DESPOTİZM VİRÜSÜ

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dünya, Korona Virüsü ile canlar vererek mücadele ederken Türkiye, ayrıca bir Siyasal İslamcı İktidarın Despotizm Virüsü baskısı altına alınmak istenmektedir.

Siyasal partiler, ülkelerinin kuruluş ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla kurulurlar.

Ekonomi alanında farklı görüşlerle ülkeyi ve yurttaşlarını daha özgür, daha mutlu, daha iyi düzeye getirecekleri inancıyla yarışırlar.

Siyasi partiler, sınıfsal bir ideoloji çerçevesinde; sağ-sol-liberal ekseninde mücadele ederler

Evrensel demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde ırk ve inanç eksenli siyasi partiler yasaların boşluğundan yararlanarak kurulsalar bile iktidara gelemezler.

Türkiye’de ırk ve inanç bazında siyaset yapan partiler, Emperyalizmin desteğini alarak gelişmiştir.

Gerektiğinde Kapitalizmin vurucu gücü olarak kullanıldılar.

Türkiye’de ırkçı, siyaset 1940’larda Hitler’i ve Mussolini’yi örnek alanlarca başlatılmıştır.

Alparslan Türkeş öncülüğünde kurulan ve daha sonraları MHP adını alan parti Alman ırkçı partisi NPD’yi örnek alarak kurulmuştur. (Açılımları aynı anlamdadır)

Siyasal İslamcılar, sağcı partilerde gelişerek, taban bulmalarına rağmen ilk Siyasal İslamcı Parti Erbakan öncülüğünde kurulmuş, sol ile koalisyon yaparak devlet kadrolarında örgütlenmişlerdi.

AKP, ülkenin gereksinmesi nedeniyle bir boşluğu doldurmak için kurulmadı.

Erbakan’ın Milli Görüş çizgisine karşı olan, sağda, merkezde, hatta solda yer edinemeyen siyaset eskileri ile ABD’ye ve kapitalizme bağlı-kendilerinin dillendirdiği- Dış Güçlerce kurduruldu.

Erdoğan’ı sadece ABD ve Avrupa kapitalizminin desteğini almadı.

ABD’nin önerisiyle, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin, özellikle Baykal ve yandaşlarının desteğini de aldı.

‘’Demokrasi gereği destekledik’’ bahanesi ABD’den, aldıkları icazeti saklamak içindir.

Kendi partisi içinde demokrasiyi uygulamayanlar, Erdoğan’ın daha İstanbul Belediye Başkanı iken; ‘’demokrasiyi, laikliği dinsizlik’’ sayan söylem ve eylemlerini sıradan insanlar bile bilirken Kurtuluş Savaşını başaran, Laik demokrat, Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi olgusu Atatürk’ün partisi CHP yöneticileri bilmez mi?

Türkiye Cumhuriyeti Üniter bir devlettir.

Kuruluşundan beri bu devlet yapısı Anayasasında değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinden ABD ve Kapitalist Avrupa hiç hoşnut olmadılar.

İstanbul’da AKP Belediyelerinin maddi katkısıyla yapılan açılışını Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı; Uluslararası İslam Birliği Kongresinde oybirliği ile

‘’İslam Birliği Anayasası’’ kabul edildi.

Bu Anayasanın önemli maddelerinin başlıkları şöyle ilan edildi:

Egemenlik şeriatındır. Şer-i hükümler dışında egemenlik ihdas edilemez. Yargı yetkisi şer-i hükümlere uygun olarak bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından yürütülür. Siyasi partilerin tüzük ve programları ve eylemleri şer i hükümlere İslam birliği hükümlerine aykırı olamaz.

Her fırsatta Atatürk düşmanlığını belirten Diyanet İşleri Başkanı yetkisini aşarak bir şeriat devletinin

Şeyhülislamı edası ile bu karşı devrim ihanetinde yerini alması göz ardı edilemezdi

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu siyasal olgusu CHP, bütün bu karşı devrim hareketlerine karşı sadece hamaset dolu nutuklarla yetinerek siyaset yaptığını sandı.

Siyasal İslam’ın sembolü Türbana ‘’Bacımın Başörtüsü’’ deyip, sadece ev kadınlarının ve de üniversite için olur verirken, avukatın, polisin, doktorun, avukatın üniforması olması da yetmedi, artık sübyan kız çocuklarının resmi giysisi durumuna getirildi.

Devletin bilim öğreten okulları İmam Hatip okullarına dönüştürülmesine bile seyirci kalındı.

Hatta Frankfurt’ta, CHP Genel Başkan Yardımcısı bir toplantıda İmam Hatip Okulları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türban eleştirimi ‘’Bu sözler yanlış anlaşılır, sakıncalıdır’’ diye karşı çıkmıştı.

Ankara Barosu Başkanı, Diyanet İşleri Başkanının yetkisini aşarak, Cuma Hutbesinde ‘’halkı kin ve öfkeye tahrik’’ ettiği konuşma nedeniyle eleştirince Erdoğan, Baro başkanını tehdit ederek, yıllardır ele geçiremediği Baroları yok etme planını devreye soktu.

Ama barolar buna tüm engellemelere rağmen karşı çıktı direndi

Adalet Bakanının bile ‘’Böyle bir hazırlığımız yok!’’ Demesine rağmen, bugün meclise kanun teklifi olarak verince Adalet Bakanının istifa edeceği beklentisi bile havada kaldı.

Zamanında Sabah Gazetesinin tetikçileri Pelikanların bu bakana olmadık hakaretleri bile unutuldu.

Bakanlar, meclis, yürütme hatta yargı bir kişinin yasa-anayasa dışı emri altına girmişken CHP Yöneticileri ‘’engelleme yapacağız’’ diye hem kendilerini hem kamuoyunu yanıltıyorlar.

Bir gün sonra AKP-MHP oylarıyla bu yasa da kabul edecektir.

AKP’nin yolsuzluklarını, Fetö taktiklerini, Hakimler ve Savcılar Kurulunun, Danıştay’ın, Yargıtay’ın FETÖCÜ olmadıklarını, başka tarikat yandaşı olduklarını itiraf etmelerini kanıtlarıyla yazan gazeteciler olmadık suçlarla hapsedilirken, sıra bir elin parmakları sayısını geçmeyen gerçek TV’leri, çifter maaşlarla ödüllendirdikleri Saray Zaptiyesi rolündeki RETÜK başkanı aldığı emri ikiletmeden karartmasına CHP yönetimi halen, ‘AKP bizi oyuna getirerek sokağa çıkmamıza çalışıyor, oyuna gelmeyeceğiz!’’ Bahanesine sarılmalarını eleştiren TV Programında CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay;

‘’Böyle tavır göstereceğinizi bilseydim gelmezdim!’’ Demez mi?

İktidar Korona Virüsü salgınında nasıl halkı yanıltıyorsa, CHP’de AKP’nin Despotizm Virüsünü görmezden gelerek nutuklarla gün geçiriyor.

Korumasız, dokunulmazlıkları olmayan avukatlar zorba polisin tekmesine, yumruğuna, aç bırakılasına, biber gazına, yağmur altında bırakılmalarına rağmen söke söke programlarını uyguladılar…

Yarın o televizyon kanalları

Gazete sayfaları da karartılırsa

Halka nasıl ulaşacaksınız?

‘’Şeker TV bize yeter ‘’ diyorsanız.

Kolay gelsin….

Yıldız AKALIN

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.