CUMA NAMAZINA DAİR (II)

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Cuma Suresi
Bu vesile ile sadece cuma namazını farz kılan âyeti değilde, Cuma Sûresi’nin tamamının anlamını gözden geçirelim.

1.”Göklerdekiler ve yerdekiler o Melik, o Kuddûs, o Azîz, o Hakîm Allah’ı tespih ediyor.

2.O Allah’tır ki, ümmîlere içlerinden bir rasul göndermiştir de o, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içine gömülmüşlerdi.

3.O rasulü, ümmîlerden olup da henüz onlara katılmamış bulunan başka kimselere de gönderdi. O’dur Azîz, O’dur Hakîm.

4.İşte bu, Allah’ın lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir.

5.Sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah’ın ayetlerini yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne kötüdür! Allah, zulme sapmış bir topluluğu doğruya ve güzele ulaştırmaz.

6.De ki: “Ey Yahudiler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu sanıyorsanız, buna gerçekten inanıyorsanız, hadi ölümü isteyin!”

7.Ama onlar, ellerinin üretip önden gönderdikleri yüzünden ölümü asla temenni edemezler. Allah, zalimleri bilmektedir.

8.Şunu da söyle: “O kaçmakta olduğunuz ölüm, işte o, size mutlaka ulaşacaktır. Sonra, görülmeyeni de görüleni de bilene döndürüleceksiniz. O, size yapıp etmiş olduklarınızı haber verecektir.

9.Ey inananlar! Cuma günü, namaz/dua için çağrı yapıldığında, Allah’ı anmaya/ Allah’ın Zikri’ne koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

10.Namaz/dua yerine getirilince hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah’ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.

11.Bir ticaret yahut oyun-eğlence görür görmez, dağılıp ona yöneldiler de seni ayaküstü bıraktılar.1 Onlara de ki: “Allah katında bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır! Ve Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”2

Kur’an, ibadetler konusunda kadın ve erkek ayırımına yer vermez
Cuma emri, diğer bütün emirler gibi kadın ve erkek herkese yöneliktir. Kuran-ı Kerim’in emirleri geneldir, erkek ve kadınları kapsar. Diğer namazlar nasıl erkek ve kadınlara farz ise cuma namazı da öyledir. Hz. Peygamber zamanında kadınlar da cumaya gelirlerdi ama, ne yazık ki zamanla kadınların camiye gelişleri kısıtlandı.
Yapılması gereken, Kadın-erkek tüm inananların haftada bir Cuma (toplantı) günü öğle namazına açık bir duyuru ile çağrılması ve namaz erkek veya kadın 3 bir müslümanın önderliğinde topluca kılındıktan sonra herkesin tekrar işine geri dönmesini sağlamaktır.

Cuma namazı Kadın-erkek her mümine farzdır. Bu farzı diğer farzlardan ayıran “ikameli” farz olmasıdır; yani cuma herhangi bir mazeretle kılınamadığında yerini öğle namazı alır. Kadınlar mazeretleri varsa öğleyi ikame ederler. Allah Rasulü onlara bu konuda ruhsatı genişletmiştir. Ama kılmalıdırlar. Bunu ruhsattan çıkarıp kılmamayı azimet yapmamalıdırlar. Günümüzde, bilhassa kadınların eğitimi açısından böyle bir uygulama fevkalade önem arzetmektedir.

Cuma için özel, beratlı, tabelalı, resmi imamlı mekânlara ihtiyaç yoktur. Cemaatin, yani üç kişiden az olmayan topluluğun bir araya geldiği her yerde cuma namazı kılınabilir. Cemaatin fazlalığı elbetteki Cuma’nın anlamını derinleştirmede bir tercih sebebidir, ama şart değildir.
Cuma namazının kılınıp kılınmaması konusunda menfi tutum takınan hocalar özellikle Hanefilerin “izn-i imam” şartını ileri sürerler:
– Bu şart istidlal yoluyla delillerden çıkarılmış içtihadi bir şarttır.
– Şafii’nin 40 kişi şartı,
– yine müşterek olan bir beldede tek mescid şartı,
– büyük yerleşim birimi şartı gibi tüm şartlar cumanın “sıhhat şartı” olamazlar:Çünkü, içtihadidirler.
– İçtihadi hiç bir şart cuma gibi bir farzı, mümin ve mümine kulun boynundan düşüremez.
– Bununla birlikte elbette imamın şuurlusunu seçme hakkı, cumanın ruhunu katleden bir hutbe ve hatiple karşılaştığımızda camiden çıkıp gitme hakkı, protesto etme hakkı bakidir ve vardır. Bu hakların yukarıdaki tartışmayla bir ilgisi yoktur.

