DESPOTİZM

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DESPOTİZM 


Despot, ödünsüz, acımasız zorba karşılığıdır. 
Despotizm, bireysel ya da birbirine bağlı siyasi bir güç tarafından yönetilen tek bir otoriteye sahip yönetim biçimidir.
Despotizm, VIII. Yüzyıllarda feodal toplumlarda derebeylik şeklinde zorbalıkla yürütülen hükümranlık olarak ortaya çıkmıştır.
Devletlerin oluşmaya başlamasıyla, kral, şah, imparator olarak daha geniş kitlelere ve topraklara sahip tek otorite şeklindeki iktidarlarını zor kullanarak yürütmüşlerdir.
Despotizm, yönetimin kendi güdüsüne göre bir kişinin elinde bulunduğu zorbalıkla yürütülen bir siyasal sistemdir.
Bir kişinin yönettiği despot devlet sisteminde erkler ayrılığı söz konusu değildir.
Yasama, yürütme ve yargı tek adamın yetkisindedir. 
Yüksek yargı ve diğer yargı kurumları sadece despotizmin varlığını korumak için vardır.
Bu erkler despotun hükümranlığının devamını sağlamak için vardır.
Ödüllendirme ve cezalandırma yönetime tam itaat veya itaata aykırı davranışlara göre uygulanır.
Despotizm, devleti tek bir kişinin yani devletin başında bulunan zorba kişinin keyfi yönetimidir 
Bu sistemde siyasi gücü kullanan ve devleti temsil eden her kişi ve kurumlar ikincil önemdedir.
Despotizmin anayasaya, yasalara, siyasal geleneklere ve bir hukuk sistemine gereksinimi yoktur.
Kişilerin ve toplumun hak ve özgürlükleri bu rejimlerde anlamsızdır.
Despotizmin en önemli gücünü zorbalıktan alır.
Despotizm mutlak iktidarını sürdürmek için bazen ırkçılığı bazen dini bazen da ikisini birlikte kullanır.
19. Yüzyılda halk egemenliği ve demokrasi düşüncelerinin gelişmesi ve hukuk devleti düşüncesinin siyasal sistemlere yerleşmesiyle despotizm gerilemeye başladı.
Yönetilenlerle yönetenlerin ilişkileri yasalarla belirlenerek despotizmin yerini halk idaresi ve demokrasi aldı.
Din istismarcılarının ve ırkçıların kullandığı ikiyüzlülüğü (Takiyye) batının saygın ve demokrat gördüğümüz ülkeleri de kullanınca despotizm 20. Yüzyılın sonlarında halkların başına tekrar bela olmaya başladı.
Kapitalizmin sömürü düzenini benimsemiş emperyalist batı, demokrasiyi sadece kendi halklarına layık olmasını savunmalarının nedeni kendi toplumlarının örgütlü olması ve bilinç düzeyinin yüksekliğinde idi.
Her fırsatta küresel kapitalizmden yana olan sağ ve neo liberal partiler toplumu tüketim yığınları şekline dönüştürerek tüketime bağımlı bilinçleri köreltilmiş örgütsüz toplum hedeflemektedirler.
Küreselleşmeyi sadece kapitalizmin küreselleşmesi olarak dayatmaları ve uygulamaları geri kalmış, gelişmekte olan ülkelerde ve demokrasiyi varlıklarının düşmanı sayan ülkelerde uygulamaya koydular.
Doğal zenginlik kaynaklarına sahip ülkelerdeki iktidarlara despotizme varan din kurallarını kullanarak iktidarlarını sürdürmelerine destek verildi.
Karşılığında o ülkenin zenginlik kaynaklarına el koyma haklarını ele geçirdiler.
Medya ile oluşturdukları algılarla örgütlü demokratik örgütleri etkisizleştirmede epey yol aldıkları yadsınamaz düzeydedir.
Ellerindeki iletişim kaynakları ile neredeyse her bilgiyi tek kalıpta toplayan zorunlu bilgi bataklığına çekmekte ve toplumu bu doğrultuda bağımlı duruma getirmişlerdir.
Despotizm, ekonomide ve sanayide gelişmiş ülkelerin desteğiyle 21.yüzyılda giderek yeniden başladığını ibretle yaşıyoruz.
Üstelik bu yozlaşmayı salt sağ, neo-liberal partiler değil, sol, sosyalist ve sosyal demokrat kimlikli partiler de desteklemekte, üstelik taban desteği de bulmaktadırlar.
Irkçılığın, kapitalist küresel sömürünün palazlanmasında sol ve demokrat kimlikli sığ siyasetçilerin rolü, muhafazakârlardan daha ağır olmuştur.
Türkiye bu ilkesizliğin pençesinde despotizme sürüklenirken, bu kuşatmaya CHP nereye kadar dayanabilir?
Göreceğiz…

Yıldız AKALIN


Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.