BİRİLERİ BİZİ FİŞLİYOR!

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİRİLERİ BİZİ FİŞLİYOR!

Almanya’da üç Türk istihbaratçısı, Almanya aleyhine casusluk yaptıkları  suçlamasıyla yakalanıp tutuklanmışlardı.
Avrupa’da, özellikle de Almanya’da AKP ve RTE karşıtı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını tespit ederek onları fişleme yaptıkları gazetelere yansımıştı. 
Savcının en az beş yıldan başlayan hapis istemi beklenirken ne olduysa birdenbire bu MİT elemanları salıverildi. 
Halbuki bu kişiler uzun zamandır mahkeme kararıyla teknik takibe alındıkları, gerekli kanıtlar toplandıktan sonra hava alanında tutuklandıkları hem Türk, hem Alman medyasında duyurulmuştu.

Dünyanın en önemli haber alma örgütü olan (BND) Federal Haberalma Teşkilatı, hele birinin Erdoğan’ın şimdiki MİT müsteşarı gibi danışmanlığını yapan kişiyse gerçek kanıtlar olmadan tutuklanmaları ve aylarca tutuklu olarak alıkonması geçiştirilecek olay olamaz.
Birdenbire salıverilmeleri suçsuz oldukları anlamına da gelmez.
Erdoğan’ın Alman medyasında çıkan haberler nedeniyle Alman Büyük Elçisini çağırıp Almanya’ya Nota verecek, hatta bazı eleştirisel videoların silinmesini emreder gibi istemesinin arkasında hangi güvence var?

Almanya’da yaşayan birçok demokrat, aydın, çoğunlukla da SPD’ de, Sol Parti’de, Yeşillerde aktif olarak çalışan, hatta CDU içerisinde siyaset yapan parlamenter demokrasiye inanan Türk kökenli Alman vatandaşları rahatsız oldular.
Onlar da Türkiye’deki siyasal İslam partisi ve Mısırdaki Müslüman Biraderlerin uzantısı AKP’yi ve bu partinin tek führeri Erdoğan’ı yolsuzlukları ört-bas etmesini, baskıcı bir din devleti kurma çalışmalarını, yasama, yürütme ve yargıyı ele geçirmesini eleştirmişler ve karşı çıkmışlardı.
Bunların çoğunluğu fişlendikleri kuşkusundalar.

Bu casusluk olaylarının birden bire unutturulmaya çalışılmasının, daha birkaç sene önce Merkel’in hedefindeki ve Alman basınının ve CDU’nun istenmeyen adam ilan ettiği Erdoğan, bir sene kadar kısa sürede neler değişti ki Alman Hükümetini aşağılayacak bir güce erişebiliyor?

AB, Türkiye ile, AKP Hükümeti de AB ile bile bile lades oyunu oynamaktalar.

Avrupa Birliği üyesi hiç bir ülke Türkiye’nin birliğe alınmasından yana değil.
Almanya oldu-bitti Türkiye’yi Avrupalı saymamıştır.
Türkiye’yi coğrafi konumu nedeniyle Avrupa’dan koparmak ta istemiyorlar.
Yani ne atabiliyorlar ne de satabiliyorlar.
Aslında AKP iktidarı da AB’ye girmeyi kendi varlık nedeniyle istemiyor.
O birliğe üye olursa kuvvetler ayrılığına uymak, yargı bağımsızlığını işletmek, çoğulculuğu benimsemek, yargı kararlarını uygulamak, anayasaya bağlı olmak zorundadır.

Türkiye, 1950’den sonra Kore’de ABD çıkarları için verdiği şehitler sayesinde NATO’ya alınmıştı.
NATO ülkesi olarak yeşil kuşak sınırlarını komünistlere karşı cansiperane koruma görevinden, AB sınırlarını Müslüman sığınmacılara karşı geçilmez duruma getirme görevine geçiş durumu olmasa Avrupa’da esamisi bile okunmazdı.

AKP iktidarında RTE-Cemaat ortaklığında kurulan kumpas sayesinde dünyanın en güçlü ordularından sayılan TSK, beyin takımı ve Laik Cumhuriyet yanlısı subaylar saf dışı edilip içi boş hale getirilmişti.

O Nedenledir ki, on milyonluk Yunanistan Ege’deki 16 Türk Adasını işgal etmesine rağmen RTE, 
her kızdığına Eyyy! diye başladığı narayı Yunanistan’a atamamıştı.
Bölgenin en kuvvetli, dünyanın sayılı güçlerinden sayılan Emperyalizme ve ihanet eden Arap hainlerine karşı verdiği savaşı kazanmış  TSK’nin Genel Kurmay Başkanı; Suudi-Vahhabi bedevisinin bayrağının arkasında yürüyen , Atatürk yerine Suudi Bedevisine selam durur duruma getirilmesini milletçe ibretle, utançla izledik.  

Suriyeli sığınmacılar kozu sayesinde Erdoğan, Bahçeli’yi de yanına yoldaş alarak sahte kabadayılık dönemine geri döndü.