Yorum:
Cuma farzı öğle farzıyla niyabet 4(vekillik) ilişkisine sahiptir. Kılanın boynundan öğle düşer, kılamayana öğlenin farzını kılmak farz olur. Sefer ve hastalık gibi mazereti olanlara Cuma’yı kılmama ruhsatı verilmiştir. Kadınların üstlendikleri yük, onların ruhsatının daha geniş kılınmasına yol açmıştır. Bu ruhsatın geniş olarak kullanılması Cuma’yı farz kılan ayetin kapsamına kadınların girmediği sonucunu getirmez. “Siz ey iman edenler” diye başlayan ayet umum ifade eder. Hanımlar Cuma kılmama ruhsatını ruhsattan çıkarıp azimete dönüştürmemelidirler.

Cuma Namazı kaç rekattır?
Peygamberimizin bize emanet ettiği Cuma namazı iki rekat farz ile kısa ve cemaatin bildiği dilden okunan bir hutbeden ibarettir. Bu iki rekatın dışında kılınan namazların Cuma namazı ile ilgisi yoktur. Cuma günü namaz kılınır kılınmaz yeryüzüne dağınılacak ve işlere kaldığı yerden devam edilecektir, emir böyledir. Bu açıdan bakıldığında Cuma günü toplantı namazından hemen sonra (Cuma namazı) tatavvu ibadetle uğraşmak günün ruhuna uygun olmasa gerektir.

Cuma namazına yapılan ilaveler, uydurma ilavelerdir. Sünnet olarak ve zuhr-i âhir olarak kılınan namaz tamamen uydurmadır. Uydurma namazlarla birlikte Cuma namazının rekat sayısı 16 dır. 4+2+4+4+2= 16 olarak kılınır.

Açılımı şöyledir: ilk 4 rekat= cuma namazının ilk sünneti +ilk 2 rekat= farz olan cumanamazı +ikinci 4 rekat= cuma namazının ikinci sünneti + üçüncü 4 rekat= zuhr-i âhir diye kılınan uydurma namaz +ikinci 2 rekat= vaktin sünneti olarak kılınan ikinci uydurma namaz.

Zuhr-i âhir uydurma namazı ile ilgili mezheplerin gerekçeleri
Zuhr kelimesi lügatte, güneşin zeval ve öğle vakti, zuhr-i âhir ise son öğle manasına gelmekle birlikte, fıkıh terimince de Cuma namazından sonra kılınan ve Cuma kabul olmadığı takdirde o günün öğle namazının yerini tuttuğu kabul edilen dört rekatlı namazdır.

İslam’ın ilk yıllarında, Cuma namazının arkasından kılınan bu şekilde bir namazın olmadığını hemen belirtelim.

Zuhr-i âhir uydurma namazını savunanlar, “neden o gün bu namaz kılınmadıda sonradan kılınmaya başlandı”, şeklindeki soruya şu şekilde cevap vermektedirler: Çünkü o zamanlar, şehirler küçüktü, müslümanların sayısı da azdı, sahabelerin çoğu hayattaydı; dolayısıyla içtihâdî meseleler, bir sonraki asra göre yoğun değildi.

Ne zaman ki, şehirler büyümüş, müslümanların fethettiği yerler çoğalmış, özellikle de bir şehirde cuma namazı kılınan yerlerin adedi artmış, halifelerin veya âmirlerin Cuma namazını kıldırmalarının gerekip gerekmediği gibi ümmetin arasında zıt fikirler oluşmaya başlamış; işte o zaman, farz olan Cuma namazından sonra kılınan o günün son öğle namazının kılınıp kılınmaması gündeme gelmiştir denilmektedir. Delil olarak İslâm’ın ilk yıllarındaki peygamber uygulaması ve dört halife zamanında bir belde de bir yerde cuma namazının kılıdığı haberi gtösterilmiştir. Hatta, Halife olan Hz. Ömer’in bazı valilerine gönderdiği mektupta: ”namazlarınızı cemaatla mescidlerinizde kılınız. Cuma günü olduğu zaman da toplanıp bir imamın arkasında Cuma namazını eda ediniz ” haberinden söz edilmiştir. 5 İlave gerekçeler Mezheplere göre şu şekildedir:

………………………………..

1- Sahabe diye göklere çıkardığımız, cennetle müjdelendiğini söyleyerek, tabi olmamız durumunda kurtuluşa ereceğimizi ilan ettiğimiz o insanlar peygamberimiz hutbe okurken camiyi terkedip, kervanın peşine düşmüşlerdir. Bu âyet böyle talihsiz bir olay üzerine nazil olmuştrur.
2- Cum’a 1-11
3- Umm Varaka bintu Abdillah’ibn’il-Haris, peygamberimiz tarafından oturduğu mahalledeki mescide imam olarak tayin edilmiştir. O da bu camide günlük vakit namazlarını erkek ve kadınlardan müteşekkil cemaata kıldırır olmuştur.(İbn. Hişam, s. 296). Geniş bilgi için bakınz; İslam Peygamberi, Prof.Muhammed Hamidullah, c.1, s.172
4– Büyük Türkçe Sözlük, D.Mehmet Doğan, Beyan yayınları; 1989 İst. N maddesi.
5- El-Mizânü’l Kübra s:140
DEVAM EDECEK

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.