DENİZ FENERİNİ SÖNDÜRDÜLER!

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ne tükenmez paraları, ne tükenmez sabırları varmış yurtdışındaki Türk vatandaşlarının.
Ne soyguncular çekiyorlar ellerini ceplerinden ne de onlar açıyorlar gözlerini.
Her izinde gittikleri vatanlarında soyuldular.
Neredeyse değerinin iki katını ödediler alış verişlerde.

Baktılar paralılar, ta Almanyalara kadar geldiler soyup soğana çevirmek için.
Yaban ellerde alın teriyle kazandıklarını ikiye katlama düşüyle Banker lakaplı soygunculara kaptırdılar.
Umutlarını, geleceklerini dolandırıcılara yedirdiler.
Acı çektiler, sonra kabahati kendilerinde gördüler.
Özeleştiri bile yaptılar.
”Helâlı bırakıp harama koştuk. Allah razı olmadı.” Deyip, sineye çektiler.
Sonra, temeli atılmadık fabrikalara, şirketlere ortak oldular, Türkiye’de.
Ne fabrika bacası tüttü, ne şirket kapısı açıldı.
Yine gitti alın teri, çoluk çocuğun rızkı.
”Bu son” dediler. ”Maymunun gözü açıldı” dediler.
Yeminler ettiler, ”Tövbe” dediler.
Sonra daha kurnazları, acımasızları saldırdılar alın terlerine, çoluk çocuğun rızıklarına.
Bu seferkiler en etkili uyuşturucuyla geldiler.
Allah adına, din iman adına çıktılar karşılarına.
Endüstri Holding, Kombassan, Jet-Pa, Yim Paş.
”Faiz haram” dediler. ”Kar payı helal” dediler.
İmamlarla kapı kapı dolaştılar.
Camileri kullandılar utanmadan.
Aldılar ellerinden ekmeklerini, alın terlerini.
Allah adına, İslamiyet adına.
Elleri böğürlerinde kalakaldı garibanlar. Çalmadıkları kapı kalmadı hak aramak için.
Başbakana sığındılar helâlı, haramı bilir diye.
Başbakan:
”Paraları verirken bana mı sordunuz?” Demez mi?
Hâlbuki paraları iç edenlerle devletin valisi, bakanı kol kola resim çektirmedeler.
Bosna’ya yardım paralarını lüpleyen, Mercimekler, Darçınlar hangi partiye aktardılar bu hayır paralarını?
Her dolandırılmalarının ardından dizlerini dövdüler.
Ama vurguncular buldukları madeni bırakmadılar.
Bu sefer fenerle geldiler.
Deniz Feneri ile.
Ne demişti Alman yargısı?
Asrın en kapsamlı soygunu!
Oysa bu vurgunu kotaranlar, televizyonlarda, gazetelerdeki reklamlarında insanları duygulandıran, Türk vatandaşlarını gururlandıran bir sloganla vicdanlara sesleniyorlardı:
Asrın İyilik Hareketi!
Bülent Arınç’ın Laik Cumhuriyetten koparılan her parça için sevincini coşkuyla dışa vurduğu gibi:
Allah verdikçe veriyor, yağmur gibi veriyordu!
Vicdan sahibi, din-iman sahibi hayırseverler yağmur gibi para yağdırıyorlardı.
Cami önlerinde, Cuma Namazı çıkışlarında çıkış kapısına konan kilimlere çocuklarının rızkından kestikleri ekmek paralarını düşünmeden bırakıyorlardı.
Bir lokma ekmeğe muhtaç, felakete uğramış müminlere insan olarak, birer mümin Müslüman olarak yardım etmenin sevinciyle yardıma koşuyorlardı.
Afganistan da, Pakistan da din kardeşlerine hayır yaptıklarını sanıyorlardı.
Allah rızası için, dayanışma için…
Sevabı ayrı bir kazanım müminler için.
Sırat Köprüsünden geçmeye yardımcı olacağına inanan müminlere ayrı bir getirisi vardı her kuruşun sağladığı sevabın.
Ama Alman yargısı bu kez bu olayı önemsemesi, giren- çıkan paraların akışından kuşkulanarak uzun araştırma, izleme sonucu, ayrıca bu din-iman tüccarlarının metres değiştirme kıskançlığına duyulan tepki ihbarının da katkısıyla asrın soygununu ortaya çıkardı.
Aslında kamuoyunda kuşkular da giderek artıyordu.
Burada yıllar önce Uğur Mumcu’nun araştırmalarında ortaya koyduğu; Siyaset- Tarikat-Ticaret üçgeni ortaya çıkıyordu.
