CUMA NAMAZINA DAİR (III)

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

… Zuhr-i âhir namazının kılınma gerekçeleri;

A- Hanefîlerin gerekçeleri
Zuhr-i âhir namazının kılınışı, Cuma namazının sıhhat şartlarının oluşup oluşmadığıyla ilgili olmasından dolayı ilk önce Cuma namazının sıhhatinin şartlarını kısaca bilmek gerekmektedir. Bunlar:
– vaktin girmiş olması
– Cuma namazını eda edebilecek sayıda cemaatın bulunması,
– kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması,
– ve bir şehirde yalnızca bir yerde kılınması,
– camide veya cami hükmünde olan bir mekanda kılınması,
– Cuma namazının kılınması için idarecinin veya onun izin verdiği kimseler tarafından kıldırılması,
– idareci tarafından genel iznin olması,
– hutbe okunmasıdır. (1)

Yukarıda sayılan Cuma namazının sıhhat şartlarında mezhepler arasında farklı görüşlerin bulunduğu unutulmamalıdır. Fakat bizim buradaki maksadımız, bu farklılıklara temas etmekten öte zuhr-i âhir namazının kılınmasının gerekliliğinin olup olmamasıdır.

Zuhr-ü âhir namazı ilk defa tabiin zamanında ele alındı ve konuyla ilgili, Kur’an’a rağmen çeşitli fetvalar verildi. Bu konuda Tâbiinden olan İmam-ı Âzam, bir şehirde veya bir yerleşim yerinde birden fazla yerde cuma namazının kılınamayacağını ileri sürmektedir.

İmam-ı Azam, iddiasının gerekçesini şu şekilde açıklar: Esasen cumanın bir yerde kılınması şartı, Cuma kelimesinin, toplanma ve bir araya gelme manasına gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Cumanın hedefinde, bir yerde haftada bir defa müslümanların İslâmî vaaz üzerinde buluşması öngörülmüştür, birlik ve bütünlüğün pekiştirilmesi ve Müslümanların birbirleriyle tanışıp kaynaşması için bu gereklidir,, der(2) ve devam eder:
-şayet bir ihtiyaç olmadığı halde Cuma namazı birden fazla yerde kılınırsa bu maksadın oluşmayacağı,
-müslümanların çeşitli yerlerde birleşmesinin bir fayda hasıl etmeyeceği,(3)
-ve fitne çıkabileceği(4) endişesi vardır.

Bu endişelerden hareketle Hanefi Mezhebi’nde üç ayrı görüş ortaya çıkmış
– İmam-ı Âzam’a göre, bir belde de ancak bir yerde cuma namazı kılınabilir. Yine ona atfedilen ikinci görüşe göre, bir çok yerde Cuma kılınması câizdir. (5)
– İmam Muhammed’e göre, bir belde de Cuma namazı birden fazla camide kılınabilir.
– İmam Ebû Yusuf’a göre, eğer şehrin ortasından bir nehir geçiyor veya şehir büyük olupta yaşlı ve zayıf kişilerin Cuma namazının eda edildiği yere gitmelerinde zorluk oluyorsa, o belde de ancak iki yerde Cuma namazı kılınabilir. Böyle bir özür yoksa, bir yerde Cuma namazı kılınabilir, demiştir. (6)

Konu gitgide içinden çıkılmaz hale getiriliyor
İmam-ı Âzam’dan rivayet edilen yukardaki iki görüşün muteberliği hanefi alimlerince farklı yorumlanmıştır, bazı alimler:
– Bunlardan Timurtaşî ve Tahâvî, İmam-ı Âzam’dan rivayet edilenin sadece bir yerde Cuma namazının kılınabileceği görüşünü savunmuşlar ve nakletmişler,
– Beydâvî’nin naklettiğine göre, Zahirü’l Rivâye’de bir belde de ancak iki yerde Cuma namazının kılınabileceği, ikiden fazla yerde kılınmasının câiz olmadığıdır ve fetva bunun üzerinedir ” demişlerdir. (7)
– Cevâmiu’l Fıkh adlı kitapta da İmam-ı Âzam’dan iki farklı görüşe dikkat çektikten sonra: ”İmam-ı Âzam’dan ezher (en açık) görüşe göre, iki yerde Cuma namazının câiz olmadığıdır. Eğer iki yerde namazı kılsalar, namaza önce başlayanların cuması sahih olur, kimin önce başladığı bilinmez ise veya her ikisi de birlikte başlarsa, namazları fâsid olur ” denilmiştir (8)
– Yukarıdaki alimlerin görüşlerine Reddi’l Muhtar’ın hâşiyesinde yer veren Merhum İbn-i Âbidin: ”O halde bu (cumanın bir yerde kılınması), mezhepte itimad olunan bir görüştür. Zayıf bir görüş değildir. Bu sebeble :” Evlâ olan ihtiyatlı davranmaktır, ihtiyattan maksad, cumadan sonra zühr-u âhir namazı kılmaktır.”: Çünkü, Cuma namazının bir şehir veya belde de birden fazla yerde kılınması ve kılınmaması konusunda, alimlerin arasındaki ihtilaf, basit ve zayıf değil aksine kuvvetli bir ihtilaf olduğu gibi, zaruretten dolayı birden fazla yerde kılınmasının sahih olduğu fetvâsı da, takva yönünden ihtiyatın meşruluğunu men etmek demektir, ” demektedir.

