BU TARZ BENİM

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BU TARZ BENİM



Yazıma bu başlığı bir televizyon moda yarışmasından aldım. Yayın bana yıllar önce, seksen yıllarında bir başkonsolos hanımı ile yaptığım konuşmayı hatırlattı. 

İzlediğim şahane bir defilede tasarımcı Türk olduğu halde mankenlerin hepsi bir makineden çıkmış gibi sarışın kızlardı. Berlin Başkonsolusu eşine mankenlerin içinde neden Türk kızı olmadığını sordum. Bana verdiği cevap yıllarca zihnimde kaldı. 

“Türk kızları yürümeyi bile beceremez.”

Avrupa’dan bir Türk kızı Dünya güzeli seçilene kadar böyle düşünüldü. Türk oldukları için değil, kızların yetiştirilmediğini önce Avrupa keşfetti. Bahsettiğim televizyon yayınında kızlar yürüyüşü ve modayı öğreniyor.
Aile Bilgisi dersi moda ve dikiş bölümünde bana zevklerle renklere karışılmaz, önemli olan uyum ve birbirine yakıştırmaktır. Gittiğin ortama, topluma ve zamana uyma önemli, diye öğretilmişti. Düğünde giyilecek bir kıyafet, öğleden sonra çaya giderken giyilemez.

Bu yayında juri üyelerin zevklerine uymazsa, katılımcılar iyi not alamıyorlar. Renk uyumu da onların zevki olmalı, yoksa iyi not, yıldız alamıyor. Ayrıca yayının adı İşte benim Stilim olarak değiştirildi.

Kanallar arasında gezinti yaparken bu yayına rastladığımda Frankfurt’lu kızımız Tümay Tali yarışmada dışlanma, hor görmeyle karşı karşıya kalmıştı. Bir juri üyesinin başlattığı mobing gruptaki katılımcı kızlar tarafından desteklendi. Neticede Tümay kendi isteğiyle asaletiyle yarışmadan ayrıldı.
Yarışma oyun kuralı yanlıştır, SMS ile eleneni izleyiciler seçse ekranda rakipler arasında yıkıcı, ezici kavga olmaz.
Her konu uzmanı jüri üyesi olamaz, zira jüri üyesi bir öğretmen gibi adaletli davranmak zorundadır. O zaman saygı uyandırır, katılımcılara not korkusuyla zorlanan saygı gerçeği yansıtmaz. Jüri üyesinin beğenmediği durumda yarışmacı teşekkür etmek zorunda değildir.

Bilhassa yurtdışı Türkleri çok üzüldü, facebook’ta yapılan yorumlardan aldığım izlenime göre yarışmada haksızlık, ayrımcılığa mağruz kalan Frankfurt’lu kızımız ayrıldıkta sonra yayını izlemediler. Tümay’dan ismini yazmak için izin aldım, zira modayla ilgili tasarımcı ve işverenlere çağrıda bulunmak istiyorum. Sponzorlar manken olmak isteyen, moda dergilerinden Tümay ve diğer ilgi duyan kız ve erkekleri desteklemeleri için çağrı yapıyorum. Meslek Yüksekokulu müdürü Nihat Sorgeç bu konuda öncü olabilir.


Sosyal medyada yapılan yorumların hepsini okuyamadım 300’den sonra saymayı bıraktım. Bir de yorumcuların birbirlerine yazdıkları vardı. Avrupa’dan yorumlar yapıcı ve nesnel yazıldı. Küfür yoktu, seviye düşürülmemişti. O sayfada kendimi gençler arasında kara tahtaya geçmiş bir öğretmen olarak görerek, mümkün olduğu kadar denge sağlamaya çalıştım.
Felsefe konuları modern hızlı internet hayatı ile gelişiyor.
Dünya’da devletleri idare eden politikacılar dijital demokrasiye kulak vermezlerse, yeryüzünde barış sağlanamaz, diyorlar. O halde gençlerin sesi dinlenmezse üniversite ve yüksekokullarda da huzurlu öğrenim yapılamaz.

