BİZ NEREDE HATA YAPTIK-3-

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİZ NEREDE HATA YAPTIK-3-


Ünlü düşünür NİETZSCHE:
”Cahil Toplum, kendisine seçim hakkı verilirse bile özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.”Diyor.

Bu günkü AKP iktidarı, tüm yolsuzlukları, rüşvet skandallarını, yasa dışı bir zorbalıkla meclisteki sayısal çoğunluğu ile ortadan kaldırırken arkasında yoksul, yardıma muhtaç, eğitimsiz, devletten aldığı yardımları AKP’nin sadakası olarak gören yirmi iki milyon nüfusun varlığına güvenmektedir.
Halkı asıl sorunlarından soyutlamanın en kolay ve en etkili ilacı dincilik ve ırkçılıktır.
Savaşların asıl nedeninin çıkar ve sömürü olduğunu dincilik ve ırkçılıkla örtmeye çalışırlar.
Tarihte bunun acı örnekleri olmasına rağmen, bu yolu seçen o diktatörlerin, onların peşinden giden halkın ve ülkelerin uğradığı felaketlere rağmen aynı sapkınlığın seçenek olarak görülmesinin nedeni halkın cahilleştirilmesindendir.
Türkiye’de sağ iktidarlar dini, siyaset aracı olarak kullanarak oy alma yolunu seçtiler. 
Her şehirde bir İmama Hatip okulları istismarını az buldular, her ilçeye İmam Hatip Okulları açarak yoksul halk çocuklarını bu okullarda Laik Cumhuriyete düşman militan yetişmelerine göz yumdular.
Özal döneminde İmam Hatiplilerin üniversitelere girme yolunun açılmasıyla bilime düşman birer militan olarak kimi kaymakam, kimi vali, kimi hâkim, kimi savcı olarak devletin atar damarına yerleştiler.
AKP; aslında ne 12 Mart darbesine ne de 12 Eylül Kenan Evren darbesine karşıdır.
AKP en çok 28 Şubat hareketine kızgındır.
28 Şubat hareketi AKP’nin iktidarını geciktiren bir hareketti.
Kurtuluştan sonra başlatılan aydınlanma mucizesi, DP, ANAP, AP ve onların devamı sağ partilerin Köy Enstitülerinin yerine İmam Hatip Okulları, Halkevleri yerine Kuran kursları ile aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı durdurup halkı sanattan, bilimden uzaklaştırarak cahilleştirmeyi sağladılar.
AKP, 4+4+4 gibi ucube bir eğitim sistemi ile ”Kindar ve Dindar” bir nesil hedeflediğini ilan etti.
Her okula bir İmam Hatip sınıfı başlangıcıyla, tüm öğrencileri imamlaştırmak amacındadırlar.
Bilim yok edilirse düşünmeyi ve mantığı da yok edeceklerini öğrendiler..
Dincinin amacı da düşündürmemek, sorgulanmaya engel olmaktır.
Bilimin yol gösterici olarak kabul edilen ülkelerde tüm yurttaşlar konumu ne olursa olsun eşit haklara sahiptir. 
Din kurallarının öne alındığı ülkelerin halkı bilgisiz, yoksul ve itaatkârdır. 
Acıyı, açlığı, korkuyu kader olarak Tanrı vergisi olduğuna inandırılmıştır.
Bu gerçeklerden ortaya çıkan sonuç Montesquie’nin; ”Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir ” Düşüncesiyle örtüşür.
Bu durumda ülkenin aydınlarına, hele Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün partisine önemli görevler düşüyor.
Kurtuluş savaşını kazanan, Bağımsız Türkiye’yi kuran, padişahlığı, hilafeti kaldıran, halkı ümmet, cemaat yığınlarından özgür bireylerin oluşturduğu eşit haklara sahip bir Ulus yaratan, aydınlığın siyasal öncüsü CHP bu günlerde AKP’yi dinci yöntemlerle yenmek istiyor.
Atatürk, Türk kadınına çağdaş kadın olma yolunu açmak için tesettürden, çarşaftan arındırıp, toplumun her biriminde özgür, aydın bir Cumhuriyet Kadını kimliği vermişken, yıllar sonra CHP yöneticileri çarşafa büründürülmüş kadınlara Atatürk rozeti takarak gericilikten getiri sağlamayı düşündüler.