IŞİD’i Türkiye’de barındırıp, kamplarda eğittiğini, TIR’larla silah gönderdiğini Avrupa’da biliyor, ABD’ de. 
Ama Goppels’in Türkiye’deki ahlaksız medya fareleri, kah türban, kah Kuran, kah gamalı haçın İslam’a uyarlanmış şekliyle, baskılarla, kapatmaya çalışıyorlar.

RTE, üç milyonun üzerinde Suriyeliyi acıdığı için almadı.
Bir taşla bir sürü kuş vuracaktı.
Alt tabakadan, eğitimsiz, muhtaç sığınmacıları barakalarda, çadırlarda tutar, Türk Vatandaşlığına alarak AKP’ye oy potansiyeli sağlardı. 
Gerektiğinde de sığınmacıları Avrupa’ya gönderme tehdidiyle kendi kanunsuzluklarına sessiz kalınmasını sağlamayı düşünmüştü. 
Okumuşunu, iyi meslek sahiplerini makarna kolisiyle, bir-kaç çuval kömürle susturamayacağını bildiğinden onları Avrupa’ya postalayacaktı. 
AKP’nin istediği zaten en çok ilkokul mezunu ve de cahil yığınlardı. (Rektör Yardımcısı, titrinde Prof. yazan AKP’li zatı muhterem açıklamıştı.)

Ama denizden ve karadan kendi canlarını ve de çocuklarını bile ölme pahasına ille de ”Avrupa” diyen yığınlar yola dökülünce Avrupa; 
”Umarımız sensin Erdogan!” Deyip boyun büktüler.
RTE’nin bağırıp- çağırıp, ikide bir zora girdikçe ”Sığınmacıları Avrupa’ya salarım haa!” Dediğinde Merkel’in uykuları, Gabriel’in neşesi kaçıyordu.

Merkel, battı-batacak Erdoğan’a lojistik destek sağlamak için seçim öncesi apar-topar Türkiye’ye giderek RTE’yi çıkarlarına en uygun biri olarak onun kazanması için skandalı bile göze aldı.
Almanya, 2. Dünya Savaşından sonra hiçbir Alman Hükümeti sığınmacıları ülkelerine sokmamak için RTE ile yürüttüğü kirli bir işbirliği örneğini yaşamamıştır.
AKP’ye verdikleri destekten cesaret alan Erdoğan, Alman medyasında yayınlanan programların kaldırılması için NOTA veriyor, videoların silinmesi için emirler yağdırabiliyordu..
Ne CDU kanadından ne de SPD kanadından ciddi bir yanıt verilemiyordu.

SPD’nin hükümetteki yöneticileri, AB Parlamentosu Başkanlığını yürüten SPD’li Martin Schulz partilerinin ilkelerini çiğnemeleri bir yana Avrupa’da özellikle Almanya’da yaşayan demokratların güvenliğini bile oturdukları koltuklar için tehlikeye attığı açıkça söylenir olmuştu.

AKP-SPD yakınlaşması Schröder’in Başbakanlığı döneminde başlamıştı.

Bu yakınlaşmayı sağlayan ise eski Dev Sol örgütü üyesiyken Almanya’ya siyasi sığınmacı olarak gelen Ozan Ceyhun olduğu biliniyor.
AB Milletvekiliyken AB Projelerinden ayrılıkçı Kürt örgütlerine ve PKK’yı destekleyen Turgut Öker’in başında olduğu AABF’na para desteği sağladı.

SPD üyesiyken Türkiye’nin AB’den sorumlu bakanı AKP’li Egemen Bağış’ı SPD’ ye pazarlamıştı 
SPD’nin Hessen Eyalet seçimlerinde Jürgen Walter ve üç milletvekilinin Ypsilanti’yegüven oyu vermeyeceğini açıklayan sağcı SPD’lilerle birlikte CDU’nun tekrar iktidarına katkıda bulunmuşlardı.
Hatta gizli Kıbrıs vatandaşlığı aldığı, Jürgen Walterle Kıbrıs’ta otel bile satın aldığı iddialarını reddetmemişti. 
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalında rüşvet aldığı kanıtlanan Egemen Bağış, bakanlıktan istifa ettirilmişti.
AB bünyesinde Ozan Ceyhun ve Egemen Bağış’ın projeler ve yasalara aykırı işlemleri için araştırma yapılmasını Martin Schulz’un engellediği SPD üyelerince dile getirilmeye başlandı bile.

Merkel siyasi yaşamının son döneminde sığınmacılar sayesinde Barış Ödülü almak peşinde.
Ama SPD bu kadar ilkesizliği yüzünden giderek prestij yanında süratle oy kaybetmektedir.

Oylarını siyasal İslamcıları Almanya’da örgütlemekle artıracağını sanıyor.
Üstelik AKP yanlısı Siyasal İslamcıları, yani, eski Milli Görüş ve Müslüman Biraderleri örgütlüyorlar.

O zaman gerçek sosyal demokratlar, demokratik solcular, aydınlar, emekçiler SPD’ ye niçin oy versinler ki?

Bu kadro, bu kafa korkarım SPD’yi bırakın iktidar olmayı, üçüncü ve dördüncü sıralara götürür.

Dost acı söyler, diyelim ve tepkileri bekleyelim.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.