BU SADECE BENİM ŞAHİT OLDUĞUM

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BU SADECE BENİM ŞAHİT OLDUĞUM
 
Bilinenler dışında kim bilir daha bilinmeyen, gün yüzüne çıkmamış, bizlere ulaşmamış nice gerçek, nice oyun var pek çok konuda?!
 
Pek çok şekilde kulağıma ulaşanlar yanı sıra, karşılaştıklarımdan ve en çarpıcı olanlardan birini paylaşmak istiyorum sizlerle, vahametinin boyutuna siz karar verin.
 
Yıllar önce…
 
Günlerden Cumartesi, vakitlerden akşamüzeri…
 
Evdeyim, işlerim bitmiş, çayımı almış, oturmuş kim bilir hangisiydi, bir şeyler yazıyorum. Bilgisunarda değilim henüz, küçük bir daktilom var, onunla yazıyorum yazılarımı…
 
Telefonum çaldı ısrarla… Tanımadığım bir bey, kendisini tanıttı, ardından kimin vasıtasıyla aradığını söyledi ve hatırımı sordu…
 
Sonrasında da hangi nedenle aradığını açıkladı…
 
Uzun süre Amerika’daymış, yeni dönmüş ülkeye, aslında mühendismiş, oradayken İngilizce bir kitap yazmış, sonra da Türkçeye çevirmiş, şimdi o kitabın Türkçesinin Türkiye’de yayınlamasını istiyormuş Amerikalılar ama kitapta epeyce yazın ve imla hatası varmış, düzenlenmesi gerekiyormuş. Bugüne dek de, kimse bu işi yapmayı kabul etmemiş…
 
Ortak arkadaşımız mı abartarak methedip önermiş, kendisi kabul ettirebilmek için mi beni bu konuda göklere çıkartıyor anlayamadım önce. Öyle bir abartıyordu ki sanki ülkede benden başka Türkçeye vakıf kimse yok, din konusunda da öyle…
 
“Yayınevlerinin bu konuda hizmeti var zaten…” demem üzerine de, “Esas mesele de orada ya zaten, bırakın kitabın düzenlenmesini, basımını kabul etmiyor ki hiçbiri, …” diye açıklık getirdi ama yine tam değil ve de benim merakım daha bir arttı. Ne sorduysam tam bir yanıt alamadım… Baktık olmayacak, ertesi gün buluşmaya karar verdik…
 
Çaylarımızı içerken aramızda geçen konuşma aynen aşağıdaki gibiydi…
 
        
 -Beyefendi pek çok şeyi anlayamadım doğrusu. Kitabın konusu nedir öncelikle, neden Amerikalılar sizden kitap yazmanızı istedi, Amerika’da yazar mı yok ya da Türkiye’de sizden başka biri?.. Neden siz?
 
-Neden ben bilmiyorum ama bana geldi bu teklif. (Neden o, sonrasında anlayacağım) Benden Amerika’ya yerleşip İlahiyat öğrenimi yapmamı istediler ve de yaptım…
 
– Neden kabul ettiniz, amacınız neydi ya da ne karşılığında?
        
– Bana bir ev tahsis ettiler, bir de araba, limiti oldukça yüksek bir de kredi kartı, yanı sıra da epeyce bir cep harçlığı her ay…
 
İyi de, bu denli bonkörlüğün karşılığı, sadece sizin ilahiyat öğrenimi görmeniz olamaz, başka bir istedikleri olmalı…
 
Mezuniyetim sonrasında da, bu kitabı yazmamı istediler.
 
Konusu nedir kitabın?
 
Hıristiyanlık…
 
İyi de, koca Amerika’da, Hristiyanlık konusunda kitap yazacak adam mı yok da, Türkiye’den birini bulup onca masrafa girerek bu kitabı yazdırdılar?
 
Anlatırım sonra, siz kabul ediyor musunuz teklifimi?
 
Beyefendi, bu kadarcık ve şaibeli bir bilgiyle nasıl kabul ederim, bana doğruyu ve detayıyla anlatmalısınız.
 
Yine yanıt yok, çantasından çek defterini çıkartıp masanın üzerine koydu ve “İstediğiniz rakamı yazın, ödemeye hazırlar” dedi. İyice meraklandım ve de o ölçüde de şaşırdım tabii ki…
 
İstediğiniz rakam dediğinize göre, epey önemli bir mesele ve de hele bu durumda evet diyemem size. Şunu bir doğru dürüst anlatsanıza lütfen, bu kitapla ne yapılmaya çalışılıyor, ne anlatıyorsunuz?
 
Üç dinin ve peygamberlerinin karşılaştırmasını yapmamı istediler.
 
 İyi de amaç ne, ne açıdan karşılaştırdınız?
 
 Hangisi doğru, hangisi esas hangisi en son peygamber…
 
 Peki sonuç? Sonuçta hangisi esas alınıyor?
 
Hz. İsa’nın doğru olduğu, en son peygamber olduğu, Hz. Muhammedin yalancı bir sahtekâr olduğu, İslam diye bir din olmadığı, bunun Hz. Muhammedin uydurması olduğu… Tabii örneklerle…
 
Özür dilerim sormadan edemeyeceğim, merakımı bağışlayın, siz Müslüman mısınız, Hıristiyan mı?
 
