CUMHURİYET VE KARŞI DEVRİM

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Batının çıkar çelişkisi nedeniyle varlığına bir türlü son veremediği hasta adam Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılması 1.Dünya Savaşı sonunda kararlaştırıldı.

Osmanlı Devleti, 1.Dünya Savaşından önce de devlet olma konumunu çoktan yitirmişti.

Vergilerine bile borçlu olduğu Duyun-u Umumiye el koyuyordu. (bu borçlar Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1954 yılına kadar ödenmiştir)

Almanya’nın çıkardığı savaşa, yitirdiklerini geri alma hayaliyle bir oldu-bittiyle katılan Osmanlı Devleti’nin kaybettiği sadece savaş değil, kendi varlığını da Galip Devletlerin insafına bırakmak zorunda kalmıştı.
Galip Devletler ortak çıkarlarda anlaşarak Sevr dayatmasını uygulamaya koydular.

Batı’nın asıl hedefi Osmanlı Devletini paylaşmak yanında Türk varlığının Anadolu’dan Orta Asya’ya sürülmesiydi.

Artık Avrupa’dan çıkarılmış Türk varlığı Anadolu’nun ortalarında kalması bile batının işine gelmiyordu.

Osmanlı’nın ne ordusu, ne silahı, nede din kardeşi Araplar vardı.

Trakya tümüyle, Anadolu ise batıdan başlayarak hızla yayılan işgal güçlerince doğuya doğru işgaller başlatıldı.

Her şeyin bittiği, kaçınılmaz sonun uygulamasına geçildiği anda Türk Mucizesi ortaya çıktı.

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan başkaldırı; on yıllardır süren savaşların yorgunluğunu bıkkınlığını duyan Anadolu halkının söz konusu vatan olunca nasıl yeniden ayağa kalkıp zulme karşı şahlanabildiğinin eşsiz kanıtı olmuştu.

Mustafa Kemal’in, Anadolu’da başlattığı Kutsal İsyan, dünyada Emperyalizme karşı başlatılmış ilk bağımsızlık ve kurtuluş savaşıdır.

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını batılı emperyalist ülkelere karşı başlattı ve onları yenerek kazandı.

Mustafa Kemal’in emperyalizmi mağlup ederek Osmanlı’nın çürümüş varlığını ortadan tümüyle kaldırarak yangın yerine dönmüş ülkenin Misak-ı Milli andıyla hedeflediği sınırlarını şehit kanlarıyla çizdi.

Mustafa Kemal olarak başladığı kurtuluşu, Atatürk olarak yeni ve çağdaş bir ülke Türkiye Cumhuriyetini kurması ile tamamladı.,

Üstelik cumhuriyet’i Laiklik ilkesiyle taçlandırması batı sömürgeciliğine indirilen ağır bir darbeydi.

Çünkü, 1919 da başlayıp 30 Ağustos 1922 de noktalanan kurtuluş savaşı gelecek yıllarda Mazlum Ülkeler için de bir yol gösterici olacaktı.

Ayrıca iktidarlarını ülkelerini pazarlamakla sürdüren Arap diktatörleri için Türkiye’nin çağdaş, laik yapısı gelecekleri için tehlikeli bir örnek olarak görülmekteydi.

İşte o günden başlayarak sürdürülen emperyalizmin güdümünde; ya etnik ayrılıkçılık ya da dinci kalkışmalar desteklendi.

”Mustafa Kemal vatanı kurtuluş savaşı zaferiyle, halkı ise devrimleriyle kurtarmıştır.”

Bu devrimleri bir makaleye sığdırmak elbette olanaklı değil. Ama bu devrimleri şu başlıklarda özetleyebiliriz:

Siyasal Devrimler

Toplumsal Devrimler

Eğitim ve Kültür alanında Devrimler

Ekonomik Devrimler

Hukuk alanında Devrimler

29 Ekim 1923’te kabul edilen Cumhuriyetle Türkiye; ümmet-cemaat toplumundan özgür bireylerin oluşturduğu bir Ulus Devlet olan Türkiye Cumhuriyeti; uygarlığı yaşam biçimi, bilimi yol gösterici olarak benimsedi.

Doğuda din eksenli Şeyh Sait isyanları, Dersim İsyanları, 1930 da Menemen’de Derviş Mehmet öncülüğünde yeşil bayraklar açan yobazlar yedek subay öğretmen Kubilay’ın başını kör testereyle keserek şehit ettikleri Menemen İsyanı ile devrimleri engellemek istediler.

Ama Genç Türkiye Cumhuriyeti bu kalkışmaların üstesinden gelerek devrimlerine devam ettiler.

