köprüden geçen 17 askerin şehit edilmesi kamuoyunu ayağa kaldırdı.
ABD’nin aldatılmış kadın konumundaki onuru kırık dışişleri bakanı ile başbakan görüştü. Türkiye’nin yapması gereken sınır ötesi hareket yerine 17 general ve amirali tutuklandı. Sonra insansız dağlar bombalanırken, Genel Kurmay Başkanı Özel Paşa neredeydi?
İlker Paşa hapiste, Özel Paşa başbakana iftar yemeği vermekte.
Emperyalizm ve ülke içindeki işbirlikçileri Sevr dayatmasını tekrar Türkiye’nin önüne koydular.
Bugün Atatürk’ün önderliğinde kurulan uygar, bağımsız, laik, sosyal bir hukuk devleti olması gereken Türkiye Cumhuriyeti yeteneksiz, çapsız, yetersiz kişilerin elinde bir ilkellik kuyusuna itelenmekte. İlhan Erdost’un ABD’ye ne sözü verdiniz?” sorusunu biz yanıtlarsak:
”Evet, AKP ve bizzat başbakan olmadan Recep Tayyip Erdoğan Washington’da Sevr Antlaşmasında yazılan Nesturi özerk bölgesini Kürtlere verileceği sözünü vermiştir!”
Bun nedenle TSK, aydınlar, yurtseverler tutsaktır.
1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk:
”Bir gün, Birinci Dünya Savaşından sonra Ortadoğu’da kurulan devletlerin halkları ayaklanacaktır.
O gün geldiğinde yeni kurduğumuzun cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil, emperyalist güçlerin yanında yer alırsa, aynı akıbete kendileri uğrayacaktır.
Ve yedi düvele haddini bildiren Türk halkı, onların da haddini bildirecektir.”
89 yıl önce bu günü gören Atatürk ile yaşadığı günü göremeyenleri kıyaslamak kimsenin haddi değildir.
Devlet Adamlığı uz görü ile, o ülkenin insanı olma bilinciyle, halkının haklı çıkarlarını ve ülkesini canı pahasına savunmakla kazanılır.
Devlet adamlığı emperyalizmin atadığı eş başkanlıkla kazanılmaz!..

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.