BİRİNCİ NESİLE ÖZÜR BORÇLUYUZ

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bazı entelektüel geçinenler uyum ile ilgili toplantılarda Almanya’daki birinci nesil ile ilgili ahkâm keserler. “Kırk yılı aşkın süredir burada yaşıyorlar hala Almanca öğrenmediler, zaten bunlar öğrenmekte istemiyor. Bunlardan bir şey olmaz” derler.

Bu ahkâm kesenlerin arasında maalesef kendimi de sayacağım. Bu tür toplantılarda “üç dört günlük tatile gittiğim ülkenin dilini konuşamayınca adeta bunalıma giriyorum, bunca yıldır Avrupa’da yaşayan bu insanlar dili öğrenmeden nasıl durabiliyorlar” derdim…

Ta ki Ayşe teyzeyi tanıyana kadar…

Uşaklı bu teyze eşiyle birlikte kırk yılı aşkın süredir Almanya’da yaşıyor. Ömrünü temizlik işlerinde geçirmiş ve şimdi emekli olmuş. Ayşe teyzeye ahkâm keserek niye bunca yıldır Almanca öğrenmediğini sordum. Başladı anlatmaya “ne Almanca’sı oğlum ben Türkçe bile okuyup yazamam. Cahil babam kız kısmı okuyup ne olacak diyip beni okula göndermemiş. Yıllarımız burada geçti, sadece temizlik işlerinde bana gerekli bazı kelimeleri öğrendim o kadar. Çoluk çocuğumuz da olmadı. Babamın bana okuma şansı vermemesi hep içimde acı olarak kaldı. Geçtiğimiz yıl eşimle birlikte Uşak’ın bir ilçesinde altı yüz çocuğun ders gördüğü bir okul yaptırdık. Şu an da yaptırmakta olduğumuz sağlık ocağının işleriyle uğraşıyoruz. Kendi sağlığımız da oldukça bozuldu, umuyorum okulumuzdaki öğrencileri gördüğümde yaşadığım mutluluğu, sağlık ocağımızda ücretsiz tedavi görüp şifa bulanları da görerek yaşarım. En çok üzüldüğüm ise tüm servetimizi bu tür hayır işlerine harcadığımızdan dolayı akrabalarımızın bize sırt çevirmesi oldu” .

Bu arada söze karışan yine birinci nesilden yine yeterli Almanca bilmeyen 70 yaşındaki Güler Hanım da hemen anlatmaya başladı “biz de rahmetli eşimle birlikte İzmir’in Urla ilçesinde okul yaptırdık. Ben de bu günlerde İzmir’de bir kliniğin kalp hastalıkları bölümünün tıbbı donanımının tedariki için uğraşıyorum. Herkesi eğitime katkıda bulunmaya çağırıyorum. Bu herkesin maddi gücü bünyesinde bir okul olabilir, bir dershane, bir okul sırası ve hatta bir tuğla olabilir. Memleketlerine izine gidenler çevrelerindeki eğitim eksikliklerini, incelesinler ve ellerinden geldiğince yardımcı olsunlar”” dedi.

Ben, bu anlatımlardan sonra bu insanları kınadığım için çok utandım… Entelektüel küstahlıkla küçümsediğimiz iki insandan kendim adıma özür diledim.

Acaba toplantı toplantı gezip, “eğitim” , “Almanca”, “uyum” diye ahkâm kesen biz okumuşlar, kaç çocuğun eğitimine katkıda bulunabiliyoruz? Kaç hastaya şifa oluyoruz?

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.