CENAZE KÜLTÜRÜ

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Canlılar doğar, yaşar ve ölür. Bu, doğanın değişmez kuralıdır. İnsan doğum günlerini kutlar, fakat ölüm geri dönülmeyen ayrılıktır. Bu nedenle yas tutulur. Her ölüm erken sayılır.

Tıpta gelişen buluşlar insan ömrünü ilaç ve teknoloji kullanarak uzatıyor. Uzatma devri ticari amaca hizmet ederse, hastalık sonu bakıma muhtaç olanın onurunu koruma zorlaşıyor.

Hasta bitkisel hayata geçmeden ömrünün sonlandırmaya kendisi hür karar verebilmelidir. Bu tartışmaya dini ve inanç açısından karşı konuluyor. Yalnız İsviçre’de bütün terapi yolları bittiyse, doktor acı çekenin ölmesine yardım ediyor.

Almanya’ya ilk gelen nesil yaprak dökümüne devam ediyor. Bazı haftalarda ona yakın cenaze olduğunu işittim.

Nisan ayında meslektaşım müzik öğretmeni Ahmet Kaya’nın cenaze merasiminde görevli gelen hocanın davranış ve kıyafet biçimi yadırganınca, dostlar bu konuyu yazmamı rica ettiler. Ayrıntılar sorumlu, camiden görevlilerle bilhassa önceden konuşmak gerekiyor.

Berlin Belediye mezarlığına gömüldüğü için diğer belediye görevlilerin üniformalı, naaşa saygı ile davranmaları aradaki farkı gözler önüne serdi.

Çocukları, torunları burada yaşadıklarına göre, artık ölünce naaşları da Almanya’da kalıyor. O halde cenaze kültürü ele alınması geç bile kalındı.

Türkiye’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde işlenen linç ve sonrasında olanlar tarihe çirkin kara bir leke olarak girmiştir.

Çoğu aile yakınlarının cenazelerine Türkiye’de katılamayan Almanya’daki Türk toplumu bu konuda yeni deneme yapıyor. Bilhassa kanser hastaları ölüme yaklaşır, bu durumda ölüm hakkında konuşma tabu olmaktan çıkmıştır. O halde doğuma hazırlanır gibi ölüme de hazırlanmak gerekir.

Bu nedenle derneklere görevlileri davet ederek ölümden sonra, cenaze kültürü konuşulmalıdır.

Birinci nesil hem Türkiye’ye hem de Almanya’ya hizmetinde kusur etmemiştir. Savaştan sonra konuk işçiler en zor işlerde çalışmıştır. Bugün hayatta olanların çoğu hasta bir kısmı bakıma muhtaçtır. Geçmişte her döviz krizinde Türkiye’nin kurtarıcısı olmuşlardı. Turistik mekânlarda onların yolu beklenmiştir.

Bu insanlar ikinci ve sonraki nesillerin bugünkü duruma gelmesi için çok gayret etmişlerdir, İşveren ikinci nesil yüksek tahsil yaptıktan sonra aile firmalarını ilk nesilden devralarak daha bilgili ve bilinçli yürütüyorlar.

Vefat edene saygı geleneği gösteren, düzenle uygulayan Alman belediye çalışanların resmi gözümün önünden gitmiyor, her iş anlayan tarafından yapılırsa doğru ve iyi oluyor.

Cenaze törenlerin M.Ö. elli bin yıldır uygulandığı sanılıyor. Naaş yüksek bir tepede doğaya terk ediliyordu. Bu usul İran’dan gelme, orta çağda dahi çevre ve hava temizliğine önem veriliyordu. Tibetli ve Wikinger suya bırakmayı biliyorlardı. Antik Mısırlılar ruhun yaşadığına inanıyorlardı. Ölen kıymetli eşyalarla piramitlere gömülüyordu. Savaştan şehit edilenlerin kafaları kahramanlık işareti olarak krallara getiriliyordu.

Hindistan’da ateşte yakma, beyaz giyinme hâlâ devam ediyor. Cenaze kural ve törenleri dini inançlara göre ve her ülkenin gelenek göreneklere bağlı olarak değişim gösteriyor. Batı Avrupa’da Müslümanların arzusuyla kefenle gömme mümkün. Bağlı olduğu belediyeden izin alma şartı var.

Berlin’de mermer sütunlara çekmece şekilde, yakılanlanların külleri muhafaza ediliyor. Doğayı koruma amacı güdülüyor. Yirmi yıl sonra mezara baktıran kimsesi kalmamışsa, mezarlar açılıp tekrar kullanılıyor.

Yahudi inancında ölünün ruh huzurunu bozmadan ilk cesedin üstüne toprak atılarak başka biri gömülebiliyor. Mezar taşına isimleri yazılıyor. Her ziyarette üstüne bir taş bırakılıyor. Musevi ve Müslümanlar naaşı yakmaya karşı. Beyaz bir örtüyle gömülmesi Tanrı’nın önünde herkes eşittir. Dünya malı dünyada kalır, anlamında.

Hıristiyanlar eskiden yakmaya karşıydılar, fakat bugün yakılıp külü keramik bir kap içinde gömülüyor. Gömüldükten sonra naaşın toprağa verdiği kimyasal maddeler ve aldığı ilaçların toprağa verdiği zarar içme suyuna geçiyor. Doğa bilimcileri bu konuyu da tabu yapmadan tartışıyor.

Cenaze törenleri ölüye saygı, geri kalanlara vicdan rahatlığı veriyor. İslâm inancına göre yirmidört saat içinde gömülmesi gerekiyor. Bu nedenle sağlıklı iken, tabu yapılmadan bazı hazırlıklar yapılmalı, araştırmalıdır.

Katıldığım cenaze törenlerinde yaşını yaşamış ilk nesil. Arkadaşlar kurtuldu, uzun zamandır acı çekiyordu Alzheimer Hastasıydı veya demansdı, üzülme diyorlar. Ben geride kalan çocuk ve torunların yalnızlığına üzülüyorum. Alman kültüründe bilhassa göçmenlerin aslı, kökleri hep gündemde kalıyor. Buyükana ve baba ölünce torunların dayanacağı geçmişi kalmıyor, bana kökünde bir noksanlık varmış gibi geliyor.

Sevince ömür çok çabuk geçiyor. Ahmet Kaya’nın eşi müzik öğretmeni Kâfiye Kaya beş yıl önce ebediyen ayrılmıştı 1964 yılında şöyle diyor:

Sevmek sevilmek ne güzel şeyler, ikisi de karşılıklı olursa. Hayat bu. İnsan yaşadığının farkına bile varamıyor. Rüya gibi geliyor insana, uyanmak istemediğimiz rüya.

Kızları Verda ve Selda babalarının son yolculuğa çıktığını, anneleriyle artık birlikte olacaklarına inanarak teselli oluyorlar.

Uzun ömür sağlıklı olarak arzu edilmeli, zamanı gelince ayrılmayı da bilmeli.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.