CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ve YURTDIŞINDAKİ İNSANLARIMIZ

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ 

ve YURTDIŞINDAKİ  İNSANLARIMIZ
Yurtdışında yaşayan 5 milyonu aşkın Türkiye kökenli insanlarımızın yaklaşık 4.250.000’i Avrupa Birliği ülkelerinde, 300.000’i Kuzey Amerika’da, 200.000’i Orta Doğu’da, 150.000’i de Avustralya’da yerleşmiştir. Bu sayı, Türkiye’ye kesin dönüş yapmış olan 3 milyon göçmenle birlikte düşünüldüğünde 8 milyonluk bir kitle oluşturmaktadır. 
10 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde yurtdışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yaşadıkları ülkelerde ve sınır kapılarında oylarını verebilecekler. YSK başkanının yapmış olduğu açıklamaya göre „yurtdışı seçmen sayısı 2 milyon 801 bin 666. Ancak 124 ülke 191 temsilcilikteki bu sayının tamamına sandık götürülemeyeceğinden 54 ülkede 103 temsilciliğe sandık kurulacak. Buradaki seçmen sayısı da 2 milyon 783 bin 660’dır. Yurtdışında en çok seçmen Almanya’da bulunuyor. Seçmen sayısı 1 milyon 385 bin 141.” 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bilindiği gibi üç aday yarışıyor: CHP ve  MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, AKP’nin adayı Başbakan Recep Tayyip Eroğan ve HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş. Eğer 10 Ağustos 2014 tarihinde  Türkiye’de yapılacak bu seçimlerin birinci turunda hiç bir aday oyların yüzde elliden fazlasını alamazsa, 14 gün sonra oyların çoğunu alan iki adaydan biri 2.turda cumhurbaşkanı seçilecek. Yurtdışındaki yurttaşlarımız ilk defa cumhurbaşkanı seçiminde yaşadıkları yabancı ülkelerde oy verebilecekler

53 yıldan beri devam eden göç sürecinde yurtdışındaki insanlarımızın çeşitli sorunları ortaya çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, yurtdışında yaşayan Türkiye kökenli insanlarımızın ülkemizden kaynaklanan sorunlarını çözmeyi ve içinde yaşadıkları ülkelerdeki sorunlarının çözümüne ilgili devlet ve kurumlarla işbirliği içinde ne yazık ki gerekli katkılarda bulunmadılar.

12 yıldan beri iktidarda bulunan AKP ve Başbakan Erdoğan, seçimlerden seçimlere Almanya’ya ve diğer AB üyesi ülkelerin başkentlerine gelerek hamaset nutukları atmaktan başka ne yaptı? Hangi sorununu çözdü? Bu konuda somut örnekler verelim:
Yurtdışındaki insanlarımızın 1 milyondan fazlasını genel eğitim ve meslek eğitimi veren okullara devam eden çocuk ve gençler oluşturuyor. Eğer bu çocuk ve gençlerimizin hiç değilse ¼’ünü iyi bir eğitimden geçirerek, üç dilli olarak yetişmelerine katkı sağlansa, yarının büyükleri, yetişkinleri olarak hem içinde yaşadıkları ülkeler hem de Türkiye için büyük bir kazanım olacaklar. Türkiye Toplumunun ve Türkiye’nin imajı yaşadıkları ülkelerdeki çoğunluk toplumlarına olumlu yansıyacaktır.  
Yaşamının 35 yılını Almanya’daki çocuk ve gençlerin başarılarının artması için harcayan bir uzman olarak üzülerek belirtmek isterim ki, Erdoğan Hükümeti ve AKP‘li Milli Eğitim Bakanları yurtdışındaki çocuk ve gençlerimizin eğitim, öğretim ve meslek öğrenimine gereken önemi vermediler ve hala vermiyorlar. Zaman zaman AKP’ye yakın sivil toplum örgütleri ve cemaatlerle toplantılar yapılsa da, bu konularda ağırlıklı olarak çalışma yapan kuruluşların on yıllardan beri yaptıkları çalışmaları, önerileri kaale almıyorlar. Buna ek olarak uzun yıllardan beri Almanya ve Avrupanın bir çok başkentindeki Büyük Elçiliklerimize eğitim müşavirleri ve başkonsolusluklara da eğitim ataşeleri atamıyorlar. Yurtdışındaki bu büyük potansiyelin eğitim, öğretim ve meslek öğrenimine katkıda bulunmuyorlar. 
Aynı şekilde yurtdışındaki insanlarımızın Türkiye bağlamındaki sosyal sorunlarının çözümüne katkı sağlamak ve Türkiye ile bağlarının devamı için uzun bir zamandan beri boş olan çalışma ataşe ve müşavirlik kadroları da  doldurulmuyor. Diğer bir çok alanda da bu boşluk devam ediyor.