Her okula bir mescit açmayı hedefleyen AKP’ye rakip olmak için, CHP’nin Parti binasına mescit açarak oy avcılığına soyundurdular.
AKP, Türbanı önce kamu alanına soktu CHP’nin sesi çıkmadı.
Sonra meclise soktu, CHP’nin yanıtı; ”AKP’nin oyununa gelmedik, oyununu bozduk.” Oldu.
AKP’nin oyununu bozmadınız, o size kafasındaki tesettürü kabul ettirdi.
Baktı ki, CHP’de ses yok, 8-10 yaşındaki kız çocuklarına türban bağlatarak çocuk anneler olmalarının yolunu açtı.
Şimdi, asıl kimliğinden arınmış bir parti kimliği ile dincilikle AKP’yi alt edeceği düşünü görüyor.
Aslı dururken taklidini kimse almaz. 
Ama akıl verenler, danışmanlar öyle öngörüyorlar.
Yerel seçimlerde öz CHP’li yerine eğreti adaylarla kaybederken, bir gün önceki adayını ertesi gün mezhep oylarını alma bahanesiyle aday değiştirerek AKP’nin gerisine düştüler.
Mersin’de, Ankara’da, Antalya’da iç çatışmalar yüzünden seçimleri kaybettiler.
Avrupa’dan parlamentoya bir inanç grubundan aday gösterme yanlışından ders alınmayarak yine aynı yanlışlıkta ısrar ederek, siyasi kimliğiyle siyaset yapan örgütleri küstürdüler.
Bütün bunlara ses çıkarmayanların Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkan adayın kendilerinden olmadığı için laikliği, Atatürkçülüğü hatırlayıp, kükreyerek rakip kanallarda aday resti çeken milletvekilleri, CHP’den aday yapılmayı bekleyip umduklarını bulamayıp bağımsız aday olarak CHP’nin oylarını bölen sözde gazeteciler Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olmasına katkıda pay sahibi oldular.
Avrupa’da siyasi bir kimlikli demokratik kitle örgütlerinde bir yerlere gelemeyeceğine inandıkları için Türk Toplumunun temsilcisi rolüne bürünenler elma-armut hesabıyla ırkçıların, dincilerin, liberallerin omuzlarında bir yerlere gelmeyi amaçladılar.
Tıpkı Özal’ın dört eğilimi bir torbada birleştirmesi gibi…
Sonra, solcularla değil Şeyhülislamlarla, Milli Görüşçülerle birlik olup kendi partisine oy vermeyenleri patates dininden sayan Erbakan’ı Aydın diye SPD’ ye sunanlar daha bir özeleştiri bile yapmadılar.
Her yıl Uğur Mumcu’yu ananlar onun kitaplarını hele Rabıta’yı hiç okumamışlar.
CHP’yi Avrupa’da örgütlemeye çalışırken yine aynı yolu izleyerek yandaşlarla yaptıkları örgütlenmenin sonucunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kâğıt üzerindeki üye sayısı kadar bile CHP’ye oy çıkmadı.
2015’te yapılacak seçim Türkiye’nin kaderini belirleyecektir.
Bu seçimle Türkiye ya üniter, laik, çağdaş, bağımsız bir hukuk devleti bir ülke durumuna dönüşecek ya da cüzamlı bir illetin çürümüşlüğüne teslim olacaktır.
Bu nedenle CHP, toplumsal muhalefetin sokakta, mecliste, meydanlarda öncüsü olmak zorundadır.
İç çatışma çıkararak CHP’yi ayrıştırma yaratanlara olanak verilemez.
Tüm yurtseverlerin, demokratların, aydınların görevi CHP çatısı altında iktidara yürümek olmalıdır.
Partinin en gereksinim duyduğu bu günlerde çatışma yaratmak davaya ihanettir.
Eleştiri elbette olacak.
Ama aile sorunlarını sokakta çözmeye kalkışarak değil. Evin içinde ve de yapıcı bir tavırlaolmalıdır.
CHP’ye küfredenlerle birlikte değil.
Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yetmiş altı yılında onun eseri laik demokrat, çağdaş Türkiye’ye sahip çıkmak bir namus borcudur.
Bedeli ne olursa olsun bu emanete sahip çıkacağız.
Çünkü namuslular daha güçlü ve
Daha cesur olmak zorundadırlar!

Yıldız AKALIN


Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.