BU KİN BU ÖFKE NEDEN?

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Gece yetkililerce Eşbaşkan’a haber iletildi:
”Hain saldırıda 13 kaybımız var efendim.”
En yetkili boyun damarlarını şişirerek ayağa fırlayıp emirler yağdırdı’:
”Bakanım hemen Şam’a gitsin, Esad’a sabrımızın bittiğini, yarın başına gelecekleri teker teker saysın. Obama Başkanıma derin saygılarımla selamlarımı iletin. Emrederse hemen harekâta başlayalım”

”Efendim, ölen Suriyeli İsyancılar değil, Türk Askeri!”
”Baştan söylesenize şapşallar!” ” şimdi sara nöbetim tutacak, sizin aptallığınız yüzünden!” Başucundaki sürahiden soğuk bir su içti, avaz avaz bağırtısına uyanıp, soran gözlerle bakan hanımefendiye; ”Rahat ol! Senin akrabalar değilmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerindenmiş.”
Telefonun diğer ucunda merakla bekleyen çekinerek sordu:
”Efendim ne emir buyuruyorsunuz?”
”Şu mübarek ramazanda sabretmemiz gerek. Ramazandan sonra bakarız.” Şimdi tüm TV kanallarına haber salın. Mehmet, Hasan, Nazlı, Rasim, Mustafa, bir de Tezcan mıydı Tezkan mıydı bize yeni biat edenlerden, o da bir köşe yazısı yazsın!”
”Efendim Rasim hep tepki çekiyormuş. Saçma sapan konuşuyormuş, çığırtkan ama çok cahil biriymiş:”
”Boş ver biz zaten cahillere mesaj vereceğiz. İyi lâfazanlık yapıyor. Öyleleri de lazım. Hep eski solcular artık inandırıcı olmuyor, arada bir şımarıyorlar.”
Bir bardak su içip, yorganı başına çekti. Rahatlamıştı…
Ertesi gün üç kanal hariç tüm kanallarda, liboş, cazgır, dönek, ne kadar yalaka varsa canlı yayında şakımaya başladılar.
Hoşaf içerek zengin olduğunu Uğur Mumcu’ya bir türlü inandıramayan. Öğretmenlerin maaşından kesilen paralarla alınan arsaları kelepir fiyatına zimmetine geçiren. Kuponla TV vereceğiz diye TV fiyatına sattığı gazetesinin kupon bitiminde ABD’ye sıvışan mahdumun anası ve de demagoji ustası. Nazlı ama isminin aksine şirret, yazdığı yazıları başkalarının yazdığı söylenen iktidar gülü, yeni gerdirdiği yüzüne ciddi bir hava vererek:
”Ben aslında askerleri ordu mensuplarının öldürdüğüne inanıyorum. Şöyle söyleyeceğim…”
Diğer bir kanalda cemaat gazetelerinden ve TV programlarından parsayı toplayan kısa tosuncuk:
”Kemalist kafalar temizlenip atılmalı, Türkiye Atatürkçülerin vesayetinden kurtarılmalıdır!”
Yeni yetme Rasim boşboğaz, maç anlatır gibi bağıra çağıra:
” Bunlar Ergenekoncudur…” Diye başladığı konuşmasını, gelen E Postalara dalan sunucu boş bulunup:
”Kimler?” Diye sordu.
Rasim ne diyeceğini şaşırdı. Kendisine soru sorulmayacak, ağzına ne gelirse kusacaktı. Elini masaya vurup:
” A KePe… Şey, yav PeKeKe!”
Sonradan biat eden Tezkan tez canlı köşesinde:
”Askerleri Esad öldürdü.” Diye yazdı. Yeni patronlar cemaatle takışmak istemiyorlardı. O’da aklını kullanıyor, her gün yandaş medyada, NTV’de, Haber Türk programlarında vazgeçilmez yorumcu olmuştu.
Ertesi gün Kurmaylarını toplayan Eşbaşkan mikrofonu kapatarak sesi, sahibinin sesi döneminin cızırtılı plakları çalan, yayı bozulmuş gramofona benzeyen Bozdağ’a döndü:
”Yahu bu Sayın Öcalan’la mezara kadar içimizde tutacağımız muhabbetleri Barzani bile biliyor. Buna bir çare bul.” Emrini verdi. Bozdağ içinden yetmişe kadar saymadan konuşamayan, her sözcük sonuna nokta arası koyarak konuşmaya başladığında Eşbaşkan çoktan başka konuya geçmişti.
”Gece bile rahat yok bize. Ana muhalefet derin uykudayken ölüm haberleriyle uyandırıldık.”
Eşbaşkanın karşısında ağlama nöbetini görev sayan şeyini şey ettiğimin Bülent’i hüngür hüngür ağlayarak beddualar etmeye başladı:
”Civanım aslanımı üzenler sürüm sürüm sürünsün!”
O sırada danışmanlarından biri Eşbaşkan’a bir not getirdi: ”Beyaz Saraydan arıyorlar!”
Bir koşu ofisine girdi.