Şayet bu görüş zayıf bile olsa, ihtilaftan çıkmak evladır denilerek, minareye kılıf bulma gayretine şu şekilde devam edilmektedir. ‘’Hele hele imamlar arasında böyle zıt görüşler varken nasıl cumadan sonra zühr-i âhir namazı kılınmasın? Hadis de:”Şüphelerden sakınan dinini ve ırzını korumuştur. ”
Bu sebepten dolayı, hayatı boyunca kılmış olduğu Cuma namazının kazasını yapan kimseler ihtiyatlı davrandıkları için yapmakta olduklarını yapmaya teşvik edilmiştir.

Şöyleki,
– İbn. Abidin’de:”Eğer namazında,, müçtehid imamların ihtilaf ettiği bir meseleden dolayı bunu yapmışsa en güzelini yapmıştır” denilmektedir.

– Yine İbn.Abidin’de bildirildiğine göre, Merve halkı kendi beldelerinde iki yerde Cuma namazı kılmaya başladıklarında, ihtiyaten cumadan sonra dört rekat zühr-i âhir namazı kılmaları imamları tarafından emredilmiştir.

– Ve İbn. Abidin’de devamla şöyle denilmektedir: ”Cumanın iki rekat farzından sonra, şayet kılınmış olduğu yerin şehir olmasında veya birden fazla yerde kılınmasında tereddüd ediliyorsa, en son vaktine yetiştiğim öğle namazına diye niyet edilerek dört rekat namazın kılınması gereklidir ” denilmektedir(9)

– İmam-ı Ebû Yusuf’a göre, ne peygamber ve nede sahabeler zamanında, o kadar yerler fethedildiği halde bir belde de birden fazla yerde Cuma namazı kılmadıkları gibi kılınabileceğini de söylememişlerdir. Eğer, Cuma namazı bir çok yerde kılınacak olursa cemat parçalanır ve dolayısıyla namaz caiz olmaz.

– Bazı alimler fetvânın, ”bir belde de birden fazla yerde Cuma namazının kılınabileceği üzerinedir ” demişlerdir. Bu görüşü savunan alimlere göre, İmam-ı Âzam ve İmam-ı Muhammed’in görüşleri de bu şekilde olduğunu ve en doğru olanın da bu olduğunu söylemişlerdir. Sebep olarakta, büyük şehirlerde insanların bir yerde toplanmalarının onlar üzerine zor geleceği gösterilmektedir. (10)

– Bu konuda, İmam-ı Âzam ve İmam-ı Muhammed’in delili, peygamberin şu hadisidir:”Cuma ve bayram namazı ancak şehirde kılınır.” (11) Hadisde mutlak olarak şehir zikredilmiştir. (12) Eğer bir belde de sadece bir yerde Cuma namazının kılınması şart olmasaydı şârî açıklardı, oysa bu konuda bir hadis dahi yoktur.

– Tahâvî’ye göre de, eğer ihtiyaç varsa birkaç yerde Cuma namazı kılınabilir. Bu görüşte olan alimler ihtiyaç kelimesini, bir mekanda insanların toplanmasının güç ve zor olması, şehrin büyük olması ve insanların kalabalık olmasıyla camiinin dar gelmesi ve namaza geleceklerin çoğuna mesafenin uzak olmasıyla açıklamışlardır. (13)

Dikkat edilirse, sadece Hanefî âlimlerinin konu ile ilgili dört ayrı görüşü vardır..

1- Cumanın bir şehir veya belde de sadece bir yerde kılınabileceği,
2- İhtiyaç halinde iki yerde kılınabileceği,
3- İhtiyaç sebebiyle ikiden daha fazla yerde kılınabileceği,
4- İster ihtiyaç olsun ister olmasın bir çok yerde kılınabileceğidir. (14)

Diğer mezheplerin konu ile ilgili görüşlerini de gözden geçirdiğimiz zaman, mezheplerin işleri nasıl işin içinden çıkılmaz hale getirdiklerini hep birlikte görmüş olacağız. Bir mezhep ve Kur’an’a rağmen dört ayrı görüş…