Gerek yenilen batı, gerek model ülke Laik Türkiye Cumhuriyetinden hoşnut olmayan Arap Kralları ve pusuda bekleyen dinci, dinsiz yerli işbirlikçiler Atatürk’ün ölümünden sonra atağa geçtiler.

2. Dünya Savaşından sonra iki kutuplu dünya düzeninin liderinin ABD olmasıyla başlayan soğuk savaşa da sıcak savaşa da tarafsız kalmak isteyen İsmet İnönü liderliğindeki CHP yerine toprak reformuna karşı olan CHP içindeki toprak ağalarının kurduğu DP’yi desteklediler.

DP iktidara gelir gelmez Türkçe olan ezanı tekrar Arapça olarak okutulması kararıyla ilk karşı devrim adımını atmış oldu.

Toprak ağlarının hedefi durumundaki Köy Enstitüleri DP iktidarı tarafından temelli kapatıldı.

Din dersleri zorunlu ders olarak okutulmaya başlandı.

Kuran kursları artırılarak şeriat yanlılarına destek verdiler.

Adalet Partisi döneminde de din siyasetin en önemli çıkar amaçlı sömürü oldu.

12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ise demokratlara, solculara, Atatürkçülere ağır darbeler indirdiler.

Özal dönemi devlet kadrolarına şeriatçıların, tarikatçıların yerleşme dönemi yanında İmam Hatiplilerin hukuk fakültelerine yığınlarla alınarak şeriatçı hukukçu yetiştirme dönemi başlatılmıştır.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesine destek vermeyen Ecevit Hükümeti, ekonomideki sıkıntıyı çözme aşamasında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin nedeni pek açıklanamayan erken seçim istemi ile hükümet ortaklığından çekileceği dayatmasıyla Türkiye erken seçimlere gitti.

ABD; Erbakan’ın ABD’ye karşıtlığı nedeniyle uzun dönemdir hazırladığı Recep Tayyip Erdoğan’ı BOP için en yararlı müttefik olarak seçti ve sermayeyi de yönlendirerek AKP’nin iktidara gelmesini sağladı.

2002’den başlayarak kadroları çok önceden belirlenmiş Laik Cumhuriyet karşıtı AKP, karşı devrim kalkışmasına önce ağır ağır, Siyasi İslam’ın karakteri olan takiyye yaparak başladı.

Devlet kadrolarını yavaş yavaş laiklik karşıtı AKP yanlılarınca ele geçirmeye başladı.

Ahmet Necdet Sezer’den sonra cumhurbaşkanı seçilen Nakşi tarikatından Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilince iktidar rahatça medyayı,sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları ya etkisiz duruma ya da bertaraf ederek muhalefeti her alanda susturmaya çalıştı.

Liberal aymazların desteğiyle torba anayasa referandumunu kazanarak dinci ve sömürücü siyasetine engel olacak tüm yargı kurumlarını, yasamayı, yürütmeyi tekeline alarak demokrat, laik, insan avına çıktı.

Yandaş ve cemaatin müritleri durumundaki özel yetkili mahkemeler ve savcılarca laik rejimin yıkılmasına en önemli engel olarak gördükleri TSK içerisindeki ABD karşıtı subayları komutanları yalancı tanık. sahte kanıtlarla tutuklattı.

Eğitimden, özel yaşama kadar tutucu ve gerici dayatmalarla aslında hiç bir dinde rastlanmayan uygulamalarla dinci ve kindar bir Türkiye yaratılmak istenmektedir.

Artık; Okul yerine cami veya Kuran kursları, öğretmen yerine imam, bilim yerine hurafe, halkçılık yerine ümmetçilik, demokrasi yerine dinci diktatörlük, özerk üniversite yerine medrese getirmek için her türlü baskıyı uygulamaya başladı. Gerek duyduğunda cinayet bile işleyecek polis-yandaş gücünü savunmasız halkın, gençliğin üzerine saldırmayı alışkanlık durumuna getirdiler.

Bütün bu gerici, baskıcı dönemlerde başta ABD olmak üzere batının hep Türkiye’de gerici ve baskıcı iktidarları, darbeleri desteklediler. Aslında kapitalizmin çıkarlarının kendilerinin koyduğu ilkeleri çiğneme hakkını verdiğine kendilerini bile inandırmalarından kaynaklanmaktadır.

Tüm bunlara rağmen; Türk Gençliği, halkı, demokratları, aydınları susmamakta ve Türkiye Cumhuriyetini ve laik Cumhuriyeti korumak için kararlı duruşlarını ve dirençlerini sürdürmektedirler ve sürdüreceklerdir.

Bedeli ne olursa olsun.

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.