BİZ TÜRKİYE’Yİ AB’DE İSTEMİYORUZ..!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Başlığı böyle, posta kutularına atılan kartpostalların..! Altındaki imza da pek bir manidar..! Pro-Deutschland..! Yani; Almanya yanlısı..! Kartpostalın arka taraftaki müracaat bölümde yazanlar ise daha da manidar..!

Alman Anayasası’nın 17.ci maddesine göre, Federal Parlamento “Şikâyet Komisyonu ” na başvurarak, parlamentodaki tüm milletvekillerini, tüm komisyonlarda ve konu ile ilgili tüm kurumlarda, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı çıkmaya davet ediyoruz..!
” Almanya Yanlısı ” olduklarını iddia eden arkadaşlar..!
Önce şunu bilmenizde yarar var… Aşağıda okuyacağınız yazıyı yazan kişi, çocukluk ve ilk gençlik yılları hariç, hayatının en üretken yıllarını Almanya’da ve Almanya için geçirmiş, hala da aynı düşünce ve çabanın içinde bulunan bir kişidir. Ama; Almanya ve onun çıkarlarını düşünürken, sizin gibi dünyayı öküzün boynuzunda gören bir gelenekten gelmediği için, dünyayı ve Avrupa’yı da Almanya’nın kucağında görmemekte, dünyanın var olan gerçekleri ve zamanın ruhuna uygun olarak, bu çıkarların dengeli, adil, bir diğer değimi ile olabildiğince kalıcı biçimde gözetilmesinden yanadır…
Birçok yanlışı ve çelişkiyi içinde barındırıyor olsa bile, bir Aksiyon yaptığınızdan dolayı sizi kutluyor, Almanya’da, tüm kurum ve kuruluşları ile var olduğu iddia edilen Türk olgusuna da, ses getirecek hiçbir Aksiyon yapamayıp, sadece Reaksiyon gösteren bir topluluk olarak kalma adaletinden dolayı üzüntülerimi sunuyorum…
” Almanya Yanlısı ” olduklarını iddia eden arkadaşlar…
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki, siz bir konuyu şikâyet etmiyorsunuz, Almanya’nın devlet politikasının değişmesini talep ediyorsunuz… Çünkü; eğer şikâyet edecek olsanız, 1963-64 Ankara Anlaşması’na imza atan ve bu anlaşmaya bugüne kadar, şöyle ya da böyle, sadık kalmaya çalışan tüm Alman politikacı ve yöneticilerini, yaptıkları bu Vahim hatadan dolayı şikâyet etmeniz gerekir. Oysa sizin, evlerin posta kutularına attırdığınız kartpostallarda böyle bir şikâyet YOK..! Tam tersine, resmini kullandığınız eski Başbakanlardan Helmut Schmidt, 1970’li yılların ortalarından 1982 yılına kadar süren Başbakanlığı döneminde, Türkiye’nin Avrupa dışına itilmesi yönünde ciddi bir adım atmamış olan, dolayısı ile sizin suçlamanız gereken bir politikacıdır… Evet..! Kendisi, Türkiye ve Türkler aleyhine tarihi bir yanlışın altına imza atmış, tüm Avrupalı ortaklarını sollayıp öne fırlayarak, 1 Eylül 1980 tarihinde yürürlüğe giren Vize uygulamasını başlatmıştır…
( Vizenin yürürlüğe girdiği tarihe dikkat..! 1 Eylül 1980..! Yani, tarihi kendi politik görüşlerini doğrulatmak için çarpıtanların iddia ettikleri gibi 12 Eylül 1980 askeri yönetimini protesto etmek için değil..! )
Bugün gelinen noktada ise, Türkiye’deki bazı sivil toplum örgütleri, 1 Eylül 1980 tarihinden bugüne kadar yapılan haksız ve hukuksuz Vize uygulamasına maruz kalan kişilere, en azından ödedikleri vize ücretlerinin tazmini konusunda, uluslararası mahkemeye başvurma aşamasında olmalarıdır. Dayanakları ise; yine aynı uluslararası mahkemenin, Türklere uygulanan vizenin anlaşmalara aykırı olduğu doğrultusundaki kararıdır…
Şimdi siz düşünün bakalım, acaba resmini kullandığınız Sayın Helmut Schmidt’in o günkü kararı, vizyon sahibi bir devlet adamının kararımıdır, yoksa o gün bugün, sizin gibilere malzeme üreten popülist bir karar mıdır..?
Bizde değim bol… Halep ordaysa, arşın burada..! Bir itirazınız var mı..?
