DEMİR EL

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DEMİR EL


Eski cumhurbaşkanı ve başbakanlardan Süleyman Demirel, 91 yaşında hayata veda etti. Isparta’nın Atabey ilçesinin İslamköy’ünde doğan, “kimsesizlerin kimsesi cumhuriyet” sayesinde, yüksek öğrenimini bitirerek, çok genç yaşta devlette önemli görevler alan Demirel, 1961 yılında Adalet Partisi Genel Kongresi’nde, Genel İdare Kurulu’na en yüksek oyu alarak seçilmiş ve böylece Türk siyaset yaşamına parlak bir giriş yapmıştır. 40 yaşında da Adalet Partisi Genel Başkanı olarak, siyaset sahnesinde uzun yıllar kalmayı başaran zorlu bir yola başlamıştır.

1965 ile 1993 yılları arasında yedi farklı hükümette toplam 10 yılı aşkın süre başbakanlık, 1993 ile 2000 yılları arasında da Türkiye’nin 9. cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır. Başbakanlıkları sırasında 12 Mart 1971 muhtırası ile 12 Eylül 1980 darbesini yaşayan Demirel, renkli kişiliğiyle Türk siyasetinin demir eli olmayı başarmıştır. İnsanlara dostça yaklaşmasını bilen, etkili konuşan, esprili, zeki ve örgütçü biri olarak 50 yıldan fazla siyaset sahnesinde kalmayı başarmıştır.

Turgut Özal, Tansu Çiller, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan gibi isimlerle kıyaslanınca, büyük devlet adamı sayılan Demirel’in, aslında ülkemizi hep bunalım stratejisi ile yönetmeye çalışan bir politikacı karakterine sahip olduğu bilinmektedir. Ancak “kör ölür, badem gözlü olur” deyişi bir kez daha doğrulanmaktadır.

Süleyman Demirel, özellikle 12 Eylül 1980 öncesinde anayasayı ihlal edecek düzeyde hukuksuzluğa başvuran, ülkeyi kardeş kavgasına sürüklemekten çekinmeyen, pişkin ve vurdumduymaz bir yönetim izlemişti. Bülent Ecevit ile birlikte, ülkemizin 12 Eylül darbesine sürüklenmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Yaşamının sonlarına doğru Atatürk’e ve cumhuriyete sahip çıkılmasının gerekliğini anlayan Demirel, zamanında imam hatip okulu açmakla övünmüştü.

Demirel’in laiklik konusundaki ödünleri hala belleklerimizdedir. 31 Ekim 1986 tarihli Yeni Asya Gazetesi’nde “Bediüzzaman büyük bir İslam alimidir, aksini söyleyenin alnını karışlarım” demiştir. Nurcuların yayımladığı Köprü Dergisi’nin Mart 1987 tarihli 108. sayısının 14. sayfasında  “Gençlik İslama Sarılıyor” başlığı altında verdiği demeçlerde Süleyman Demirel şunları söylemiştir: “1924 Anayasası’nda ‘Türk Devleti’nin dini İslamdır’ dediğine göre, o günkü devlet de bir İslam cumhuriyetidir. 1923’te kurulmuş bulunan Türkiye Cumhuriyeti bir İslam devletidir. Atatürk’ün kurduğu laik devlet değildir, İslam devletidir”.  Aynı derginin yine 108. sayısının 16. sayfasında da din eğitimi için şunları söylemiştir: “Tevhidi Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu’na ters düşüyor diye, din eğitiminden vaz mı geçilecektir? Tevhidi Tedrisat Kanunu, bir semavi kitap değil ki… Şayet kuran kursları veya din eğitimi bu kanuna ters düşüyorsa, yanlış olan din eğitimi değildir; Tevhidi Tedrisat Kanunu’dur” 

1961 Anayasası için “bu anayasa ile devlet yönetilmez” diyen Süleyman Demirel, 12 Eylül 1980 öncesinde “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” ile “Tespih çeken el ile silah çeken el bir değildir” sözleriyle ülkenin kan gölüne dönmesine büyük katkılarda bulunmuştu. Bu arada yeğeni Yahya Demirel’in gerçekleştirdiği hayali ihracatı önemsemeyerek, yapılan yolsuzluklara göz yumması da unutulmamıştır. 12 Eylül 1980 öncesinde, anarşi ve terörün son bulması için toplum, AP ve CHP liderlerinin bir araya gelmesini arzu ediyordu. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Demirel için, “Eli kanlı AP liderinin elini sıkmam” derken, Demirel de Ecevit için, “Üç kazı yönetmekten yoksun lider” demişti.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra yedi yıl siyaset yasaklısı olan Demirel, biraz iyiye doğru değişse de, yine aynı Demirel olarak görev yapmıştı. Son başbakanlığı sırasında, İLKSAN yolsuzluğu için, “Verdimse ben verdim” diyerek işin içinden sıyrılmıştı. Cumhurbaşkanıyken, Çankaya’nın bahçelerini bile otomobil fabrikalarına verilebileceği sözü ve Cavit Çağlar,  Kamuran Çörtük  ile  kayınbiraderi Ali  Şener’in bulunduğu ünlü “aile fotoğrafı” hala belleklerdedir. Yine cumhurbaşkanıyken özellikle yargıda ve yükseköğretimde yaptığı yanlış ve yandaş atamalar, ülkemizin karanlıklara doğru yol almasına neden olmuştur.

Süleyman Demirel’in hep dine taviz veren politikaları Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan gibi aydınlanmadan payını alamamış siyasetçilerin yolunun açılmasına neden olmuştur. Ülkemizin bugün yaşadığı sıkıntıların ardında bu yanlış ve tutarsız politikaların etkisi olduğu bilinmektedir.

Ölüm, her yaş için, herkes için üzücü bir olaydır. Ancak ölen insanların ardından sahte gözyaşı dökmek, sahte kahramanlar yaratmak da, bizim gibi geri bırakılan toplumlarda geçerlidir. Süleyman Demirel renkli bir siyaset insanı olabilir ama gerçekleri yerli yerine oturtmaya gereksinim vardır. Türkiye’mizin elli yılına damgasını vurarak, ülkemizi uçurumun kenarına getirenlerin hak etmedikleri övgülerle anılmaları doğru değildir. Demokrasinin kişilerle değil, kurum ve kurallarla işlediği ve yaşadığını bilemeyenler için fazla söze gerek yoktur…




Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.