DAVET

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir bulut kaynadı Sivas ilinden
Kara mı kara…
Saatler durdu. Zamanı dondurdu alevler.
Çığlıklar yükseldi gökyüzüne
Kapkara dumanların arasında
Yanarken bedenler…

Ve o vahşete islim veren kin kusan, kan içici yaratıkların ezberindeki haykırışlar çıkıyordu yırtılırcasına hançerelerinden:
“Tekbir, Allah-ü-ekberrr!!!”
Ellerinde benzin bidonları, kudurmuşçasına saldırıyorlardı. İçeri girdi camlardan o yaratıklardan birkaçı. Ateşe verdiler çığlıklar atarak.
İçeride düşman gördükleri, katline ferman verdikleri insanlar, umutla devletin el uzatmasını beklediler… Saatlerce kurtarılmayı beklediler, boşuna…
Ozanlar, aydınlar, sanatçılar, yazarlar, çocuklar…
Şenlik için gelmişlerdi Sivas’a. Ellerinde kırmızı gülleri, omuzlarında sazları vardı…
Bu ülkenin, Çağdaş Türkiye’nin, Cumhuriyetin aydınlık insanlarıydı onlar.
Onlar kırmak bilmezlerdi insanı. Üstelik insandı onların gerçek Kâbe’leri.
Öldürmek yoktu sözlüklerinde.
Ama günlerce yobaz sürüsü açıktan tehditler savuruyorlardı. Halkı kışkırtıyorlardı, yalan yanlış iftiralarla.
Seksen öncesi Çiçekli Mahallesinde denemek istediler, Çorum’da, Maraş’ta yaptıkları kıyımın aynısını. Tetikte olan halk geçit vermedi şeriatçı, ırkçı saldırılara. Kadınlarla birlikte püskürtmüşlerdi el birliği ile.
12 Eylül Faşizmi yok etti demokratların birliğini. Yerlerini ümmet cemaati ile doldurdular, Laik Cumhuriyetçi Sivas’ı ters yüz ettiler.
Bu Menemen’in kaçıncı denemesiydi…
O kanlı katiller boşuna bağırmıyorlardı Sivas sokaklarında:
‘’Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak!”
“Kanlı mı, kansız mı” ayaklanmanın kanlı provasıydı, otuz yedi canın diri-diri yakılması…
Devlet seyretti bu insanlık dışı katliamı.
Eli kanlı katiller yakalanamadı henüz. Kaçtılar, Avrupalara sığındılar. Almanya’da keyif sürüyorlar halen. Adresleri belli, ama dokunulmuyor.
Ülkenin Başbakanı; “Çok şükür halkımıza bir şey olmadı.”deme gafletine düşmüştü
O Madımak otelinin yerinde TÖS vardı, 12 Martta kapatıldı, yerine TÖB-DER kuruldu. Gençliğimiz geçmişti o sokakta. Aydın, mert esnafı vardı o sokağın.
Halen utancını yaşıyorlar karışmadıkları, asla onaylamadıkları katliamın. Onun kışkırtıcıları avukatlıklarını yaptılar. Bugün başka aydınlara kan kusturuyorlar. Sonra da utanmadan timsah gözyaşları dökme pozundalar. Kandırmak istiyorlar insanları, aptal yerine koyarak. Birkaç düşkünle, makam karşılığı dönek solcularla göz boyamak istiyorlar.

Hele, o yakılan insanların, gerçek mezarlarında kebap yiyebilen, saçları tutuşup kavrulmuş çocukların çığlıkları asılı odalarında yatabilecek kadar duygusuz, rahat uyuyabilen insanların olması bile iğrenç değil mi?
Hamasi nutuklar attılar, “Müze” istemlerini es geçtiler.
Genel Başkanları gibi yazılanları okudular, apar topar bindiler uçaklarına, kaçar gibi gittiler.
Tepkiden korktular, son zamanlarda her şeyden korktukları gibi.
Asıl acıları yüreklerinde duyan, sadece adalet isteyen insanları tanımadıkları için.
Kendileri gibi acımasız görüyorlar, karıncayı bile incitemeyecek kadar ince düşünen insanları…
Madımak Oteli, mutlaka bir müzeye dönüştürülmeli, 21. Yüzyılın başlarında yaşanan bu insanlık dışı vahşeti gelecek kuşaklara ibret olması için, inanç yutturmacısıyla, insanların nasıl canavarlaşacaklarını, kanıtlarıyla taşımalı.
Bir daha böylesi katliamlara geçit vermemek için, katilleri, kışkırtıcıları koruyanları, savunanları tarihin kara sayfalarına saklanmalarına fırsat vermemek için, mutlaka bu “Müze” istemini gerçeğe dönüşmesi için, herkesin katkısına gereksinim vardır.
Neden, yakanlardan, yakanlardan yana olanlardan, düşkünlerden beklensin?
Aydınlar, laikler, cumhuriyetçiler, insan olanlar, demokratlar.
Size sesleniyorum.
Gelin hep birlikte katkıda bulunanım.
Biz kuralım bu Müze’yi.
Bu, aydın sorumluluğudur. Her kesim her yüreğinde insan sevgisi olan her insan katılır bu onurlu İmece’ye.
Ölenlere, yaşayanların armağanı olur hem de…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.