DEMOKRASİ YILDIZI

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DEMOKRASİ YILDIZI


27 Mayıs 1960 Devrimi, getirdiği çağdaş anayasa ve yeni kurumlarla, ülkemize aydınlık sunmuştur. Ancak 27 Mayıs için demokrasiye darbe diyenler, Demokrat Parti iktidarının yaptığı hukuksuzlukları görmek istemezler. Demokrat Parti iktidarında, demokrasi olmadığı gibi, bütün uygulamalar baskıcı bir yönetim şeklindeydi. TBMM’nin onayı olmadan Kore’ye asker göndermek, 6-7 Eylül 1955 olaylarındaki provokasyon, 1957 seçimlerinde yapılan hileler, 18 Nisan 1960 tarihinde Meclis Tahkikat Komisyonu kurulması, 28-29 Nisan 1960 tarihinde İstanbul ve Ankara’da olan olaylar sonucunda ölenler ve yaralananlar, ülkenin kardeş kavgasına sürüklenmesi bu baskıcı yönetimin sorumlu olduğu olaylardan sadece bir kaçıydı.

Demokrat Parti iktidarının başbakanı Adnan Menderes’in, devlet işlerinden artan zamanlarında kadınlara olan düşkünlüğü bilinmektedir. Kadınlara karşı nezaketli davranan Menderes’in, opera sanatçısı Ayhan Aydan Alnar ile olan ilişkisi de tüm kamuoyu tarafından biliniyordu. Klasik Müzik Bestecisi Hasan Ferit Alnar ile evli olan Ayhan Aydan, 1950 yılının sonunda Menderes ile tanışmıştır. Tanıştıkları ilk günden itibaren Menderes, Ayhan Aydan’a ilgi duymuş ve kendisiyle yakından ilgilenmeye başlamıştır. Bu ilgiye karşılık veren Ayhan Aydan, başbakana gönlünü kaptırmıştır.

Eşinden boşanan Ayhan Aydan, Menderes’in karşı çıkmasına karşın iki kez hamile kalmış ancak sağlık sorunları nedeniyle her iki çocuğunu da düşürmüştü. Sağlıklı bir hamilelik geçirdiği üçüncü çocuğunu Menderes’in siyasi yaşamını yıpratmamak için evde doğurmaya karar veren Ayhan Aydan, bu doğum sırasında bebeğini kaybetmiştir.
1958 yılından önce dar bir yol olan Yeniköy Caddesi, Adnan Menderes’in isteğiyle genişletilmiştir. Maslak’tan aşağıya inen İstinye yolu dört şeritlidir ve bu geniş yol İstinye ile Yeniköy’ü geçer. Yeniköy’de yalılar bitince, sahil başlar ve Cezayirliyan Yalısı ortaya çıkar. Cezayirliyan Yalısı’ndan sonra yol tekrar iki şeride düşer. Bugünkü Avusturya Konsolosluğu olan Cezayirliyan Yalısı’nın yanındaki ev ise Suzan Sözen’in evidir. Suzan Sözen’in eşi Ferit Sözen, o dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Polonya asıllı yazar Suzan Sözen, 1956 yılından sonra Adnan Menderes’in sevgilisi idi. Suzan Sözen, Menderes ile yaşadığı ilişkiyi “Boş Çerçeve” ve “Sahibini Arayan Kadın” romanlarıyla kitaplaştırmıştır. Menderes kadına çabuk ulaşmak için dört şeritli yol yaptırmıştır. Anlaşılıyor ki AKP’nin kullandığı “durmak yok, yola devam” sloganının çıkışı çok eskilere dayanmaktadır. Menderes ile Sözen ilişkisi Nişantaşı, Rally Apartmanı’nda başlamıştır. Nişantaşı fazla kalabalık olunca Menderes, Yeniköy’deki Suzan Sözen’in sahil evine belli gün ve saatte gidermiş. Yani kısaca Yeniköy’ün bu geniş yolu, Suzan Sözen’in güzelliğine borçlu olduğu söylenebilir.

Bu arada Nişantaşı Rally Apartmanı’nın görevlisi, Galatasaray Kulübü eski başkanı Adnan Polat’ın babası İbrahim Polat’mış.  Derler ki, Menderes 27 Mayıs 1960’a doğru gelinen günlerde, Suzan Sözen’e bir bavul getirir ama evde yoktur. Ağzına kadar para ile dolu bavulu, Suzan Sözen’e vermesi için apartman görevlisine bırakır. 27 Mayıs olunca, apartman görevlisi bavulu vermez, içindeki paralara el koyar. İşte o paraları alan İbrahim Polat zengin olur. Kendi holdinginin kuruluşu böyle gerçekleşir. 

