ÇOK UTANDIM!

ABONE OL
11:47 - 23/10/2020 11:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ÇOK UTANDIM!

Geçen bankaya gidip para çekip de markete uğrayayım diyordum ama yol uzayacak, halim de yok, önce markete uğrayayım dedim. Aldığımın o kadar az tutacağını tahmin etmemiştim, kredi kartıyla öderim diye düşünüyordum ama 10.80 krş. tuttu, cüzdanımda 10,00 TL var, utana sıkıla kartı uzattım, kasiyer kıza da açıkladım nedenini, kusura bakmayın dedim. Ne kusuru hanımefendi, 50 krş’luk suyu kredi kartıyla alanlar var, millet artık nakit kullanmıyor, yok ki kullansın dedi. Mahcubiyetim, üzüntüye döndü bu defa!..

Bir müddet önce de bir sokak köpeği sitenin bahçesinde yavrulamıştı. Her gün de et tavuk almak mümkün değil, tavuklardan, etlerden artan, atacakları işe yaramaz parçalardan alıp pişireyim, makarna da haşlayıp üzerine dökerek anneye yedireyim düşüncesiyle kasaba gittim. “Ne atması hanımefendi, artık atılmıyor, onları bile yemek yapmak için gelip isteyenler var” dedi!..

Yine bir gün kasaptayım, tanıdığım küçük bir çocuk, ancak iki parmak büyüklüğünde, minicik paketle kıyma aldı. Başını okşadım, “aferin sana, kedine mi alıyorsun” dedim. Zannettim ki harçlığıyla kedisine kıyma alıyor. Dilim tutulaydı da demeyeydim ama hiç aklıma gelmedi… “Hayır teyze, annem yemek yapacak da” dedi.

Kendimden utandım, aldığım etlerden utandım, kendime kızdım, yerin yedi kat dibine girdim. Doğru dürüst bir şeyler alıp vereyim diye geçti aklımdan ama anne babasını tanıyorum, çok onurlu insanlar ve hiç de belli etmiyorlar durumlarını. Kabul etmez, onur meselesi yaparlar, hakaret addederler biliyorum. Ne yapacağımı şaşırdım!..

Çocuk gittikten sonra, “Hay dilim tutulaydı” dedim sesli olarak; kasap, “Öyle çok ki bu durumda olan…” deyince, daha da üzüldüm, daha da kahrolup utandım!..

Hâlâ aklıma geldikçe utanırım, hâlâ kendime kızarım…

Utanması gerekenlerin ise, hiç umuru değil!

Dün hastanede muayene sıramı bekliyorum, yanımda pembe giysili hastane çalışanı genç bir kadın, yanında da yaşlıca, takkeli, sakallı bir adam…

Belli ki köylüsü, hastanede yardımcı oluyor, sıra alamamış, aradan girip hasta adamı muayene ettirecek…

Adam soruyor, “Ne oldu, kadroya geçebildin mi” Kadın yanıtlıyor: Yok be amca, ne kadrosu, sınava bile kabul edilmedik ki. Başvurumuz bile kabul olmadı. Yine kaldık taşeronun eline…”

Adam kadına doğru eğildi, sesini kısarak, “Partiden kimseyi bulamadın mı” “Bir iki kişiye haber saldım ama olmadı yine de” “Aman kızım, sakın ha sesini çıkartma, sakın bu konuda aleyhte bir şey konuşma, ısrarcı da olma, kim nereye başvurursa vursun, sakın dava mava açayım da deme, imza falan toplayıp itiraz ederlerse, sakın sen imzalama, boynunu bük, kabullen, asgari de olsa, 3-5 kuruş alıyorsun, şükret, idare et, ondan da olma!..

 
Üzüldüm… İçim acıdı…

Yazık bu insanlara…

Ama istenilen buydu değil mi?

Ama az ama çok, bulduklarına şükretsinler, bulabildikleriyle yetinsinler, ellerindekini de kaybetme korkusuyla, sizi alkışlamaya devam etsinler!..

Sizden korksunlar, ses çıkartmaktan korksunlar, haklarını aramaktan korksunlar, haksızlıklara itirazdan korksunlar, ses çıkartamasınlar!!!

Ülke bu halde, neredeyse herkes ağlamakta, pek çok kişi işsiz, aç açıkta, her gün çoluk çocuğuma ne yedireceğim derdinde… Yedirebilenler, içinde kanserojen katkılar olmayan gıda maddesi bulamamakta, çalışan perişan, emekli, çiftçi, besici, esnaf perişan!..

Koskoca ülkenin başkanı, bunları düşüneceğine, bunları dert edinip çözüm üreteceğine, oturmuş milli marşımızın bestesini düşünmüş, düşünmekle de kalmamış, en büyük dert edinmiş kendisine ve yeni bestekârlar arıyor!..

Bu da yetmiyor, “Torunum evde, mehter marşıyla yürüyor, askerimiz de mehter marşı gibi marşlarla yürümeli, yeni marşlar yapılmalı diyor!

Dilerim sonrasındaki sıra bayrağımızda değildir!!!

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.