O nasıl soru, tabii ki Müslüman’ım, din değiştirmedim…
 
Bir müddet, şaşkınlıktan kendime gelemedim…
 
           – Demek Müslümansınız, demek din değiştirmediniz, peki bir Müslüman olarak, nasıl oldu da böyle bir kitap yazabildiniz, vicdanınız, ahlakınız ve inancınız nasıl müsaade etti peygamberinizi karalamaya?
 
Ben bunu sadece para için yaptım!
 
            – Para için kendinizi, dininizi, peygamberinizi sattınız demek ki? Değer miydi peki ve siz hâlâ Müslüman olduğunuzu zannediyorsunuz öyle mi? Ya ahlak anlayışınız?..
 
 
Başını öne eğdi, biraz utandı sanırım, hafif tertip kızardı da. Üstelik şaşkın, çünkü herkesi kendisi gibi biliyordu, para için her şeyi yapabileceğini sanıyordu herkesin!..
 
Bir müddet suskunluk oldu ama toparladı kendisini, bu defa da aklı sıra beni kendince en zayıf yanımdan vuracaktı. Bahsetmişler demek ki kitaplarımı bastırmayı çok arzu ettiğimi… “ Hiçbir yayınevi kabul etmeyince, bana da açık çek verdiler, alabiliyorsan en güçlü yayınevini satın al ya da kendin bir yayınevi kur ve bas bu kitabı dediler. Size açık çek teklifim de bu nedenle, hiçbir yayınevi basmayı kabul etmiyor deyince, bu konuda sen de açık çek öner dediler. Ayrıca ben bir yandan da yayınevi araştırmalarımı yapıyorum, satın aldığım ya da kurduğumda, size söz, bu kitabın ardından, sizin bütün kitaplarınızı da basacağım, hatta başka kitaplar yazmanızı da isteyeceğiz sizden…”
 
Ona açık çek, bana açık çek!.. Vardı bunda bir bit yeniği… Sadece İslam ve peygamberinin karalanması amaçlı bir kitap için yayınevi satın almak!.. Üstelik İslam ve peygamberini karalayan kitap doluyken ortalık!..
 
Sanırım bunların bir Müslüman’ın kaleminden dile gelişi daha etkili olacaktı ama bu kadarlık da değildi bu adamı seçmelerindeki sebep, başka nedenler de olmalıydı. Kim bilir ardından daha ne kitaplar yazacak ve bana da yazmamı teklif edeceklerdi, hatta belki de yayınevi ardında kim bilir ne planlar vardı?! Ne yalan söyleyeyim ürktüm de!..
 
Yok kardeşim, ben dinimin karalanmasına alet olamam, aleyhine tek söz edemem, hele de yalan ve iftiralarla… Hele de böylesi bir amaca asla hizmet etmem…
 
Ne sakıncası var, yine siz inancınızda devam edin, bunu bir iş olarak görün, bakın açık çek sunuyorum size, istediğiniz rakamı yazın, ayrıca çok istiyormuşsunuz, bütün kitaplarınızı da basacağım…
 
Masadan kalkarken acı acı güldüm… “Bence siz de vazgeçin bu sevdadan, yazık üç kuruş ve üç günlük dünya için, imanınızdan olmayın, yazık etmeyin kendinize…”
 
          – Bence hemen kestirip atmayın Hanımefendi, düşünün bir kez, sizi tekrar arayacağım, bana o zaman verin cevabınızı.
 
          – Bence siz iyi düşünün… Bu benim kesin cevabım, asla da değişmeyecek, o nedenle bir daha da aramayın beni lütfen.
 
Ama bakın kitaplarınız…
 
          – Ben o kitapların hepsini yakar, kalemimi kırar, bir daha da elime almam gerekirse ama bana kimse İslam aleyhine iş yaptıramaz. Değil açık çek, dünyanın servetini yığsanız önüme, tek kelime etmem, tek kalem oynatmam!.. Ne ben, ne kalemim satılık değil, ne siz, ne de Amerikalılar paha biçemezsiniz. Sizlerin parası geçmez bende…
 
Arkadaşıma da teessüflerimi ilettim tabii ardından ama ona da işin aslını söylememiş, sadece hem Türkçesi ve imlası iyi, hem de dinler konusunda bilgisi olan birini önermesini istemiş, arkadaşım da beni önermiş, doğru dürüst bir KİTAP zannıyla.
 
Yıllar sonra yine aradı, yazılarımı takip ediyor ve çok beğeniyormuş, hatta tercüme edip Amerikalı arkadaşlarına da okutuyormuş… Antalya’ya gelmiş, kaldığı oteli söyledi, buyurun misafirim olun, birlikte yemek yiyelim, hem konuşacağımız çok şey var, yeni kitaplarım var ama bu defakiler pek de öyle değil, siz hâlâ aynı kararda mısınız” diye sordu…
 
Para için inancını, dinini, özetle kendini satanla allame-i cihan olsa, işim olamazdı!               
 
Olmadı da.
 
Ülkemizdeki misyonerlik faaliyetleri malumunuzdur!..
 
Daha başkalarıyla da karşılaştım, onlar da çarpıcı ve hayret vericiydi ama yazımı uzatmamak için sadece bu anımı paylaştım, üstelik bu bizzat beni hedef almıştı!..
 
Biz de bırakın dinimizi yaymayı, sahip çıkmayı, karalamak, dışlamak, silip atmak için, elimizden ne geliyorsa yapıyor, üstelik bunu yaparak ekmeklerine yağ sürüyoruz!!!
 
Perihan Reyhan Alkan

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.