BULGARİSTAN YOLLARINDA EŞKIYALIK

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıdı: Bulgaristan’dan arabayla geçen dört kişilik bir Türk ailesi Sofya’da polis kıyafetli iki kişi tarafından durdurulduktan sonra dağa kaldırılmış ve gözlerden uzakta soyulmuş. Bulgar şakiler daha sonra Türk ailenin aracını yakarak ortadan kaybolmuş. Ailenin yetişkin kızı saklamayı başardığı bir cep telefonu ile yardım istemiş ve böylece kurtarılmışlar.

Aile, yitirdiği değerli eşyaları ve paralarına karşılık canını kurtardığına sevinerek birkaç gün önce yurda geldi. Tabii tek tesellimiz canlarının kurtulmuş olması. Giden mal olsun diyoruz. Ancak, bu ne kepazeliktir, onu da sormadan geçmeyeceğiz. Hatırlarsınız, bu ülke henüz sosyalist yönetim altındayken de Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye gelen Avrupa’daki yurttaşlarımız sürekli polisin keyfi ceza yazmasından, rüşvet istemesinden (“Ver bir çorba parası komşu!”) ve genel olarak Türk yolculara karşı resmi makamların saygısız ve kaba davranışlarından şikâyet ederlerdi. Bir ara Türk arabalarına kısıtlı benzin verirlerdi. Onu da fahiş bir fiyatla. Fakat çoğu zaman 80 km hız sınırından aniden 20 km.’ye düşen bir levha ve o levhanın arkasında bekleyen sarı mavi polis arabasını görürdünüz. Polis hemen sizi durdurur ve “”Pasport komşu” der ve bilmem ne kadar Leva ceza yazmaya davranırdı. Eğer üzerinizde Leva yoksa yandınız. Size tepeden ve aşağılayıcı nazarlarla bakan polis pasaportunuza el koyar, gece yarısı Leva aramaya koyulur, bulursanız kilometrelerce uzaktaki karakolu arayıp pasaportunuzu geri almaya çalışırdınız. Her defasında da bu ülkeden bir daha geçmeyeceğinize yeminler ederdiniz. Bizzat ben de çok defa benzeri saygısızlıklara ve haydutvari davranışlara tanık oldum.

Bulgarlar geçmişte belirgin bir Türk düşmanlığını dışa vurmaktan hiç çekinmediler. Oradaki soydaşlarımıza yapılan ve 1989’daki büyük göçle sonuçlanan zulmü hatırlayınız. Neyse ki Jivkov dönemi bitip de demokrasiyle tanışan Bulgaristan biraz ehlileşti ve içindeki Türk asıllı yurttaşlarına karşı farklı bir tutum içine girdi. Ağırlıklı olarak Türklerden oluşan Haklar ve Özgürlükler Hareketi hükümetlerde koalisyon ortağı oldu, saflarından bakanlar ve müsteşarlar çıktı. Yani ülke yönetiminde söz sahibi oldu. Türklerin yoğun olarak yaşadığı tyerleşim birimlerinde Türk asıllı belediye başkanları var. “Attacka” adlı ırkçı partinin güçlenmesine karşın Türkler açısından daha olumlu bir ortamın oluştuğu da kesin.

Şimdi bu olumlu gelişmeye karşın ülkesinden transit geçen Türklerin güvenliğinin sağlanamaması Türkiye’den çok önce AB üyeliğine layık görülen, ancak Avrupalı olduğu kuşku götürür bu küçük tarım ülkesinin ciddi bir ayıbıdır. Ben şahsen son olayda Türk ailesini esir alıp soyanların “polis giysili” haydutlar olmayabileceğinden kuşkulanıyorum. Bunların gerçek polis olmadığı ne malum? Yani umarım öyle çıkmaz, ama insan ister istemez kendini bu kuşkuya kaptırıyor. Çünkü bu olay ilk değil, sonuncu olacağını da sanmıyorum.

O halde ne yapılmalı? Bizim Dışişleri hiç kuşkusuz bu ülke nezdinde gerekli girişimleri yapıyordur. Bu girişimlere karşı verilen yanıtlar da hep “üzgünüz, gerekli önlemleri alıyoruz” falan olur. Artık önlem alırlar mı, bu önlemler etkili olur mu, bilinmez. Fakat bu sorunu Almanya’daki ve diğer Avrupa ülkelerindeki Türklerin, önce yaşadıkları ülkelerin siyasi yetkililerine, sonra da ısrarlı biçimde Avrupa Birliği’nin ilgili mercilerine iletmelerinin etkili olacağını düşünüyorum. Bulgaristan’dan geçen Türklerin avlanıp soyulacak kurbanlar olmadığını cümle âleme göstermenin tam zamanıdır!

Herkese iyi bir hafta diliyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.