Ha..! Başka bir değimi hatırlatmak isteyebilirsiniz ve Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner..! diyebilirsiniz… İyi ama devlet politikalarında bu kadar sık dönerseniz, size dönek bile demezler, deseler deseler fırıldak derler ve dış politikada güvenilirliğinizi kaybedersiniz. Almanya gibi, ihracata dayalı bir kalkınma modeli içindeki ülkenin malını almanın kriterleri, sadece teknolojik üstünlük ve fiyat mıdır, yoksa aynı teknoloji ve fiyatı sunan ülkeler arasında, güvenilir olanı seçmek midir..? Bir itirazınız var mı..?
Sayın bayanlar baylar, bugün gelinen nokta budur..!
Aksiyonunuzu halka indirgemek için kullandığınız kartpostalda, T.C Başbakanı Sayın R.T Erdoğan’ın resmi ve yıllar önce sarf ettiği bir sözü kullanmışınız… Sayın Başbakan’dan çok memnun olduğumuz, her adımını desteklediğimiz söylenemez. Ama o sözler 2002, hatta 1999 yılından önce söylenmiş sözlerdir…
Madem; Federal Alman Parlamentosu Şikâyet Komisyonu’na gidiyorsunuz, neden o dönem 15 milyonluk İstanbul’u yöneten kişinin bu sözleri bilinirken,1999 AB Aralık toplantısına, sonuç bildirgesine Kıbrıs şartının konulmasından dolayı, zirveye katılmayacağını açıklayan Bülent Ecevit’i ikna etmek için, gecenin bir yarısında özel uçağı ile ayağına giden, Alman politikacı ve AB’nin o dönem Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günther Verheugen’i şikâyet etmiyorsunuz..?
Neden; bu sözleri sarf eden kişi Başbakan olduktan sonra, 2004 AB Aralık zirvesinde, yine Kıbrıs şartının öne sürülmesinden dolayı toplantıyı terk eden Başbakan R.T.Erdoğan’ı ikna etmek için, odasına gidip ricada bulunan dönemin Federal Alman Başbakanı Gerhard Schröder’i şikâyet etmiyorsunuz..?
2005 yılında Başbakan olan Angela Merkel’in, aziz ortağı Sarkozy ile birlikte hayata kavuşturmaya çalıştığı ” İmtiyazlı Ortaklık ” acubesini savunurken, yine aynı değime gönderme yaparak Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner diyebilirsiniz…
Ama hatırlatmakta yarar var. Ne 1956 Roma Anlaşmasında, ne 1963-64 Ankara Anlaşmasında, ne Kopenhag kriterlerinde, ne Maastrich kriterlerinde, ne Nice kriterlerinde, ne de Lizbon sözleşmesinde, kısacası 80.000 sayfayı aşan Avrupa bürokrasisinde (müktesebatında) böyle bir değim bulunmadığı, tamamen suni olarak yaratıldığı ve oksijen çadırında kalmaya mahkûm olduğu için, o keser ve sap dönmüş gibi gözükse de, hesap dönmemiştir, Merkel, yanına Sarkozy’yi de alsa, AB’yi kucaklarında görme politikaları iflasın eşiğindedir ve çok zorlarlarsa AB’nin diğer ülkelerinin de sabrını zorlamış olurlar ki, bu onlara çok pahallıya mal olur… Ha..! Ne mi olur..? Bırakın dağılmayı AB çatırdamaya başlarsa bu iki ülke kendilerini aniden ABD, Rusya veya Çin’in kucağında bulurlar…
Siz… Almanya Yanlısı olduğunu iddia eden arkadaşlar…
Posta kutularına attırdığınız kartpostallarda, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkabilmek için, sadece ve sadece Anti – İslam gerekçelere sarılmışsınız ve bunu yaparken de, bütün Müslüman Türkleri, reşit olmamış, yaşı küçük kızları zorla evlendiren, kadınlarını sünnet ettiren, gelenekleri icabı cinayet işleyen, hayvanlara eziyet eden bir toplum olarak sunmuşsunuz… Ve lafı ” İşte Müslüman-Türkler, bundan dolayı AB’ye girmemelidir..! ” demeye getiriyorsunuz… Federal Parlamento’da amacınıza hiçbir şekilde ulaşamayacağınızı, siz de biliyorsunuz ama buna rağmen bu tür kampanyalar açıyorsunuz, Almanya’daki toplumsal barışın temeline dinamit koyuyorsunuz… Bir de utanıp, sıkılmadan kendinize Almanya Yanlısı diyorsunuz… Tüm Hitler dönemi boyunca, Almanya’yı ve müttefikleri, politik manevraları ile parmağında çevirip, tarafsızlığını korumasını bilen bir Türk liderinin, rahmetli İsmet İnönü’nün bir sözlü ile size cevap vermek isterim… HADİ CANIM SENDE..!
Kalın sağlıcakla efendim…
  
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.