BİZİM ELLER

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hani Âşık Mahsunî bir türküsünde diyor ya;
“Oy göresim geldi Berçenek seni
Dumanlı dumanlı oy bizim eller.
Nasıl unuturum sevdiğim seni
Dumanlı dumanlı oy bizim eller,
Otursam, ağlasam del’olmuş deller.”

Berçenek gibi yayla değil bizim eller. Bildiğin düz ova. Adı da ondan olacak, Çukurova ya zaten…
Hani şu ünlü ozan Ahmed Arif’in şiirindeki:
“Çukurova’m,
Kundağımız, kefen bezimiz.
Dilerse buluttan ak,
Köpükten yumuşak verir pamuğu.
Sıcağında sabır taşları çatlar,
Çatlamaz ırgadın yüreği.
Külhan, kavgacıdır delikanlısı.
En ünlü mapushanelerinde Anadolu’mun
En çok Çukurovalılar mahpustur.
Dostuna yarasını gösterir gibi,
Bir salkım söğüde su verir gibi,
Türkü söylemek, küfretmek
Çukurova yiğidine mahsustur.” ya övünmek gibi olmasın! Ora işte bizim eller.
Yolcudur Abbas! Kimseye bakmaz!
Isı gündüzün 30 derecenin üstünde şu sıralar. Gece 18 – 20 arası… Gel de gitme! Gideceğiz, elimiz mahkûm.
Yaban laleleri de açmışlardır şimdi. Yazı yaban laleye kesmiştir. İki renk açar yaban lalesi. Bir sarı, bir kırmızı. Sarı içinde kırmızı, kırmızı içinde sarı dallı çiçeğe duran lale de vardır. Koparmayacaksın yaban lalesini dalından. Göz açıp yumanaça solar, büker boynunu. Dalında gözeldir o.
Eskiden daha bir başkaydı bizim oralar. Emmimin oğlu Memet’le çiğdem toplamaya gider cep dolusu çiğdemle dönerdik. Soruyorum da şimdi ona, “Yok Hasan, çiğdem miğdem kalmadı buralarda.” diyor.
Ne çok avcı vardı çocukluğumda bizim köyde! Hiç boş dönmezlerdi avdan. Kekliği, turacı, üveyiği, tavşanı pek boldu.
Hacı leyleklerin göç yoludur bizim eller. Göç sırasında bir çift leylek kalırdı bizim köyde de. Yuva yaparlardı Kör Hamza’nın bahçesindeki kuru dut ağacına. Kurumuştu dut. Kök ve gövdesi yerinde, dalı yaprağıysa yoktu. Gövdenin tepesindeki kuru dallar arasına yapardı hacı leylek yuvasını. Hani onların bir gaga takırdatmaları vardır. Gaga takırtısını köyün her köşesinden duyardık. Hâlâ gelirler mi, gelip de yuvalarını kurarlar mı acaba? Bilmem!
Bir de hacı leyleğin yılan avı kalmış aklımda çocukluğumdan. Çift süren çiftçinin tepesinde dolanırlar, gördükleri yılanı bir dalışta kapıp havalanırlar, yeterli yüksekliğe vardıklarında bırakırlar gagalarındaki yılanı. Hızla yere çakılan yılanın beli kırılır ve zararsızlaşır. Sonra onu kemal-i afiyetle yutarlar.
Tarımda kullanılan ilaçlar yılan da bırakmadılar bizim ellerde. Oysa ne de çoktular.
Sözün özü, özledim oraları. Bizim elleri. Gidiyorum. Ekim sonuna kadar oralardayım. Becerebilirsem oralardan da yazarım.
Olur ki yazamazsam hoş görün lütfen!
Hoşça ve sağlıcakla kalın!

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.