CUMA NAMAZINA DAİR (IV)

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

…zuhr-i âhir namazı uydurma bir namazdır. Kılınması konusunda ileri sürülen gerekçeler din dışıdır, mantık dışıdır.

B- Şafiiler’in gerekçeleri
Şâfîlere göre, bir şehirde birden fazla yerde Cuma namazı kılınamaz. Şayet, mescid veya cami dar geliyorsa, ihtiyaçtan dolayı Cuma, birden fazla yerde kılınabilir. Bu halde ihtiyat olarak cumadan sonra zuhr-i âhir namazı kılmak sünnettir.(1) Yukarıda belirtilen ihtiyaç yokken Cuma namazı birden fazla yerde kılınırsa, kılınan cumalardan hangisi önce ise, hangisinde önce tekbir alınmış ise veya tekbir’in ‘’r” harfi hangisinde önce söylenmiş ise, orada kılınan Cuma namazı sahih diğerleri batıldır.(2) Şâfîi alimi olan Sübkî’nin beyanına göre ekser alimin görüşü cumanın bir belde de bir yerde kılınmasıdır.(3)

C- Malikilerin gerekçeleri
Mâlikilere göre, bir belde de ihtiyaç olmadıkça sadece bir yerde cuma namazı kılınır. Birden fazla yerde kılınırsa en eski camide kılınan Cuma sahihtir. Eskiden maksad, o belde de cumanın ilk kılındığı yerdir. İhtiyaç varsa birkaç yerde kılınabilir.(4)

D- Hanbeliler göre
Hanbelilere göre, ihtiyaç olmaksızın bir belde de sadece bir yerde Cuma kılınabilir. Birden fazla yerde kılınırsa, âmirin izin verdiği camide Cuma sahih olur. İhtiyaç var ise âmir ister izin versin ister vermesin Cuma birkaç yerde kılınabilir. Eğer, ihtiyaç iki yerde Cuma namazı kılınmakla giderilebilirse, üçüncü yerde kılmak câiz olmadığı gibi üçüncü yerde ihtiyaç tamamlanırsa dördüncü yerde kılmak câiz değildir.(5)

İhtiyaçtan maksat,
– şehrin büyük olup birkaç camiye ihtiyaç olması,
– o belde insanları arasında düşmanlık olması
– fitnenin çıkmasından korkulması
– veya şehir çok geniş olup çevrenin şehre çok uzak olmasıdır.

Sonuç:
Yukarda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, zuhr-i âhir namazı uydurma bir namazdır. Kılınması konusunda ileri sürülen gerekçeler din dışıdır, mantık dışıdır.
1- Cuma namazı cemaat namazıdır, cemaat enaz üç kişiden oluşur
2- Cuma namazı kadın ve erkek herkese farzdır
3- Cuma namazı iki rekattır
4- Cuma namazının kabul olmayabileceği düşüncesiyle zuhr-i âhir kılınıyorsa, o taktirde Cuma namazı tekrar edilmelidir, onun yerine başka bir namazın kılınması anlamsız olur. Zuhr-i âhir namazının kabul garantisini âlimler- mezhepler veremezler, âlimlerin kabul ve red konusunda karar açıklamarı papazların kilisede günah çıkarmalarıyle eş değerdedir.
5- Cuma namazının kıldırılmasını, Allah’ın dışında başka bir otoritenin iznine bağlamak,
– Allah’ı devre dışı bırakmak anlamına gelir, burada yetki paylaşımından söz edilebilir.
– Bir ibadetin zorunlu olması, farz olmasını, haram olmasını gerektirir.

1- Farz ve haram olma konusunda yetki Allah’ın tekelindedir,
2- Âlimlerin ‘ittifakıyla” farzdır demek, sanki Olümpus dağının tepesindeki tanrıların ittifakıyla farz kılınmıştır demek gibidir (hâşâ). Bu şekliyle İslâm Dîni çok tanrılı bir din haline getirilmiştir.
3- Maksat, zalim devlet başkanlarının koltuklarını sağlama almaktır.
Ezanlardan birisi kaldrılmalıdır

Cuma günü sünnet olarak okunan ezan, imam hutbeye çıkarken okunan ezandır. Bu sünnettir. Namazdan önce minareden okunmakta olan birinci ezan, aslında Peygamberimiz zamanında okunmazdı. Hz. Osman zamanında uygulamaya konuldu. Gerekçe, bağda bahçede çalışan insanların namaza vaktinde gelmelerini ve hutbeyi dinlemelerini sağlamaktır.

