Her şeyin gelip geçiciliğini biliriz, biliriz ama yine de dünya nimetlerine sahip olma hırsıyla didişir dururuz. Oysa yıllar ne çabuk geçiyor. Hele ki yaş kemale erme mevsimine ulaştıysa… Öylesine hızlı bir ivme kazanır ki günler, haftalar, aylar… Bir bakmışsınız yıllar arka arkaya sıralanıyor acımasızca. Zaten mevsimlerden hazanıdır ömrün. Anlamaz, dinlemez hızına hız katar zaman.
Bu zaman akışında geçmişe yanmaktansa geleceğe bakmak gerekir. Son demleri de olsa ömrün her zaman bir umut vardır beklemesini, sabretmesini, şükretmesini, hele hele sevmesini bilene. Her mevsim aynıdır sevgi dolu yüreğe. Mevsimler hep bahardır, ermez hiç hazana.
Dilerim ki önce kendimizdeki iç sevgiye, iç zenginliğe bir an evvel kavuşalım. Kendimizle barışık olalım. Önce özümüzü eleştirelim, sorgulayalım… Ne zaman ki kendimizle barışır, içimizdeki beni, gizli imleri ortaya çıkarabilir, değerini anlarız, işte o zaman huzur bizimledir, mutluluk bizimledir, dünya nimetlerinin tümü güzeldir, sevmeye değerdir ve bizimdir.
Bugün izninizle arayış içindeki gönüllerin sesini dillendirmek için kaleme aldığım şiirimi sunmak istiyorum. Biliyorum ki her gönülde bir derviş vardır. Oysa biz onu hep başka diyarlarda, başka bedenlerde arar, sorgularız. Arayışlar aslında hep özümüzde var olan “ben” denen o kişidir. Er veya geç ona kavuşmanızı diliyorum.