Üç seçim boyunca halktan oy isteyeceksin, ülkeyi refaha çıkaracağım diyeceksin. Tüm ülkeyi baskıcı bir rejime sokacaksın ve ülke kardeş kavgasına sürüklenecek. Ancak başbakan bunlara aldırmadan ilk fırsatta Boğaz’da çapkınlık yapmaya gidecek.

Eski Demokrat Parti milletvekili Cihat Baban’ın “Politika Galerisi” (Ankara, 1970) adlı kitabının 222. sayfasında şunlar yazmaktadır: “Kıbrıs sorununun çözümü için, Celal Bayar’ın başkanlığında bir heyet toplanır. Heyette Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakan Vekili Etem Menderes, Londra ve Atina Büyükelçileriyle askeri sorumlular da vardır. Müzakereler ciddi olarak başlar, konuşmaların ilerlediği bir zamanda, Menderes’in Özel Kalem Müdürü içeri girer. Başbakanın kulağına bir şeyler söyler… İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay kendisini önemli bir iş için telefonla aramaktadır. Menderes, Cumhurbaşkanından ve heyetten bu gerekçe ile ‘Bana iki dakika müsaade eder misiniz?’ diye izin alır. Konuşmalar, Başbakanın gelmesine değin durur. Herkes sağdan, soldan sohbete başlar. Bir iki dakika on dakika, yirmi dakika, yarım saat, derken bir saat olur. Menderes geri gelmemiştir. Biraz daha beklerler, nihayet Menderes’in yakın arkadaşı Etem Menderes, bakar ki olacak gibi değil, Menderes’i aramak için dışarı fırlar. Bir süre sonra içeri girer ve Bayar’ın kulağına bir şeyler söyler. Bayar kıpkırmızı olur. Toplantıyı dağıtır. Çünkü Menderes’e telefon eden Fahrettin Kerim Gökay değil, Menderes’le ilişkisi olan İstanbul’daki bayandır. Sevgilisini göreceği gelmiştir, onu İstanbul’da hasretle beklemektedir. Menderes de bu çağrının sihrine kapılarak, itiraz etmek lüzumunu dahi duymadan, Bayar’ın başkanlık ettiği toplantıyı kendi haline bırakarak, müzakere masası başında bekleyenlere metelik vermeden, Kıbrıs meselesi çözüm yolu arayadursun, çekmiş İstanbul’a gitmiştir.”
 
Bazıları Menderes’i yere göğe koyamazlar, ‘demokrasi yıldızı’ bile derler. Aslında çapkınlık yıldızı daha çok yakışır. Menderes günümüzde yaşasaydı, herhalde başından birçok kaset operasyonu geçerdi. Acaba Tayyip sultan kendini son günlerde sürekli özdeşleştirdiği demokrasi yıldızının kadınlara karşı düşkünlüğünü ve zaaflarını da kabulleniyor mu? Günümüzde kaset operasyonlarıyla çığırtkanlık yapanların, Menderes hakkında hiç sesleri çıkmamaktadır.
 
Anayasayı dinlemeyerek, seçim propagandası için 1 Haziran 2015 tarihinde Iğdır’a gelen Tayyip sultan, sırtlarını dönerek kendisini protesto eden kadınlara hakaret ederek: “sizde zerre kadar nezaket varsa, haysiyet varsa” diye söze başladı ve “bu tür affedersiniz ahlaki olmayan yöntemlerle bir yere varamazsınız” diye bitirdi. Tayyip sultan, demokrasi yıldızının kadınlara karşı olan nezaketini örnek alacağı yerde, baskıcı yönetimini örnek almaktadır.
Türkçe’mizde güzel bir söz vardır, insan gibi insan olmak. Ülkemizin tarihinde böyle insan çoktur. Devlet adamları içinde de vardır böyleleri. Demokrasi yıldızı, insan gibi insan olmak, devlet adamı olmak derken, ufalmış insan kırıntıları görünmektedir. Demokrasi yıldızı olmak başka bir şey, devlet adamlığı başka bir şey ve insanlık bambaşka bir şeydir. Böyle bir ortamda yapılacak seçimlerden ne beklenir bilinmez ama eğer bunlar demokrasi yıldızıysa, devlet adamıysa ve de insansa, ben bu cümlenin gerisini yazmayayım…

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.