ÇOK GEÇ OLMADAN

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Ağaç yaş iken eğilir. (Atasözü)

Yazımın başlığını Türk-Alman Kadınlar Derneği’nin (BETAK), basına yaptığı proje tanıtımından aldım. T.C. Berlin Başkonsolosluğu himayesinde ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) işbirliğiyle, BETAK erken çocukluk gelişimi ve eğitimi projesi ile bir ilke imza atmıştır.
Tamamı gönüllü kişiler tarafından yürütülecek olan BETAK-AÇEV Almanya projesinin, basına ve annelere tanıtımdan önce hangi düşüncelerle yola çıktıklarını, dernek başkanı Sema Sarıgül ve sektreter Sevgi Bozdağ imzalarıyla yazılı olarak şöyle açıkladılar:
“Malumları olduğu üzere, insanların içinde bulundukları toplumla olan uyum problemlerinin temelinde ağırlıklı olarak eğitim konusu yer almaktadır. Eğitim topluma uyumun kilit faktörü ve gelecek için en iyi yatırımdır.
İlkokula başlama sürecinde büyük bir eşitsizlik söz konusudur. Toplumun sosyal özelliklerine bağlı olarak erken çocukluk gelişim ve eğitim kalitesinde farklılıklar gözlenmektedir. Bu farklılıklar sonucu çocuklarımız değişik ölçüde kendini geliştirme özelliklerine sahiptirler. Okula başlarken iyi almanca konuşamayan, anlamlı cümleler kuramayan bir çocuğun bu noksanlıkları giderip, aradaki farkı kapatması çok zordur. Keza bu eşitsizlik sonucu gözlenen, aradaki fark giderek büyümektedir, dolayısıyla da eğitim sürecinde başarılarına doğrudan olumsuz etkilerde bulunmaktadır.”
Daha başlangıçta candan başarılar diliyorum. Alman öğretim sistemi içinde şu anda çalışan ve uzun yıllar deneyimleri olan emekli öğretmenlere kulak vermelerini diliyorum.
Ayrıca Özcan Mutlu ve Raed Saleh gibi, okul öğretim ve eğitimde aktif çalışan milletvekillerine destek olmayı tüm okurlarıma öneriyorum. Zira öğrencilerin başarısızlığı yalnız almancadan kaynaklanmıyor. Yapılan okul yasalarından, üniversitede öğretmen yetiştirme eksikliğinden başlıyarak, yanlış ve eksik uygulanan okul sisteminden de kaynaklanıyor.
Bu çalışma başlangıç olmak üzere, yuvadan üniversiteye kadar özel okulların çoğalması, ancak bütün derneklerin ve sivil kuruluşların bir araya gelmesiyle mümkün olabilir.
Herşeyden önce dilin kuvvetini hep aklımızda tutarak yalnız EĞİTİM demiyeceğiz. Türkiye’de aileden başlıyarak yuvada, okulda ve askerde insanları EĞİTİRİZ. Dilimizde Eğitim Fakültesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Müdürlüğü diye, sıralamaya devam edilir.
Çocuk arkadaşıyla oynarken paylaşmayı öğrenir. Yani sosyal konularda eğitilir, ama oyunla öğrenmeye heves ve merak uyandırılır.
Türkiye’de öğretim sisteminde genelde öğrenciler yalnız eğitilir, konular ezberletilir.Böyle ülkelerde biliminsanları herhalde yalnız özel okullarından çıkar. Öyleyse okulöncesi eğitim ve öğretimin tarihine bir bakalım.
Türkiye’de okul öncesi eğitim ve öğretim II. Mahmut döneminde başlar (1824). Fakat bu yenilik saraydan çıkarılıp, halka ulaştırılmadığından dolayı halk kavrayamaz. Ancak bundan Galatasaray Lisesi, Alman ve Fransız Liseleri, Kollejler gibi azınlık okulları faydalanır.
Cumhuriyet döneminde ve daha sonralarında, 1960’dan sonra okul öncesi eğitimi kavranmaya başlanmıştır. Öğretim yine noksan kalmıştır.
Öğrenimini Batı-Avrupa ve Amerika’da yaparak Türkiye’ye dönenler yayın ve çalışmalarıyla bu konuya dikkat çekmişlerdir.
Bugünki netice, Fransa’da %90, Almanya’da %89 Türkiye’de sadece %10 öğrenci, okul öncesi eğitim ve öğretimden faydalanabiliyor.
Almanya’da çocuklarımızın yalnız almanca bilmemesi başarısızlığa sebep olmuyor. Öğretmenlerin her dersin almanca olduğunu akıldan çıkarmıyarak ders yapmaları gerekir. Bunun için öğretmenlerin tahsilinde reform yapılması şarttır. Hayat Bilgisi dersleri ilerdeki sınıflarda Sosyal Bilgiler ve Fen Dersleri olarak ayrılıyor. Bu nedenle birinci sınıfta çocuklar çiçek kelimesinin bir başlık olduğunu gül, lale nergis diyerek çeşitli çiçek isimlerini sayabilmelidir. Aynı şekilde ağaç kelimesi ile yetinmeyip çınar, çam diyerek çeşitli isimleri sıralayabilmesi, genelleme ile kalmaması gerekir.