Deniz Feneri 41 Milyon Avro topladı, 17 Milyon Avro’nun Türkiye’ye gönderildiği saptandı.
Türkiye’ye gönderilen paraların makbuzları sahte çıktı. 2004 tarihli belgelerin 2006 yılında düzenlendiği tespit edildi.
Alman yargısı, Milli Görüş, Kanal 7, AKP, Yimpaş’ın Deniz Feneri vurgunundaki işbirliğini ortaya çıkardı. Zanlıların da itiraflarıyla Almanya ayağı tamamlandı.
Yalnız bir konu Alman yargısına siyasi baskı mı yapıldı şüphesi giderilemedi.
Deniz Fenerinin Türkiye’deki siyasi bağlantısı açıklanacağı sırada Yargıç Joachim Müller: ”Bir yakınının rahatsızlandığını” söyleyerek duruşmayı ertelemesi kuşkuluydu.
Asrın en organize soygunun asıl faillerinin Türkiye’de olduğu Alman yargısı tarafından karara bağlandı.
Zahit Akman, Zekeriya Karaman, İsmail Karahan Deniz Fenerinin asıl sanıkları olarak belirlendi. Türkiye’de Savcılık soruşturma açmak istedi Adalet Bakanı izin vermedi.
Uzun süre, kamuoyunun ve muhalefetin baskısı üzerine Türkiye’de yargının önü açıldı.
Cumhuriyet Savcıları Almanya’daki incelemelerinden sonra Zahit Akman ve yedi Kanal 7 yöneticileri tutuklandı.
İzler AKP’ye kadar uzanabilirdi. Soruşturma iktidarın Deniz Feneriyle ilişkisini ortaya çıkarabilirdi!
Savcılar; Zahit Akman, Zekeriya Karaman ve Kanal 7 ‘de arama yapılacağını zanlılara bildiren kamu görevlilerinin ifadesi alacakken, Ankara Başsavcılığı soruşturmayı yürüten üç savcıyı görevden aldı.
Yeni savcılar verildi. Zanlılar serbest bırakıldı.
Generallerin, Genelkurmay Başkanının, bilim adamlarının kanıtsız, sahte CD’lerle tutuklandıklarında ”Yargıya karışamayız” diyen başbakan ve adalet bakanı ve AKP yöneticileri, belgeli, kanıtlı zanlılara sahip çıkmaları, savcılara hakarete varacak kadar saldırmalarında, savcıların görevden alınmalarında ”Yargının bertaraf edilmesi.” Gerçekleşti.
Zekeriya Karaman’ın oğlu ile başbakanın oğlu Burak’ın bacanak olmaları Vakıf Bank’ın Haliç Lmt. Şirketine kredileri, Burak Erdoğan’ın Gemiciği ile ilişkileri araştırılamayacaktı.
(Burak, Hz. Muhammed’i Miraç’a götüren küheylan, Burak Erdoğan parası olmadığı için bir hayırsever tarafından ABD’de okutulan, okulu bitirince gemi sahibi olarak ülkesine dönen yetenekli mahdum.)
Danıştay’ın Deniz Feneri’nin para toplamasını engellemesi AKP hükümetince ortadan kaldırılmıştı.
Belki asrın soygununun siyaset ayağının perdesi açılacaktı.
Mercimek’ten, Darçın’dan, başlayan Endüstri Holding, Yimpaş, Jet-Pa ve Deniz Feneri vurgunlarının siyasetin hangi damarına akıtıldığı Türk Yargısınca ortaya çıkacaktı.
Ama olmadı.
Yargı bertaraf edildi. Şimdi Ankara Yargısı ile İstanbul Yargısı bu yakıcı ateş topunu kendilerinden uzaklaştırma yarışına girdiler.
Yargıtay’a taşınabilir.
Ama Yargıtay olsun, Danıştay olsun, Anayasa Mahkemesi olsun ”yağmur gibi yağdıkça yağdı” Müminleştirildi. Şimdi emin ellerde!
Erbakan’ın servetinin kaynağını miras kavgasında açığa çıktığı gibi miras kavgası mı bekleyeceğiz?
Hadi yargı bertaraf, yandaş takiyyede, liboşlar can derdinde.
Peki, müminler, Allahtan korkup, kuldan utananlar, vicdanınız nerelerde?
Ahlakınızı çarmıha mı gerdiniz?
Sizin söyleyecek sözünüz yok mu?
Hadi konuşun!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.