DEVLET ADAMLIĞI

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Devlet adamlığı ayrı bir özellik ister.

İnsanın adam olması için bir makam, para, şöhret gösterge değildir.

Adam olmayı anlatan öyküyü çoğumuz biliyordur:

”Bir köyde, adamın birinin yaramaz mı yaramaz, haşarı mı haşarı bir oğlu varmış. Tüm çevre, konu-komşu illallah demiş. Ne bir arkadaşı, ne bir seveni varmış.

Ailesi kimsenin yüzüne bakamaz duruma gelmiş. Gün geçmiyor ki, kapılarına şikâyetçiler eksik olmuyormuş.

Babanın canına tak demiş, öfkeyle; ”Oğlum sen adam olamayacaksın!” demiş.

Çocuk biraz daha büyüyünce köyünden kaçmış, gitmiş.

Gel zaman, git zaman köye jandarmalar gelmiş, adamı derdest etmişler, eli kolu bağlı, yaya yapıldak ite kaka şehre getirmişler. Vali konağına gelip nöbetçilere; ”Valimizin istediği adamı getirdik.” Deyince adamı içeri almışlar, eli kolu bağlı halde valinin odasına dürtükleyerek itelemişler.

Vali rahat koltuğunda kaykılarak karşısında perişan durumdaki adamı süzmüş, sonra alaycı bir ses tonuyla; ”Tanıdın mı beni?” Diye sormuş.

Adam boynunu bükmüş; ”Tanıyamadım Efendi.” Deyince Vali; Ben senin oğlunum. Hatırlıyor musun? Sen bana adam olamazsın demiştin. Bak ben vali oldum.” Deyince, adamcağız, başını acıyarak sallamış:

Oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim.” Demiş.”

Yaşamda da böyledir. Adam olmak kolay değildir.

Başbakan, olursun, vali olursun, bakan olursun hatta cumhurbaşkanı bile olursun ama adam olamazsın.

Hele Devlet Adamı olma yolu; donanımlı, nitelikli, bilgili, sade, alçak gönüllü ve dürüst olmaktan geçer.

O nedenledir ki, dünyada nice devletler, imparatorluklar yönetmiş yöneticiler, krallar, hükümdarlar, başbakanlar, devlet başkanları, yöneticiler unutulur, hatırlanmaz bile. Devlet adamları, ülkesine ve insanlığa katkılarıyla değerlendirilir.

Fransa, Fransız Devrimi ile Avrupa’da aydınlanmayı başlatmış, dünya’daki insan hakları konusunda çığır açmış bir ülkedir.

Ama bazen de tarihi ile ters düşen utanç duyulacak dönemlerden geçmiş. Sömürgeler edinmiş, sömürmüş, sömürdüğü ülkelerin uyanışına izin vermemiş.

Cezayir bağımsızlığını isteyince acımasızca katliamlar yapmış bir Fransa’nın soykırım konusunda söz söylemeye yüzü olmaması gerekir.

Çünkü bizde ” Önce sen kapının önünü süpür!” diye bir özdeyiş vardır.

Fransa, Kanada’dan, Karayip Denizi Kıyılarında, Afrika’da Fas, Tunus, Cezayir’i yıllarca sömürge olarak kullandı. Hint Okyanusunda Komor Adası halen Fransız sömürgesidir.

Fransa 1945’te Hitler ordusuna karşı Fransa’yı destekleyen Cezayir’e Bağımsızlık sözü vermişti. Hitler’in yenilmesinden sonra Fransa sözünde durmadı ve kırk beş bin Cezayirliyi öldürdü.

1954 yılında bağımsızlık mücadelesine başlayan Cezayir’in sekiz milyon olan nüfusu, 1962 yılında bağımsızlığını kazandığında 6 milyona düşmüştü.

1958 Yılında BM’de Türkiye, Cezayir’in bağımsızlığına Fransa’dan yana oy kullandı.

Bugün AKP İktidarının örnek aldığı Menderes Hükümeti, Atatürk’ü örnek alarak, Fransa’ya karşı bağımsızlık savaşı veren Müslüman Ülkesi Cezayir’in bağımsızlığına evet diyemeyerek Türkiye’nin alnına bu kara lekeyi sürmüştü.

Fransa 1994 yılında da Ruanda’da yüz binlerce insanın katledilmesindeki katkısı ile soykırım konusunda konuşacak en son ülkelerden biridir.

1948 Yılında Birleşmiş Milletler, 1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmemiştir.

Çirkin politikacıların, kendi başarısızlıklarını kapatmak için seçim yatırımı olarak yaptıkları insanlık dışı, akıl dışı sapkınlıklar ne onlara, ne ülkelerine yarar getirmez, getirmemiştir de.

Fransız Parlamentosunda ortaya konan gülünç, gülünç olduğu kadar da iğrenç demokrasi ayıbı, zavallı politikacıların utanma duygusunu ne denli ayaklar altına aldığını dünyaya göstermesi bakımından ibretlik bir basitlik örneğidir.

Patrik Deveciyan Fransız parlamentosunda dünyanın gözünün içine baka baka yalan söylemiştir. Deveciyan, ‘Hırant Dink’in, ”Ermeni soykırımını kabul ettirmek için öldürüldüğü” yalanını söylemekten utanmamıştır.