Bu bilgiler ailede başlar. Televizyon yayınlarını seçerek izlettiren aileler, zaten ormanda gezinti yaparak bitki adlarını öğretirler.
(c) FunFire.deOkul öncesi eğitim ve öğretimin yalnız ailelerin sorunu olmadığını kabul eden ve önlem alan ülkelerde, öğrencilerin fırsat eşitliğinden faydalanmaları doğal olarak gelişir.
Dilbiliminsanları en iyi dil ve genel öğrenme yaşının 0 – 6 yaşları olduğunu sık sık tekrarlıyorlar. Freud’un (1856 – 1939) tezlerinde sık sık kişiliğin oluşmasında bu yaşlara işaret ettiğini görüyoruz.
Okullarda başarı baskısı ve sınıflar kalabalık olduğundan öğrencilerin psikolojik ve sosyal gelişmeleri göz önünde tutulmuyor.
Mutsuz, hırçın ve geçimsiz çocuklar şiddet eğitimlidirler. Büyük bir ihtimalle böyle ailelerden geliyor, olabilirler. Halbuki ailede ve okulda sevgi görmeyen, sınıf arkadaşlarını öğretmenini sevmeyen çocuk öğrenemez.
Berlin’de okul öncesi sınıfının (Vorschule) kaldırılmasının bilhassa göçmen çocuklarına negatif etkisi olmuştur. Çocukların öğreniminden parayı kısıtlayan ülkeler, ilerde davranış bozukluğu olan öğrencilere özel okullarda harcama yapmak zorunda kalır. Daha kötüsünü şimdilik söylemiyorum.
Çocuk doğuştan getirdiği yetenekleri eğitim ve öğretim ile geliştirir. Bedensel, ruhsal, sosyal ve zihni gelişmiş üyeler olarak toplumu oluştururlar. O zaman sağlıklı, gelişmiş, çağdaş bir toplumdan bahsedebiliriz.
Öğrenmek bildiklerini anlatabilmek, konuşabilmekle sınırlı değildir. Aynı zamanda öğrendiklerini yaşamında uygulaması anlamına gelir.
Quidquid agis, prudénter agas et respĭce finem (lat.),
Was du tust, tue klug und bedenke das Ende. (deu.)
Ne yaparsan yap, akıllı ve neticesini düşünerek yap. (türkçe)
Ayrı bir yazma konusu olan, okula başlayacak çocuğun dünya bilgisine bir kaç örnek vermek istiyorum.
Yetişkinler çocuklardan unuttukları doğal olmayı yeniden öğrenmelidir. Zira küçük çocuklar okuyamadıklarına göre taklit ederek öğrenirler.
Anababa ve öğretmenler önce çocuğu eğitmeyi, ona öğretmeyi öğrenmelidir. Araba sürmek için ehliyet istiyoruz. Ki çocuk yetiştirmede anababadan karne istenmiyor, çocuk seven ona önem veren bir toplum olmayı prensip sayan bir toplumda bu büyük bir tezat teşkil ediyor.
Okul çağına giren bir çocuk vücudunu tanımalı, duyu organları adlarını söyleyebilmeli. Paylaşmayı yardımlaşmayı, sıraya girerek beklemeyi uygulayarak öğrenmelidir.
Dört asıl rengi sarı, kırmızı, yeşil ve mavi adlandırarak renkleri ayırdedebilmeli. Geometrik şekilleri kare, daire, üçgen, dörtgen ayırdedebilmelidir. Modern matematik ile okullara giren, sonradan unutulan (Logische Blöcke) mantık geliştirme malzemesi ile çok güzel egzersiz yapılabilir. Aynı araç oyuncak olarak kullanılarak küçük, büyük, kalın ince kavramları da öğretilebilir. Kısa şarkıları zevkle
söylerler.
Kum saati ile zaman kavramı, mutfakta tuz ve şekerle deneyimleri olmalıdır. Bilhassa inanç konusu başlı başına ayrı işlenmelidir.
Parmak kaldırarak söz almayı, arkadaşının sözü bitmeden kesmemesi gerektiğini öğrenmelidir.
Hatta çocukların okula başlamadan önce bilgisayar deneyimleri, kimya ön bilgileri olması gerektiğini söylersem abartmış olmam.
Bir çocuğun 7 – 18 yaşındaki başarısını, çoğu bilgilerini okul öncesi edindiğini hiç, ama hiç unutmamalıyız.
Öğretimle ile ilgili her yazımda hatırlattığım gibi çocuklara yapılacak en güzel hediye kitaptır. Okul öncesi bol resimli kitaplar. Öğrenci olup kendileri okuyabilse bile, okul öncesi alışan bir çocuk anneanne, dede veya öğretmeni okursa, yine de hikâye ve masal dinlemeyi severler. Bununla radyo, söyleneni, anlatılanı veya müzik dinlemeyi öğrenirler ve bu güzel olguyu alışkanlık haline getirirler.
İnsan gibi insan yetiştiren toplumlara ne mutlu.
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynak:
Okul Öncesi Eğitim ve Önemi, Yılmaz Bingöl
www.mavididimgazetesi.com

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.