TV’ler Son Dakika haberleri veriyorlardı:
”Hain saldırı. Bir binbaşı, sekiz asker şehit oldu!”
Her gün saldırı haberleri, şehit cenazeleri haberleri sıradan haberlerden sayılıyordu.
Vatandaşlar öfkeliydiler. Asker aileleri sıranın ne zaman kendi çocuklarına geleceği korkusuyla yaşıyorlardı.
Geride kalan dul asker eşleri, babasız çocukların feryatları Türkiye’yi yasa boğdu.
Türkiye sınırları içinde Türk Silahlı Kuvvetleri savunma durumundaydı.
Terörle savaşan subaylar, komutanlar cemaat savcılarınca toplatılıp, cemaat kadılarınca tutuklanıyorlardı.
Ordu hapiste, PKK asker avındaydı.
Artık bu iktidar kavgası değil, cumhuriyetten, Atatürk Türkiye’sinden öç alma kavgasıydı.
Ortalık toz dumanken, hani derler ya; ”Kurt puslu havayı severmiş.” Hesabı, Kandil’e giden uçakların komutanını da tutukladılar.
Kapalı kapılar ardında kotarılmaya çalışılan gizli ama Türkiye’nin nerelere getirildiğini kanıtlayan gizli pazarlık konuşmaları bahane edilerek İşçi Partisine, Aydınlık Gazetesine, Ulusal Kanal’a baskınlar yapılıyor, gazeteciler, parti yöneticileri tutuklanıyorlar.
Erdoğan’ın, Melih Gökçek’in, Remzi Gür’ün, Kuzu soyadına rağmen Tilki kurnazlığı ile nasıl üçkâğıtlar çevirdiklerini duymayan, dinlemeyen kaldı mı? Acaba korktukları onları Yüce Divanlara götürecek başka belgeler, bilgiler mi var? Bu telaşın nedeni mutlaka vardır.
Şimdide hedef saptırmak için ABD’nin körüklediği iç savaşın sonunda perişan olan Somali masalı ile gündem değiştirmeye çalışıyorlar.
Daha sonra gitmeyi planladıkları Somali’ye apar-topar gitmelerinin nedeni; Kılıçdaroğlu’dan önce gitme kıskançlığından olması, devletin kimlerin eline kaldığının acı gerçeğidir.
Somali’deki dram, Libya’daki Müslümanların NATO etiketiyle katledilmeleri. Irak’taki Müslümanların Barzani-Talabani-ABD Conilerince katledilmeleri. Üstelik AKP Hükümetinin desteğiyle katledilmelerinden daha mı vahim, daha mı iğrenç?
Reklam olsun diye götürdüğün figüranların göbek atışlarında acı veya üzüntüden çok yaranma ve biat histerileri vardı.
Somali’ye reklam olmadan da yardım yapılabilirdi.
Türkiye’de vatan savunmasında bizim için şehit, sizin için kelle olan vatan evlatlarının, komutanlarının cenazelerinde bulunmaktan kaçışınız neden?
Neden bu kadar öfke?
Bu kadar kin!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.