ÇOCUK SORARSA

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bir Çocuk soru sorarsa merak ediyor, yeni bir şeyler öğrenmek istiyor. Etrafında eğitiminde, öğreniminde rolü olanlar soruları ciddiye alıp cevaplandırmalıdır.

Yetişkinlerin yaşamda yer alan kavramları onlar çok başka algılarlar. Cevap alamayan minikler bir gün içine kapanır ve artık hiç bir şey sormazlar. Böylece öğrenemezler, zira öğrenmenin ilk basamağı merak etmektir.
Sorular insanlığı yeni bilim ve icatlara yön vermiştir, medeniyet bugünkü seviyeye ulaşmıştır. Çocuğun sorusuna cevap verememek ayıp değildir. Bilim bilmekle hiçbir yaşta bitmez, hiçbir tahsil de bitiremez. Bu nedenle bilmediğimizi çocuğa anlatmalıyız.
Bugün internette her soruya cevap bulmak kolaylaştı. Ama diğer gerçek yolları da açık tutmak gerekir. Diyelim ki çocuk bir kartalın ömür boyu kaç yavru büyüttüğünü soruyor. En iyi cevabı hayvanat bahçesine giderek, yerinde sorup öğrenmesi sağlanmalıdır.
Düşünme soruya çevirme küçük çocukta zorlanmadan kendiliğinden olur. Büyüdükçe sınıfta öğrenciler güler, alay ederler diye düşünür, bu nedenle yavaşlar.
Bazı öğretmenler çocuğu teşvik etmez, zira o derste plânını bitirmek ister. Bu durumda çocuğa kendine güven vermeli, başka bir derste yine sormasına fırsat yaratmalıdır. Birkaç defa kötü deneyim yapan öğrenci artık hiç sormaz.
Sorular aslında dersin anlaşılıp veya kavranmadığı hakkında ayna gibidir, bilgi verir.
Öğretmende bilmediğini çekinmeden söylemeli, birlikte araştırmalı, ödev vermelidir. Ansiklopedi ve sözlük kullanmayı daha birinci sınıfta öğretmelidir. Zaten büyüklerin bilgiye başvurması, çocukların öğrenmesi anlamına gelir.
Duvarlar açılmaya başladığında Doğu Almanya’da öğretmenler seminerine katıldığımda, ders dinlediğimde çok dikkatimi çekmişti. Öğretmenler öğrencilerin sorularını değerlendiriyorlardı. Çok güzel bir soru, bu soru bu konuya hiç uymadı, iyi ki sordun, konuyu tamamladın gibi teşvik edici sözler söylüyorlardı.
Bilmediği konularda zekice, kurnazca hazır cevap yetiştiren Nasrettin Hocamız’ın hikâyelerini çocuklara anlatırsak fantezi dünyaları gelişir.
Yeryüzünün ortası hocanın durduğu noktadır. İsteyen ölçebilir. Bugün günlerden ne olduğunu bilmez hoca, zira o köyde yabancıdır.
Soran öğrenir, öğrenmek güçlü yapar. Güçlü genç sözleriyle savunur, vücut şiddetine başvurmaz.
Çok yönlü, fantezisi zengin, yaratıcı bir beceriye sahip olur. Her şeyden önce kendine güvenir ve en önemlisi mutlu olur.
Çocuklarımızın önce karnesini başarısını değil, sınıfında mutlu olup olmadığı, sevmese bile öğretmen ve sınıf arkadaşlarından hoşlanıp hoşlanmadığı sorulmalıdır. Ancak seven, arzu ile okula giden bir öğrenci başarılı olabilir. Bir konferans veya panel hazırlarken katılımcıların soru sormasına zaman ayrılmazsa çok sıkıcı olur. Ses tonu değişmediğinden monoton olunca, izleyiciler adeta uyurlar.
Halkçı Devrimci Birliği, gazeteci Nedim Şener’i Berlin’e davet etmişti.
Kısa bir bilgi verdikten sonra soru cevap şeklinde geçen toplantı çok ilginçti. Henüz Baba seni neden oraya koydular,
Adını verdiği son kitabını okumayanlar kitapta verilen cevapları sordular.
Sekiz yaşında bu soruyu soran kızına cevap vermekte hayli zorlanıyor. En zor durum, biliyorum ama anlatamıyorum.
