DAR ALANDA DEMOKRASİ

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Demokrasi: Ülke vatandaşlarının devleti yönetmede, şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.

Yani halkın kendi kendini yönetmesidir.

Demokrasinin işlerlik kazanabilmesinin önemli ve olmazsa olmaz koşulları vardır.

Öncelikle halkın, demokrasinin önemini kavrayacak bir düzeyde ve bilinçte olması gerekir.

Halkın bilgi toplumu düzeyine erişmesi gerekir.

Uğrunda can verdiği ülkenin sahibi olduğu gerçeğini özümsemesi gerekir.
Halkın, dogmanın değil bilimin gerçek yol gösterici olduğu bilincine erişmesi gerekir.

Bu bilince ulaşabilmesi için inancını kendi çıkarları için araç olarak kullananların tuzaklarına düşmesini önleyici yasal önlemlerin alınması gerekir.

Yani demokrasinin olmazsa olmaz koşulu Laiklik ilkesini benimsemesi, koruması ve yaşatması gerekir.

O nedenledir ki Mustafa Kemal, halkıyla birlikte emperyalizme ve hanedana karşı verdiği kurtuluş savaşından sonra ilk yaptığı iş öğretmenler kurultayını toplamak olmuş ve öğretmenlere:

”Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.

Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yeni nesiller ister.”

Sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti olarak, laik, özgür bireylerin oluşturduğu bir ulus yaratmak ve aklı özgür, ahlaksal bilinci özgür, düşüncesi özgür bir bilgi toplumu oluşturmaktı.

Bu hedefe ulaşmak için elinde tebeşir başöğretmen oldu, halk evleri, halk odaları, köy eğitmenleri, köy enstitüleri ile kültür devrimini başlattı.

Modern tarımla, sanayi alanında fabrikalarla ve ülkeyi demir ağlarla sanayi hamlesini başlatarak iletişimi ve ulaşımı kolaylaştırarak aynı zamanda sanayi toplumunu yani her alanda bilimsel üretim toplumunu oluşturmak amacındaydı.

O biliyordu ki; sanayileşmek, makineleşmek ve teknik insanın düşünce ufkunu geliştirir.

Ölünceye kadar halkının hizmetinde sağlığını bile hiçe sayarak devrimden devrime koştu.

ÜNESCO 1981 yılında; Atatürk: Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş, gelecek kuşaklar için örnek olacak eğitim, bilim ve kültür alanında olağanüstü bir devrimci.” Olarak dünyaya bir kez daha vurguluyordu.

Türkiye, Atatürk’ten sonra devlet yönetimine gelenlerin gafleti, aydınlanmayı durdurmaları sonucu dini siyasetin ve yolsuzluğun aracı olarak kullanmada becerili AKP ‘yi iktidara getirmeye katkı sağladı.

Merkez siyasetin verdiği fırsatlarla, imamdan savcı, hâkim, vali, kaymakam gazeteci, yetiştirerek bilim yerine dogmayı yol gösterici seçenlerin iktidarını hazırladı.

Türkiye AKP iktidarı ile laik anlayıştan uzaklaştırıldı. Biat kültürü demokrasiyi alaşağı etmek için elindeki tüm olanakları kullandı.

Artık Türkiye bu iktidar ile fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yerine Dindar ve Kindar bir nesil yetiştirmek için eğitimi İmam Hatip merkezli bir molla eğitimine dönüştürmede epey yol kat etti.

Demokrasiyi araç olarak kullanarak 21. Yüzyıl Türkiye’sini; şeyhler, dervişler, tarikatlar ve meczuplar ülkesi durumuna getirdiler.

AKP, Şeyhler ve Tarikatlarla girdiği iktidar savaşında kirli çamaşırları ortaya dökülünce Türkiye ve tüm dünya ülkeleri gördü ki; iktidar dini ve Allah’ı kullanarak rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık alanında eşi benzeri görülmemiş soygun çetesi durumuna gelmiştir!

Bakanlar, bakan çocukları, başbakanın kendisi, kızı oğlu, dünürünün rüşvet, soygun ve hırsızlık suçlarından yargıca bir operasyon başlatıldı.

Bu operasyonla birlikte ses rüşvet alımları, bakanın işadamlarından haraç ve rüşvetler alması kasetleri, görüntülü kanıtlar olarak ortaya döküldü.

Bu durumda hukuk devletinde olması gereken yol, hukuk kuralları içerisinde yargının görevini yapmasını sağlamaktır.

Eğer başbakan, bakanlarının, çocuklarının, bürokratlarının ve de kendisinin masum olduğuna inanıyorsa yargı önünde hesap vermesi gerekir.

Fakat başbakan bu kadar delilin, kanıtın olduğu ortamda kurtuluşunun olanaksız olduğunu bildiğinden işi zorbalığa dökerek yolsuzluğu rüşveti kapatmak için her türlü hukuksuzluğa başvurmaya kalkıştı.

Yargı kararlarını yok sayarak hâkimleri, savcıları emniyet müdürlerini, yüzlerce emniyet görevlisini görevden alarak her tarafa korku salmaya başladı.

Birlikte çalıştıkları kendi milletvekillerini, iktidarına en çok desteği veren TÜSİAD’ı yargıya müdahalesini eleştirdiler diye hain ilan etmekte, zapt edilemez bir öfke ile gerçek kimliğini ortaya koymaktan çekinmemektedir.

Başbakan, muhalefetin medyada haberlerinin yayınlanmasını bile yasaklamak için, Fas’tan telefonla televizyon kanallarına emirler, tehditler savuracak kadar benliğini kaybetme noktasına gelmiştir.

Gazete manşetlerini baş danışmanı Yalçın Akdoğan’ın hazırlayıp dikte ettirmektedir.

Atv, NTV, TRT, Habertürk, Shov, Kanaltürk, Kanal 24, Kanal D, Kanal 8,gibi kanallar, Sabah, Milliyet, Hürriyet Star, Yeni Şafak, Habertürk, AKP militanı gibi görev yapmaktadır.

Türk Basını 3-4 Kanal ve gazete dışında kişiliksiz, korkak ve pısırık bir kimliğe bürünmüşlerdir.

Seçim anketlerini bile iktidarın hoşuna gidecek şekle dönüştürme utanmazlığını bile yapmaya başladılar.

Devlet, devlet olma niteliğini yitirmiştir.

İnterneti ve sanal medyayı yasaklayarak çağdışı bir görüntü ile Türkiye’nin hak etmediği bir çirkinliğe düşmesi kimsenin hakkı değildir.

Tüm baskılara, tehditlere, tehlikelere rağmen bu ülkenin onurlu insanları asla pes etmeyecektir.

Bu hükümet gerçekten meşrutiyetini kaybetmiştir.

Yurttaş olarak zalim iktidara, diktatöre direnme hakkımız vardır.

İnterneti, TV Kanallarını, gazeteleri sustursalar, yasaklasalar bile biz dar alanda demokrasiyi arayıp bulacağız.

Sokaklarda yapacağız siyaseti.

Oraya buraya alıntı göndermek için internet başında kendimizi avutacağımıza döküleceğiz sokaklara.

Namusluların cesareti ile demokrasiyi çekip alacağız kirli ellerden.

Biz değil namussuzlar korksun artık!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.