Sadece Almanya üniversitelerine devam eden 40 binin üzerindeki gencimizin sayısını 2023 yılına değin iki katına çıkartmak için neler yapılıyor? Bu gençlere Türkiye şimdiye değin hangi destekleri sağladı. Bunların bir bölümünün bulundukları ülkelerde ve kentlerde, diğer bölümünün de Türkiye’de etabile olmaları ve Türkiye ile bağlarının devamı için ne yapıldı? 

Avrupa ülkelerinde ve özellikle Almanya’da eğitim ve öğretim alanında çalşma yapan sivil toplum kuruluşları çocuk ve gençlerimize, onların durumlarının iyileştirilmesi ve Türk dili ve kültürünün okullarda yaygınlaştırlması için ve kısıtlamalara, yasaklamalara karşı mücadele verirken Hükümetler ne yaptı? Başbakan Erdoğan ve “onun Eğitim Bakanı, Dışişleri Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı“ toplumumuzun bu konulardaki sorunlarını yaşanılan devletlerin hangi Başbakanları ve bakanları ile görüşmeler yaptılar. 

Örneğin Türk Dili ve Edebiyatı Derslerinin Alman ve diğer Avrupa ülkelerinin üniversitelerinde okutulması ve Türk Dili Dersi veren öğretmen yetiştiren bölümlerin açılmasının sağlanması için hangi görüşmeleri yaptılar ve hangi pozitif sonucu gerçekleştirdiler?
Somut örnek: Hamburg Üniversitesinde 2014/2015 Öğrenim yılından itibaren Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni yetiştiren bölümün kapatılması kararı alındı. Buna karşı Cumhurbaşkanı adayı olan Başbakanımız, Milli Eğitim ve Dışişleri Bakanlıklarımız Hamburg Eyalet Hükümeti nezdinde hangi girişimlerde bulundular?

Yurtdışındaki insanlarımızın 53 yıllık göç süreci içerisinde Türkiye ekonomisine en az 200 milyar Avro katkıları olmuştur. Bu katkıya rağmen AKP Hükümeti konsolosluk harçlarını ve özellikle pasaport harçlarını yeryüzünde hiç bir ülke ile mukayese edilmeyecek şekilde yüzde 300 oranında artırmıştır. Bedelli askerlik ücretini aşağı indireceğine önce 10.000 avro’ya çıkarmış tepkiler gelince 6.000 Avroya düşürmüştür. 
Çok zor koşullarda çalışarak tasarruf yapan yüzbinlerce insanımızın Yeşil Sermaye Şirketlerine ve Deniz Feneri Derneğine kaptırdıkları milyarlarca Avrolarını geri alabilmeleri için Başbakan Erdoğan hangi desteği vemiştir? Aksine bu konuda haklarını arayan insanları azarlamış ve Deniz Feneri yolsuzluğunu yapanları koruyarak ve yargıya baskı yaparak davaya bakan hakimleri görevden aldırtmıştır.