O şartlar altında bile çocuğa kendi doğrusunu anlatmaya çalışıyor. Bazı sorulara cevap verirken çocuğa etkisini hesaba katmak elzemdir.
Çocuğa okumaya yazmaya teşvik ederken, yazdıklarım için oraya koydular diyemezdi. Yanlışlıkla, diye cevap veriyor.
O çocuğa çevredekiler, öğretmenleri çok dikkatli davranmalıdır. Çocuğun babasına saygı ve sevgisi zedelenirse, ileride topluma karşı güveni, sağlıklı insan ilişkileri olmaz.
Cezaevinde tutuklu ile hükümlü arasında bir fark yapılmıyorsa, onların çocukları görüşme esnasında sezebilirler.
Tutuklu veya hükümlü insanların Silivri’ye gidip gelen, yakından hafızaya çizilen kim bilir kaç çocuk var, buna torunlar da dâhil edilmelidir. Silivri Edebiyatı tarihi kanıt olacaktır. Arzum pişmanlıklar geç kalmaz.
Yıllar sonra Nazım Hikmet Ran’a vatandaşlığı geri verildi. Üç kitabı bakanlığın okunmasını tavsiye ettiği ilk yüz kitap listesine girdi. Keşke sağlığında o eziyetleri çekmeseydi, yazdıkları için hapis cezası almasaydı. Haksız yargılandıklarını düşünen tüm yazar, milletvekili, medya mensupları, subaylara canı gönülden sabır diliyorum. Onların serbest bırakılması, inat ve kutuplaşmaya son verecektir, diye düşünüyorum. Barış içinde tartışılmalı, böyle gelmiş, böyle gider denmemeli.
Bayramlarda dâhil tartışmaya açılıp, herkes istediği gibi kutlamalı. Baştaki kelimeyi kullanmadan bayram olmalı. Ne hayvan ne de insan, diğer insanların bilhassa çocukların gözleri önünde güçlülerin kurbanı olmamalı. Herkesin sevabı günahı kendi hanesine yazılmalı.
Elbette dışardan biz en iyisini bilemeyiz. Ama iyi gözlemimiz var, başka bir ortamda sağduyulu yaklaşma şansımız var. Zira biz yurtdışında başka demokrasi modelleri yaşıyoruz, karşılaştırma fırsatımız var.
Nazilerin işlediği cinayetlerde emniyet birimlerinin ihmal ettikleri ortaya çıkınca göçmenlerin emniyete güveni biraz sarsıldı. Buna rağmen Almanya’da hukuka güvenilir, bunun tarihi çok eskiye dayanır.
Hukuka herkes ihtiyaç duyar. Potsdam’da meşhur, çok ziyaret edilen sarayın söylencesi buna çok güzel bir örnektir.
On sekizinci yüzyılın ilk yarısında Alman İmparatoru II. Friedrich (Büyük Frederik) Potsdam yakınlarında yazlarını geçirmek amacıyla bir saray yaptırmak ister. Fakat arsada yaşlı bir çiftçinin değirmeni vardır. Değirmenci Berlin’de hâlâ yargıçlar var, deyince değirmene dokunulmaz. İş hukuka kanuna gelince kral dahi mahkemede sade bir vatandaş muamelesi görür. Önce Prusya daha sonra Almanya’da hukukun ilkesi geçerlidir. Bugün Sansouci adıyla anılan bu görkemli sarayın sonradan inşa edilmesi sürecinin öyküsü başka bir yazı konusudur.
Sevgili okurlarım, görüyorsunuz ki bir çocuğun sorusu deyip geçmemeli. Sekiz yaşındaki bir çocuğun sorusu, gazeteci Nedim Şener’e gerçekler hapsedilemez diyerek bir kitap yazdırdı, makalemi nerelere götürdü.
Bir çocuğun ilk öğretmenleri ana babasıdır, okumayı, araştırmayı, sormayı onlardan öğrenir. Bilimin tohumu evde atılır, yuva, okul ve üniversite tahsili ile yeşerir, gelişir, olgunlaşır. Bu gençler ileride sağlıklı, barış içinde yaşayan bir toplumu oluştururlar.
Adaletli kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Bu konuda şu anda okuduğum kitap:
Nedim Şener, Baba seni neden oraya koydular?
Nisan 2012, Doğan Yayıncılık
ISBN 978-60509-0637-0

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.