Görüldüğü gibi, mezhep imamları, zuhr-i âhir namazının meşruluğu ile ilgili iddialarını savunabilmek için ayağı yere basmayan rivayetleri bile delil olarak almaktan çekinmemişler ve zorlama yorumlarla zuhr-i âhiri farz namaz haline getirmişlerdir. Meselâ; kabirde ilk sualin namaz konusunda olacağı (15) varsayımıyla hareket eden Hanefi alimleri, bakın neler söylemişler:
– İhtiyatlı davranmayı teşvik etmek gerekir,
– İmamlar arasındaki ihtilaflı meselelerde, ihtilafı gözetmek müstehaptır, dolayısıyla cumadan sonra zühr-i âhir namazı kılmanın bir zararı yoktur: Eğer, Cuma sahih olursa kılınan namaz nafile olacaktır, Cuma sahih olmaz ise o günün öğle namazı yerine geçecektir.
– Mezhep içindeki bu kadar ihtilaflı mesele, kişiyi ister istemez ihtiyatlı davranmaya sevk etmelidir, eğer cumanın kılındığı yer küçükse ve sadece bir yerde Cuma namazı kılınıyorsa, zühr-i âhir namazı kılınmamalı: Çünkü, bu durumda alimlerin ittifakıyla zuhr-i âhir kılmak haramdır. (16)
– Eğer iki veya daha fazla yerde Cuma namazı kılınıyorsa zühr-i âhir namazını kılıp, bu ihtilaflı konuda ihtiyatlı davranmak her halde en güvenilir yol olmalıdır.
– Yüz binlerce insanı toplayan mekanların yapıldığı göz önünde bulundurulmalı ve Cuma namazları bu mekanlara kaydırılmalıdır.
– Bir de kimi camiler cuma namazında hınca hınç dolu iken, kimi camilerde ancak yarısı dolmakta ve ihtiyaç için verilen bu fetvanın ne derece geçerli olduğu düşünülmelidir. Zuhr-i âhir namazının günümüzde kılınması gerektiğinin bir boyutu da, camilerin doluluk ve ihtiyacı karşılama oradır.
– Birden fazla yerde peygamber ve halifeler zamanında namaz kılınmazdı. Eğer ihtiyaç olmadan bir belde de iki yerde Cuma kılınırsa, devlet reisinin kıldırdığı sahih, diğeri batıldır. (17)

Sonuç

Hanefilere göre zuhr-i âhir namazının hükmü;
Bir şehir de ihtiyaç olmadan birkaç yerde Cuma namazı kılınırsa zuhr-i âhir namazı vâcip, yalnız ihtiyaç olan yerlerde kılınırsa müstehap, birkaç yerde Cuma namazı kılınması ihtiyaçtan dolayı mı yoksa ihtiyaçtan dolayı değil mi bilinmez ise yine müstehap, bir belde de sadece bir yerde Cuma namazı kılınırsa o takdirde zühr-i âhir namazı kılmak haram olur. (18)

Zuhr-i âhir namazını, üzerinde kaza namazı olan kimse aynı farz namaz gibi kılar. Çünkü; eğer Cuma namazı sahih olmuşsa o namaz, her hal-ü karda farz namazı yerine geçer. Üzerinde kaza namazı olmayan ise sünnet gibi, yani son iki rekatta fatihadan sonra zammı sûre okur ve Cuma sahih olmuşsa nafile yerine geçer. Çünkü, nafile namazların da üçüncü ve dördüncü rekatte zammı sure okunması, o namaza bir zarar vermediği gibi anılan rekatlerde zammı sure okumak vaciptir. (19)

Haftaya Şafii Mezhebi’nin görüşüyle

Devam edecek…

Rüştü Kam

1. Geniş bilgi için bkz, Dürrü’l Muhtar C:2, S:136 vd. Fethü’l Kadîr C:2 S:49
2. Yes’eluneke Fid-Dîni Vel-Hayat C:1, S:86,
3. Mezâhibü’l Erbaa C:1, S:385
4. El-Mizânü’l Kübrâ s.140
5. El-Binâye C:2, S:846
6. Mebsut C:2, S:121
7. Kenz-Babü’l Cuma
8. El-Binâye a.g.e.
9. İbn-ü Âbidin Hâşiyet-ü Reddü’l Muhtar Alâ Dürrü’l Muhtâr Şerh-i Tenvîrü’l Ebsâr C:2 S:145,146
10. Bahr 2/154, Dürrü’l Muhtâr 2/145
11. Mebsut 2/120
12. Bahr 2/154
13. El-Mizânü’l Kübrâ s.140
14. İbn-ü Âbidin Hâşiyet-ü Reddü’l Muhtar Alâ Dürrü’l Muhtâr Şerh-i Tenvîrü’l Ebsâr C:2 S:145
15. İbn-i Âbidin a.g.e. 1/350
16. El-Fıkhi’l İslam Vehbe Züheylî 2/310
17. 19-Muğnî 3/66
18. Vehbe Züheylî 2/279,80,81
19. İbn-i Âbidin a.g.e. 2/146-147

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.