DUVARSIZ BERLİN

ABONE OL
17:46 - 30/03/2021 17:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Doğu Almanya’yı Batı Almanya’dan ayıran duvara Batı Utanç Duvarı, Komünist Demirperde ülkeleri Faşizme Karşıt Duvar olarak adlandırıyordu.

Duvarın önce telle çekilmesiyle başlanan örülmesinden sonra

28 yıl dayandı. Hem birinci hem ikinci Paylaşım Savaşına başlatan ve sebep olan Almanlar cezalandırıldı.

Politikacıların doğruyu söylemediği bir ilk değildi. Duvar çekme niyeti yok denildiği halde bir gün aniden işe giden, okula giden evine dönemedi. Nişanlılar, sözlüler ayrıldı, roman ve öykülere konu olan dram ve acılar yaşandı.

3 Ekim 1989 tarihinde duvarın yıkılmasından sonra barış gösterileri başarıya ulaşmış iki ayrı Almanya 50 yıl ayrılıktan sonra birleştiğini resmen ilân etmişti.

Birleşme günü tarihi 2019 yılında buruk kutlanıyor. Hem doğuda hem batıda insanların çoğu varılan neticeyi memnun edici bulmuyor. Demokrasiden daha iyi bir idare şekli henüz bulunmadı. Yüzde yüz herkesi memnun ve mutlu eden bir idare şekli bulunana kadar böyle devam edecek.

Duvar yıkılıp iki Almanya’nın birleşmesi anmalarında anılar anlatılıyor. Milyonlar Macaristan üzerinden Batı Almanya’ya sığınıyordu. O zaman sığınmacıları bugün kahraman olarak tarihe geçiyor. Ama Suriye’den, Afrika’dan Dünya’ya dağılan mülteciler istenmiyor. Ege Denizi mezarından ölümden kurtaran kaptanlar Avrupa’da cezaya çarptırılıyor.

O tarihte seminerdeydim, Hamburg Kopenhagen gezimiz plânlanmıştı. Seminer müdürümüzden gelen bir telefonla gezimiz iptal edilmişti. Yollar tıkanmış, sığınmacılar yollara düşmüştü. Birbirini tanıyan, tanımayan kucaklaşıyor, sarılıyordu. Devleti idare edenler tarihe geçen bu önemli günde sevinç gözyaşları döküyordu.

Birleşmenin verdiği sevinç coşkusu, duygusallık başlangıçta yapılan hataları otuz yıl sonra görüyor. Paraseverler alttan Doğu Almanya’da zaten zayıf olan ekonomiyi çökerterek onaltı milyon insanı işsiz durumuna getirdi.

Türkiye kökenli işçiler işlerini Doğu Almanya’dan gelenlere devretmek zorunda kaldı. Faciayı bir öğrencimin annesi öğretmenim, duvar Türklerin üstüne yıkıldı, diyerek özetlemişti.

Bir genç, ne kadar sevinmiştim, marketimizdeki muzları gelen sığınmacılara dağıtmıştım. Onlar çok zaman geçmeden Türk oldukları için işverenleri öldürdüler. Bu sözüyle bir polis, bir Yunan kökenli olmak üzere sekiz Türkün öldürülmesini dile getirerek hortlayan milliyetçiliğe dikkat çekiyordu.

Duvar yıkılma akabinde eşimin akraba ve arkadaşlarını sık sık ziyaret ediyordum. Türklere karşı yapılan haksızlıkları görünce soğudum, Doğu Berlin’e bir daha isteyerek gitmedim.

Okullarda durum daha da kötüleşti. Tüm öğretmen yetiştirme seminerleri durduruldu. Uyum programı içinde Türkiye’ye yapılan bilim gezilerine son verildi. Doğu Berlin’den gelen öğretmenler üçüncü sınıfa kadar ders verme yetkisi vardı. Bu nedenle Türkçe öğrenen Türk çocuklarına çok faydalı olan Batı Berlin öğretmenleri yerlerinden kaydırıldı. Yerli, kalıcı sayılan Türk öğrencilere sınıflarda yabancı muamelesi yapıldı.

Yok sayılan Türk toplumu, seçim zamanlarında seçim malzemesi yapılarak Türk düşmanlığına zemin hazırlandı. 2001 yılında Türklerin Müslüman olduğu keşfedildi. Durum daha da vahim hale geldi.

Tüm negatif gelişmelere rağmen, bugün başaran Türkiye kökenli işveren, akademisyen olan, politikada görev alan insanları övgüde kusur etmemek gerek. Bugünkü başarılara elbette Almanya’da oturmuş, insan haklarına saygılı, gelişmiş demokrasiyi unutmamalıdır. Berlin’de hakimler her zaman var oldu.

Türk toplumu dayandı direndi, hak ettiği yere henüz gelemedi. Buna rağmen başarıları görmek gerek. İkinci ve sonraki nesiller, ilk neslin mücadelesini otuz yıl sonra fark ediyor. Hâlâ bir göç müzesi inşa edilmedi, ama yayın yönetmenlerimiz arşivlerine çok dikkat ediyorlar.

İki Almanya’nın birleşme kutlamalarında en büyük göçmen grubu Türklerin anılarına yer verilmemesi çok büyük bir noksanlıktır.

Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nde (DDR) konuk işçilere muamele, ayrı bir makale konusudur. Öldürülen iş antlaşması konuk işçiler basına sızdırılmadı, insanlık dışı tutum konu yapılmadan, bugün yükselen radikal sağcı parti ve terör organizeleri anlamak mümkün değildir. Almanya’nın geleceği Nazi taraftarlarının tehdidi altındadır. Ama gelişen demokrasisi oturmuştur. Geleceğe umut vardır, zira gelecek hepimize aittir.

Dr. Ertekin Özcan’ın derlediği şiir kitabı Buruk Mutluluk’ta

Hasan Kara’nın 1993 yılında yazdığı Bana Defol Git Deme, şiiri makalemi özetler nitelikte. Beyinlerdeki duvarları yıkabilir.

BANA DEFOL GİT DEME!

Bizi hala yabancı görenlere

Biz süpürdük. Almanya sokaklarından

Şarapnel parçalarını.

Katledilmiş genç kızların

Tel tel saçları takıldı süpürgeme.

O duyguyu bir ben bilirim.

Bana defol git deme!

Ben onardım yıkılmış yurtları.

Kurşun yaralarını yok ettim.

Kum çakıl bata bata ellerime.

Sevgi getirdim size küme küme.

Bana defol git deme!

Yollar yaptım sütun sütun kime?

Parkları bahçeleri çiçekledim.

İnsan kemikleri topladım lime lime.

Bunlar kimin için kime?

Bana defol git deme!

Yediğin ekmeğin özü alın terim.

Çiğnediğin sokaklar nasırlı elim.

Bu ukalalığın kime.

Hani kaybolan gücüm emeğim.

Pekâlâ ver, gençliğimi geri isterim.

Oturmak hakkımız yaptığımız evde.

Biz de buralıyız artık.

SAKIN ha, bana defol git deme!

Hoşça kalın!

Kaynak:

Dr. Ertekin Özcan, Buruk Mutluluk, Concept Medienhaus, 2018

ISBN 978-3-98166-86-8-1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.