Yorum:
Günümüzde, bilhassa Avrupa ülkelerinde müslümanlar, Cuma namazı kılmaya ezanı duyarak gelmiyorlar, saate bakarak geliyorlar, dahası Avrupa ülkelerinde günümüzde ezanın ikisi de içeride okunuyor ki, bu ezanlar cemaati, zaman acısından sıkıntıya sokmaktadır. İşten izin alarak Cuma namazına gelen veya yeni işe gidecek olan müslümanların kısa yoldan namazı kılarak zamanında işlerinin başında olmaları lâzım gelir, burada zaruret vardır. Ne namaza gelecek olanlara, ne de namaza gelenlere herhangi bir fayda sağlamayan bu ezanlardan biri terkedilmelidir. Hz. Osman dış ezanı bir ihtiyaca binaen okutmuştur, bugün de yine ihtiyaca binaen ezanlardan birisi terkedilerek müslümanların zaman kazanmaları sağlanabilir.

Hutbe

Hutbe, birilerine hitap etmek, bir şeyler söylemek demektir. Hutbe, haftada bir gün bir mekânda toplanmış olan müminlerin başta dinî konular olmak üzere, onların hayatlarını kolaylaştıracak, ilişkilerini uyumlu hale getirebilecek her konuda aydınlatılmaları için okunmalıdır. Hutbe, yaygın eğitim için önemli bir fırsattır. Esasen hutbe, bu amacı gerçekleştirmek için okunması düşünülmüştür; bu sebeple cemaatin bilip anladığı bir dille okunma zarureti vardır.

Hutbenin sünnete uygun olabilmesi için namazdan sonra okunması gerekir: ‘’Rasül ve dört halife döneminde hutbe namazdan sonra okunurdu. Emeviler bunu namazdan önceye aldılar: Çünkü onlar hutbelerinde helal olmayan şeyler söylerlerdi. Bundan dolayı halk bunları dinlememek için namazdan sonra camiyi terk ederdi. Hutbeyi farz olan namazdan önceye aldılar ki, halk onları mecburen dinlesin.”(6)

Yorum:
Günümüzde hutbeler sünnette olduğu gibi, namazdan sonraya alınsa, aynı gerekçeyle, herhalde camiler yine boşalacaktır.

Cum’a Namazının Edasının Şartları
Cuma namazı Kur’an buyruğu ile, gücü yeten ve şartları kendinde bulunan her mükellef müslümana kadın erkek ayırımı yapılmaksızın farzı ayın bir ibadettir. İki rek’at olan Cum’a namazını herhangi bir sebepten kılamamış olanlar, öğle namazını dört rek’at olarak kılarlar. Tavsiye şöyledir; “Namazı benim kıldığım gibi kılınız”. (7)

Cuma namazını;
– Hasta olanlar,
– Yolcu olanlar,
– Ve hür olmayanlar, kılmayabilirler.

Ancak mezheb imamları, Câbir b. Abdullah’ın naklettiği bir hadise göre şartları belirleyerek Kur’an’a rağmen kadınları devre dışı bırakmakta hiçbir beis görmemişlerdir. Şöyleki: “Allah’a ve âhiret gününe inananlara Cum’a namazı farzdır. Ancak yolcu, köle, çocuk, kadın ve hastalar bundan müstesnadır” (8) Bu istisnaların dışında kalan her müslüman Cuma namazı kılmakla yükümlüdür demektir.

Cuma namazının sıhhatinin şartları;
1. Vakit

Cuma namazı,
– Hanefîler, Malikîler ve Şafiîler’e göre, cuma günü öğle namazı vaktinde kılınır; öğle namazının vaktinden önce veya sonra kılınması sahih değildir.
– Hanbelîler’e göre ise cuma namazı, cuma günü, güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden itibaren öğle namazının vakti çıkıncaya kadar kılınabilir.
2. Cemaat

Cuma namazı mutlak cemaatle kılınmalıdır, yani tek başına kılınamaz. Bunun yanı sıra diğer farz namazlarda imamla birlikte bir kişinin bulunması cemaat için yeterli olduğu halde, cuma namazında cemaat olabilmek için kaç kişinin bulunması gerektiği hususunda farklı görüşler bulunmaktadır.

– Hanefî mezhebinde, İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre, cuma namazı için imamın dışında en az üç kişinin daha bulunması şarttır. İmam Ebû Yûsuf’a göre ise, imamın dışında en az iki kişinin bulunması gerekir.

– Şâfiî mezhebinde, bir yerde cuma namazı kılabilmek için akıllı, bulûğa ermiş, hür, erkek, mukim ve oraya yerleşmiş olan en az kırk yükümlünün bulunması şarttır. (9)

– Hanbelî mezhebinin görüşü, genel hatlarıyla Şâfiî mezhebinin görüşü gibidir.

– Mâlikî mezhebinde meşhur ve tercih edilen görüşe göre, cuma namazı için cemaatin imamdan başka en az on iki kişinin hazır bulunması şarttır. Ayrıca Mâlikîler’e göre cuma namazında imamın mukim olması gerekir.

– Bu görüşlerin dışında, Taberî’nin cuma namazı için imamdan başka bir kişinin bulunmasının yeterli olacağına dair bir görüşü olduğu gibi, bu sayıyı en az dört, yedi, dokuz, yirmi, otuz ve seksen olarak belirleyen ictihadlar da bulunmaktadır.

