CİNNET

ABONE OL
18:06 - 01/10/2020 18:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

CİNNET

Osmanlı’nın Damat Ferit hükümetinde şeyhülislam olarak görev yapan ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal ile Kuvayı Milliye kuvvetleri için ölüm fetvası çıkartan Mustafa Sabri’nin adı, 1869 yılında doğduğu Tokat’ta bir Anadolu imam hatip lisesine verilince, ortalık karıştı. Ancak bu karışıklık sadece bir gün sürdü. Çünkü ülke çapında yapılan eleştiriler yerini buldu ve halkın örgütlü tepkisi karşısında hiçbir gücün direnemeyeceğinin göstergesi olarak, Mustafa Sabri’nin adı kaldırıldı. Anadolu imam hatip lisesinin adı, Şehit Yakup Akdağ olarak değiştirildi. Mustafa Sabri’nin adının daha önce de Tokat’ta kurulan bir vakıfa verildiği ve açılan davanın ardından, vakıfın isminin değiştirildiği bilinmektedir.

Milli Mücadele’ye karşı daima olumsuz tutum ve davranışlar içerisinde bulunan, yeni kurulan Türk devletini ve rejimini sürekli eleştiren, tüm devrimlere karşı çıkan, cumhuriyete ve Atatürk’e karşı devamlı kin ve nefret kusan Mustafa Sabri, Milli Mücadele’nin kazanılmasıyla birlikte Yunanistan’ın Gümülcine kentine kaçmıştır. Yunanistan’da “Tövbe Türk’lüğüme, Türk’lüğümden istifa ediyorum” diyerek ihanetlerine devam eden Mustafa Sabri, 1922 yılında Mısır’a gitmiştir ve 1954 yılında burada ölmüştür. Mezarı, CHP ile MHP’nin çatı adayı “tıpış tıpış” Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası Mehmet İhsan ile yan yana Kahire’deki Gafir Mezarlığındadır.

23 Şubat 2012 tarihinde Çorum’un İskilip ilçesindeki İskilip Devlet Hastanesi’nin ismi “İskilip Atıf Hoca Devlet Hastanesi” olarak değiştirilmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal için ‘isyankardır, katli vaciptir’ diyen, Kuvayı Milliye’ye ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan İskilipli Atıf, Teali İslam Cemiyeti’nin yöneticisi olarak yayınladığı bildirilerde şunları söylemiştir; “Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır, padişahımız efendimizin daveti üzerine gelmişlerdir, onlara saygılı olalım. Asıl kafası koparılacak mahlûkat Ankara’dadır.”

Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra cumhuriyetin ilanına, şapka ve harf devrimlerine karşı çıkan İskilipli Atıf; “yeni harfleri kullananlar cehennemde yanacak, şapka giymek küfürdür, dinsizliktir” diyerek halkı sürekli olarak kurtuluş hareketine ve devrimlere karşı kışkırtmıştır. İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanarak, 4 Şubat 1926 tarihinde idam edilmiştir.

15 Kasım 2017 tarihinde Tunceli’de hain Seyid Rıza heykeli önünde küçük bir grupla basın açıklaması yapan CHP İl Başkanı Ali Rıza Güder, devletin 1938 yılında Dersim’in kapısında insanlığından, vicdanından, aklından ve mantığından soyunduğunu belirterek, “1938 Dersim, Türkiye Cumhuriyeti’nin cinnetidir” demiştir.  Vatan haini, işbirlikçi Seyid Rıza’nın asıldığı gün yapılan bu açıklama ile devlete meydan okunmaktadır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Dersim bölgesine yönelik operasyonunun amacı rejim karşıtı, bölücü bir isyanı bastırmak olduğunu CHP Tunceli İl Örgütü de biliyordur. Sürekli Dersim olaylarının sonuçlarından söz edilir ama olayların nedenlerine hiç değinilmez. Genç Cumhuriyeti yok etmek ve sözde Kürdistan’ı  kurmak için isyanlar çıkarıp halka saldıran, yolları, köprüleri, okulları yakıp, yıkan ve Atatürk’ün yendiği emperyalist güçlerden yardım isteyen bu vatan hainini anmak, Mustafa Kemal Atatürk’e karşı yapılan hakaretlerin ve saygısızlıkların en büyüklerindendir. Üstelik bunu Atatürk’ün kurduğu partinin üyeleri yapmaktadır. Ayrıca BDP’li belediye başkanı tarafından 29 Temmuz 2010 tarihinde bu vatan haininin heykeli de yaptırılmıştır.

Cumhuriyet yönetiminin uygulamalarına karşı isyan başlatan, hilafetin geri gelmesini savunan ve Kürtçülüğü kışkırtan Şeyh Said’in, İngilizlerin adamı bir vatan haini olduğu belgeleriyle kanıtlanmıştır. Bastırılan isyan sonucunda Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış ve 29 Haziran 1925 tarihinde idam edilmiştir. Diyarbakır Anakent Belediye Meclisi, 12 Ağustos 2014 tarihinde aldığı kararla Şeyh Said’in asıldığı Dağkapı Meydanı’nı, Şeyh Said Meydanı olarak değiştirmiştir. Ayrıca cumhuriyet için kafirlik diyen, cumhuriyete bağlı olanları kafir ilan edip, onların canını bile helal sayan Şeyh Said’in heykellerini dikmeyi namus borcu olarak dillendirenler de bulunmaktadır.

Önceleri büyük çoğunluğun biat ettiği, şimdi terörist ilan edilen Fethullah Gülen’in fikir babası olan ve büyük önderimiz Atatürk ile silah arkadaşlarına ‘deccal süfyan, habis, zındık, münafık’ diyerek saldıran Said Nursi gibi kendini bilmezlere anma etkinlikleri düzenleyerek mevlit okutanların, laik cumhuriyetle sorunları vardır.

Neredeyse tüm toplumun Atatürk’e sevgi ve saygısının tavan yaptığı bu günlerde, vatan hainlerine sahip çıkmak, onları anmak, isimlerini okullara vermek, olmayan onurlarını iade etmek gibi eylemler, eski projelerin yeni senaryolarıdır. Cumhuriyet ve özgürlük düşmanı vatan hainlerini savunmak, vatan hainliği ile eşdeğerdir. Vatan hainlerine sahip çıkanlardan da, hesabın sorulacağı günler gelecektir.

Yaşananlar cumhuriyetin cinneti değil, örümcek ve bağnaz kafaların cinnetidir. Dünya teknolojik olarak devrim üstüne devrim yaparken biz hala Mustafa Sabri, İskilipli Atıf, Seyid Rıza, Şeyh Said, Said Nursi, Fethullah Gülen gibi hainleri tartışarak, ortaçağ karanlığından kurtulamayız. Onların hepsi; yerimizde sayalım, ayrışalım, bölünelim, parçalanalım diye elimize, yakamıza yapıştırılan emperyalizmin maşalarıdır. Vatan hainlerine karşı halkın örgütlü tepkisinin, bütün bu emperyalist oyunları yeneceğini anladığımız zaman, umudumuz yeşerecektir..

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.