12 yıldır AKP Başkanı ve Başbakan olarak hamaset nutukları atarak yurtdışındaki insanlarımızı da ayrıştıran ve kutuplaştıran sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildiğinde sorunları nasıl çözecek?   
Sayın Erdoğan, Başbakan olarak yurtdışında yerleşik insanlarımızın  sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi için kuramadığı Göç ve Göçmen Sorunları Bakanlığını’ Cumhurbaşka nı seçildiği zaman mı kuracak?  
Bu bağlamda oluşturulacak politikaları, her hangi bir siyasal ve ideolojik ayırım yapmaksızın yurtdışındaki Türkiye kökenli insanlarımızı temsil eden sivil toplum örgüt temsilcilerinin de katılımlarını sağlayarak geliştirilmesini mi destekleyecek?          

İşte böyle bir vizyon ve perspektif, Almanya’ya ve Avrupa ülkelerinin diğer şehirlerine giderek hamaset nutukları atmakla olmaz.

Ayrıca Başbakanın Türkiye’deki ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici söylemleri yurtdışındaki insanlarımızın içinde yaşadıkları ülkelerde eşit hak ve uygulamalara ulşmaları yolundaki mücadeleyi de bölerek zayıflatıyor.

Türkiye Cumhuriyetini baskıcı bir polis devletine dönüştürmek için Parlamenter Sistem yerine Başkanlık sistemini getireceğini sık sık söyleyen Erdoğan, örneğin hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’a tayin ediyor. Özerk Merkez Bankası’na, Anayasa Mahkemesi’ne saldırıyor. 100‘lerce Danıştay Mahkemesi kararını uygulamıyor. Kendisi, çocukları ve „4 bakanı“ hakkında açılan yolsuzluk, hırsızlık ve nüfuz suistimali davalarını örtbas etmek için açılan davalarda  tutuklama kararı veren yargıçlara saldırıyor ve görevden aldırtıyor. Mahkemelere saldırıyor ve savcı ile yargıçları baskı altına alıyor. HSYK‘yı istediği gibi belirleyerek Kuvvetler Ayrılığı prensibini ayaklar altına alıyor.  Musul Başkonsolosluğu rezaletini yayın yasağı çıkartarak örtüyor. Şimdi de, 12 Eylül’ün başyapıtı YÖK’e vakıf üniversitelerini kapatma dahil inanılmaz yetkiler veriyor…

Yabancı uzmanlar Türkiye’yi en kırılgan ekonomilerden biri ilan etmişken, Irak ve Suriye’de MİT’in TIR filolarıyla Mart 2011’den beri beslediğimiz Sünni İslamcı örgütlerden IŞİD ortalığı perişan ediyor. Komşu ülkelerle „sıfır sorun“dan söz eden Başbakan ve onun Dışişleri Bakanının yanlış dış politikası yüzünden Türkiye’nin sorunsuz hiçbir komşu ülkesi kalmadı. Ortadoğu’ya ihracatımız sizlere ömür. Özür dilemesine rağmen İsrail’le takışmayı devam ettirdiğimiz için, Hayfa üzerinden deniz açılımı da yapılamıyor. Sadece Irak’ın faturası 8,5 milyar dolar olup, Suriye karşı uygulanan yanlış politika nedeni ile Türkiye‘nin kaybı yılda enaz 10 milyar dolara ulaşıyor. Türkiye‘ye sığınan 1 milyon civarındaki sığınmacının durumları perişan.

İşte hem yurtdışındaki insanlarımıza yönelik yanlış uygulamalardan, hem de iç  ve dış politikada Türkiye’yi büyük bir felaketten kurtarmanın yolu, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilerek Türkiye’de bu gergin ortamın giderilmesine olanak vermektir. Baskın Oran‘ın dediği gibi  „Şimdi önemli olan, ülkeye korkunç zarar veren Erdoğan’ı ne yapıp yapıp zapturapta almak. Daha acili yok.“ 

Bu nedenlerle yurtdışındaki ve yurtiçindeki seçmenlerin sandık başına giderek başbakan Erdoğan‘a artık yeter deyip, Selahattin Demirtaş‘ın seçilme şansı olmadığını da göz önünde bulundurarak oylarını Ekmeleddin İhsanoğlu‘na vermeye çağırıyorum.
 
 
Dr. Ertekin Özcan 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.