Biz de derizki, Cum’a namazının kılınabilmesi için imam dahil üç kişinin olması yeterlidir. Cemaatın oluşumuna kadın ve erkek farkı mani olmayacağı gibi; yolculuk, hastalık, hürriyetin kısıtlı olması, Fatiha Suresi’ni bilip bilmemesi gibi benzeri özürlerde mani olmaz.
3. Şehir

İslâm bilginleri cuma namazı kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde bir yerleşim birimi olmasını şart koşmuşlardır. Fakat gerek bu şartın ayrıntıları konusunda gerekse bir yerleşim biriminde birden fazla yerde cuma namazı kılınıp kılınamayacağı hususunda yine görüş ayrılıkları vardır.

– Hanefîler’e göre, cuma namazı kılınacak yerleşim biriminin şehir veya şehir hükmünde bir yer olması ya da böyle bir yerin civarında bulunması gerekir. Bir yerleşim biriminin hangi durumda şehir hükmünde sayılacağı hususunda farklı rivayetler bulunmaktadır. Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüşe göre bu kriter, o şehrin “en büyük camisinin, orada cuma namazı ile yükümlü bulunanları alamayacak kadar nüfusa sahip olması” şeklinde belirlenmiştir.

– Mâlikîler’e göre cuma namazı kılınacak yerin, insanların devamlı oturdukları şehir, köy vb. bir yerleşim birimi veya buraların civarında bir yer olması gerekir. Bu bakımdan çadır vb. barınaklardan oluşan ve geçici olarak oturulan yerlerde cuma namazı kılınamaz. Mâlikîler ayrıca, cuma namazı kılınacak yerde cami bulunmasını da şart koşmuşlardır.

– Şâfiîler’e göre de, cuma namazının, insanların devamlı olarak oturdukları bir şehir veya köyün sınırları içinde kılınması gerekir. Çölde veya çadırlarda yaşayanlar, yani belli bir yerleşim birimi içinde oturmayanlar sayıca ne kadar çok olurlarsa olsunlar orada cuma namazı kılamazlar.

– Hanbelîler’e göre ise, cuma namazının kılınabileceği yerin en az kırk kişinin devamlı olarak oturduğu yer olması şarttır.

– Biz deriz ki, cemaat olmak için yeter sayı olan üç rakamına ulaşılan her yerde Cuma namazı kılınır. Köy, şehir, çöl, gemi, dağ, ova v.b yerler arasında fark yoktur. Bu yerlerin halka açık yerler olması şartı elbette aranacaktır.

DEVAM EDECEK

Rüştü Kam

(1) Burada oppala demek gerekiyor. Sonunda peygambere de zuhr-i âhir namazını kıldırmakta sakınca görmüyorlar.
(2) Mezâhibü’l Erbaa 1/385, Vehbe Züheylî a.g.e. 2/310
(3) İbn-ü Âbidin Hâşiyet-ü Reddü’l Muhtar Alâ Dürrü’l Muhtâr Şerh-i Tenvîrü’l Ebsâr C:2 S:145
(4) Vehbe Züheylî a.g.e.
(5) Mezâhibü’l Ebaa c., s. 385
(6) Serahsi; el- Mebsut, 2/237), -(Yunus Vehbi Yavuz; Kur’an Mesajı Derisi, yıl:1998, sayı: 6
(7) Buhârî, Ezan, 18; Edeb, 27
(8) Ebû Dâvud, I, 644, H. No: 1067; Dârakutnî, II, 3; Bağavî, Şerhu’s-Sünne, I, 225
(9) Buna göre, bir yerde kırk kişi bulunsa da, bu kırk kişiden bir kısmı köle, kadın veya yolcu olsa, ya da ticaret veya öğrenim görme gibi bir amaçla orada bulunuyor olsalar, bu kimselerden oluşan kırk kişiyle cuma namazı kılınamaz. Ayrıca, bu kırk kişinin hepsi veya bir kısmı, yazın veya kışın ya da her iki mevsimde göç eden göçebelerden oluşuyorsa, bu durumda da, cuma namazı eda edilemez. Hatta bu kırk kişinin içinde Fâtiha Sûresi’ni okuyamayan bir ümmî bulunsa bu kimse sayıdan düşürülür ve bu durumda sayı kırktan aşağıya indiği için, bu kimselerle de cuma namazı sahih olmaz. Ancak FâtihaSsûresi’ni okumayı öğrenmek için gayret gösterdiği halde bunu henüz başaramamış kimseler sayıya dahil edilir. Cuma namazını kıldıran kişinin yolcu olması durumunda, kendi dışında kırk kişinin bulunması gerekir. Ayrıca, bu mezhebe göre, namazın herhangi bir bölümünde veya hutbe esnasında sayı kırktan aşağıya düşerse namaz fâsid olur.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.