Gençlerin sesi olarak, bahsettiğim yayınla ilgili sosyal medyada okuduklarımı özetlemeye çalışıyorum.
Özel Türk televizyonlarına Avrupa’dan reklâm veren işverenler şartlı vermelidir. Yalnız yayınlar Türkiye’de hazırlanmasın, kalite olsun. Avrupa’da Türk işverenlerin hepsi yüksek tahsil yapmıştır. Jüri üyelerinden en az biri çok iyi ingilizce bilmeli, ki Avrupa’dan katılanlara dilde yardımcı olsunlar. İngilizce artık Dünya dili olmuştur. Hitap ettiği ülkenin dili de gerçeğe uymalı. Yurtdışı Türkleri iki dilde yaşıyor. 
Tümay bu yarışta ayrımcılığa uğramış, bu olay Almanya’da yaşayan Türkleri çok üzmüştür. Yıllardır Almanya-Avrupa’da haksızlığa uğrayan bir azınlık toplumunda yaşadıklarının benzerine bu yayında karşılaştılar.

Okulda Türkçe görmediği halde Türkçesi çok iyiydi. Tümay’a hep iyi konuşamadığı ima edilmiştir. Halbuki juri üyelerinin birinden daha iyi Türkçe konuşuyordu.
Bu yayında Almanya’da öğrencilere kavga değil, tartışma dili öğretildiği görüldü. Kavga karşındakini bağırarak baskı altına alıp, duygusal ezer ve yıkar. Tartışma ise doğru yolu gerçeği bulmak için nesnel yapılır. Türkiye’de kutuplara ayrılmış, kavgalı toplumu destekleyen, körükleyen böyle yayınlara izin verip, gençlerin ve okula giden öğrencilerin evde olduğu öğleden sonra yayınlanması tehlikelidir.
Televizyon diğer teknoloji araç ve gereçler gibi, doğru kullanılırsa okuldur. Her yaşta toplum öğrenmeye devam eder. Bu nedenle sorumlu okurlarımın bu yazıyı ilgili kurum ve kuruluşlara bildirmeleri, sorumluları göreve çağıracaktır. Gezinti esnasında böyle yayınlara rastlayan insanlar Türkçe bilmese dahi, o ülkenin aynasını görür. Yurtdışında o ülke hakkında bilgi almak isteyenler, seyahate çıkmadan önce kanallar arasında bir kanaate varmak ister ve gezinti yapar.
Ayrıca yalnız bu yayında değil, Dünya’da baş parmak yanlış gösteriliyor. Roma İmparatoru baş parmağı yukarı gösterince ölüm fermanını açıklıyordu. Bunun tarihini başka bir yazımda anlatmak istiyorum.

Goethe’nin Renkler Öğrenimini (Farbenlehre) okumadığımı fark ettim.

Sevgili okurlarım, bu yazıyı okuyunca elbise dolabınıza bir göz atın, tarz mısın değil misin, sorusunu Türkiye’de tatil yapacaklar mutlaka duyacaklardır. Türk televizyon izleyicisi haftada tam 26 saat bu yayınla oyalanıyor.

Aslında çok faydalı olabilecek böyle bir yayının kalitesini düşürüp, izleyici hiçe saymak, halkı düşmanlık duygularla oyalamak affedilemez. Yıkım ve zararı yıllar sonra görülecektir. Biz eğitmen ve öğretim üyelerinin görevi bugün uyarmaktır.

Bu yayını Tümay ruhen köşeye sıkıştırılınca izlemeye başladım, o ayrılandan sonra izlemedim. Amacım Türk halkının sabrını tespit etmekti. Yayını izlerken de Aziz Nesin’i çok özledim. 
Ne demişti: 
“Kedileri bir çuvala doldurursanız, birbirlerini tırmalarlar.” Elenme oyun kuralıydı, önemli olan nasıl elendiği. Mobing Almanya’da bireyi kanunla korur. Kavganın genç ve öğrencilere kötü örnek olması önlenmeledir.
Yarışmaya katılanlardan birisi: “Düşmanımın üzüldüğünü, yıprandığını görmek benim başarımdır, buna seviniyorum,” diyor ve yarışmaya devam edebiliyor. Sabrın bittiği yer olmalıydı, bu yarışmacı çıkarılmalıydı.
Yurtdışı Türklerinin hem yaşadığı ülkelerde, hem de Türkiye’de barış ve dostluğu sağlıyacağına inanıyorum, yalnız EGETÜRK’ü anavatana götürmeyecek.

İyi insanlar hiç bir önlem almazlarsa, kötüler amacına ulaşır.

Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya-Holzhey                       

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.