”Türkiye’nin başbakanı Damat Ferit’in 1919 da kabul ettiğini” söylerken o tarihte damat Ferit’in başbakanı olmadığını ya bilmiyor, ya da yalan söyleyerek dünyayı kandırdığını sanmaktaydı.

Sevr’e göre Anadolu’da verilen iki devlet kurdurma sözünü kanıt olarak gösterirken, Sevr’in Mustafa Kemal önderliğinde çöp sepetine atıldığını unutmuş gözüküyor.

Ya da AKP bir milletvekilin ”Anadolu’da Kurtuluş Savaşı verilmemiştir.” uydurmasına mı takılıyordu.

Üstelik Talat Paşa tarafından çekildi denilen telgrafın bir Ermeni tarafından çekildiği kanıtlanmış olmasına rağmen, tekrar gündeme getirilmesi bu konuda ne kadar, tutarsız ve temelsiz olduklarını ortaya koymaktadır.

Türk halkının ne Kürtlerle, ne de Ermenilerle bir sorunu olmamıştır. Yüzyıllardır birlikte yaşamışlardır. Doğuda Rusya’dan Anadolu’ya gelerek Türkleri katleden Taşnakların başlattığı

Olaylar sonucunda acı olaylar oldu. İnsanlar öldü. Tehcir sürecinde ölümler oldu. Bu ölümlerde ihmali olanlar yargılandı, mahkûm oldu, idam edilenler oldu.

Ama gerçekler, her seçim öncesinde çapsız, yeteneksiz siyasetçilerin başvurduğu iğrenç çılgınlıklarla ortaya çıkarılamaz.

Tüm devlet arşivleri (Osmanlı, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Ermenistan) açılır, tarihçiler, uzman bilirkişilerce değerlendirilir ve gerçekler ortaya çıkar.

Bir demokratik ülkede böyle bir karar çıkmaz. Soykırım Yoktur diyen kim olursa olsun, ister tarihçi, ister hukukçu olsun 1 yıl hapis, 45 bin Euro para cezasına mahkûm edilecek. Böyle karar çıksa çıksa Sarkozi gibi hukuku guguk anlayan bir 21.yüzyılın Hitler kopyasından çıkar.

İşte Avrupa’da son yıllarda çapsız, niteliksiz, günü kurtarmak uğruna insanları birbirine düşman eden yöneticilerin çoğalması ile insanlarda; Bunlar mı Batı Medeniyetinin Temsilcileri? Kuşkusunu yerleştirmektedir.

Türkiye’de, Batının bu sapkınlıklarına bilimsel araştırmalarla yanıtlar da vermiştir.

Mehmet Perinçek bu çalışmalarıyla bir bilim adamı olarak ortaya koyduğu belgelerle Ermeni Sorununa somut belgelerle ışık tuttu. Devletin teşekkür etmesi beklenirken bu çalışmaların karşılığı olarak Silivri Toplama Kampında tutsak edilmiştir.

Aynı yasayı çıkaran İsviçre’ye giden Doğu Perinçek, ”Ermeni Soy Kırımı Yoktur!” diyerek gözaltına alınmış ama pes etmemiş, İsviçre’ye AİHM’ DE karşı dava açmış, karşılığında Silivri Toplama Kampında tutsak edilmiştir.

Fiyaskolarla sonuçlanan Açılımlar Komedilerinden biri olan Ermeni Açılımında ortaya konulan orta oyunundaki sahneyi hatırlar mısınız?

Arkada ABD’nin sömürge valisi azametiyle dışişleri bakanı, masada mahcup ve eli mahkûm Türk ve Ermeni yetkililerin imza törenini anımsarsınız.

Milli Marşlarda Ermenistan’daki azgın fanatiklerin yaptıklarını es geçip, Bursa’daki maçta Kardeş Ülke Azerbaycan bayraklar yasaklanıp, tuvaletlere tıkıştırılması ayrı bir utanç göstergesiydi.

Yıllardır, çeşitli çirkin politikacıların ve ortaya koydukları basitliklere hep, bugünlerde olduğu gibi… ceğiz, …cağız yaygaralarıyla tepinip, sonra zamana bırakarak unutturulmuştur.

Hep günü kurtarma ile geçiştirilmiştir. Bu yanımızı bildiklerinden bizi ciddiye almamakta, Cumhurbaşkanlarımızın bile telefonuna bakmayarak hakaretlerini, çirkinliklerini tekrarlamaktadırlar.

”Bizi soykırımla suçlarsanız, biz de sizi suçlarız, anıtlar dikeriz” tehditleriyle devlet adamlığı olmaz. Varsa ki, bizce Cezayir’de olmuştur. Pazarlık konusu yapmadan gereği yapılır.

Öyle sakız çiğneyerek, makama yakışmayan duruşlarla devlet adamlığı olmaz.

Devlet adamlığı, tutarlılık ister, ciddiyet ister, kararlılık ister.

Sıfır sorun derken sorunlarıyla yalnızlaşan bir ülke görümündedir Türkiye.

Ülkeyi koruyacak askeri bertaraf ederek, cemaat müritlerine devleti teslim ederek, bilimi, bilim adamlarını toplama kamplarına hapsederek devlet yükseltilmez.

O Devlet yıkılır.

Ama o yıkıntılar altında siz de kalırsınız.

Ha sahi, Libya’ya yapılan Haçlı saldırılarında Sarkozi ile müttefik olan, Kaddafi’yi linç edenlerin destekçisi kim di?

Unuttuk mu sanıyorsunuz?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.