BiRi ARTIK YOK!.. TOPRAĞIN BOL OLSUN ZEKİ AĞABEY
Henüz 18 yaşındayım hayat ayaklarımın altından akıyor. Dünya şu an bildiğim dünya değil, daha pembe görünüyor hayat. İçim de tarifsiz bir öğrenme heyecanı. 1985 yılları İzmir’in en büyük gazetelerinden Yeni Asır `da Bülent Himmetoğlu sanat sayfasının başında ben de nefer bir sanat muhabiri olarak çalışıyorum. En iyi röportajları ben yapmak istiyorum.
80’li yıllar da İzmir’in en iyi özelliği l fuar döneminde ansızın sanat şehri haline gelmesiydi. Fu ar dönemin de şehrin nüfusu bir anda artar, zaten her daim kalabalık olan sokakları daha fazla insanı ağırlamaya başlardı. Eğlenceli bir şehir olan İzmir ansızın karnaval şehri haline dönüşürdü. O döneme ait ne kadar tiyatro, şarkıcı, meşhur oyuncu varsa, İzmir fuarına gelir ve gösterilerini büyük kitlelerle buluşurlardı. Oka dar izdiham olurdu ki; günde iki oyun ya da konser verirlerdi. İzmir’e gelen bu sanatçı kitlesinin haberleri bir ay İzmir şehrinden Türkiye’ye servis edilirdi. Sanatçılara ulaşmak o kadar zor olurdu ki; istediği sanatçıyla röportaj yapabilen gazeteci kendini çok şanslı hissederdi ve meslektaşları ve çevresin de de fena halde havası olurdu.
Zeki Alasya, Metin Akpınar, Deve Kuşu Kabare tiyatrosu; o dönemin izdihamlar yaşayan en önemli tiyatrosuydu. Tüm oyunlarının biletleri anında biter fuara sonuna kadar kapalı gişe oynarlardı. Gazeteciler bu değerli ustalarla röportaj yapa bilmek için inanılmaz çaba sarf ederlerdi.
Bülent Himmetoğlu’nun torpiliyle Devekuşu Kabare, Zeki Alasya, Metin Akpınar’la röportaj ayarladım. Neler soracağımı, nasıl insanlar olduğunu nasıl bir söyleşi gerçekleştireceğimin heyecanıyla sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Gazeteden foto muhabirle buluşarak Röportaj saatinden 1 saat önce fuar da çıktıkları sahneye geldik. Kapıdaki görevliye Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la röportaja söyledik. Görevli ‘’siz gazeteci misiniz ‘’diye sordu. Büyük bir kibirle ’’ Evet biz gazeteciyiz ve sanat muhabiriyiz’’ dedik. Adam haklıydı bizi bir şeye benzetememişti daha çok tıfıldık. Bizi içeri alan görevli bizi Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın odasına götürdü. Kapı açıldı ve biz içeri girdik. İnanılmaz sevecen, babacan, insanın içini ısıtan iki ses ‘’hoş geldiniz çocuklar ‘’ dedi.
Bizleri tebessümle karşılayan bu kişiler tüm Türkiye’nin sevgilisi Zeki Alasya Ve Metin Akpınardı. Zeki Alasya söze girdi :’’çocuklar size sözümüz var röportaj için ama prova almamız gerekiyor. Sizi eli boş yollamayacağız ekipten Ali Yalaz’la söyleşi yapacaksınız. O bizim ve tiyatromuz adına her sorunuza yanıt verecek kusura kalmasınız değil mi?’’
Yıllar sonra bu olayı Taksim Sanat Evin de konserimi izlemeye gelen Zeki Alasya’ya bu röportaj hikâyemi anlattım. Gözleri doldu. O gece benim türkülerimden çok mikrofonu uzattığım Zeki Alasya hocamdan, Nazım Hikmet Şiirleri dinledik…
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın!
Sizi canımda
canımın içinde,
kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın…
Resimlerdeki kuşlar gibi
dizilip üstüne kumsalın,
mendil sallamayın bana.
İstemez…
Ben dostların gözünde kendimi
boylu boyumca görüyorum…
A dostlar
a kavga dostu
iş kardeşi
a yoldaşlar a..!!.
Tek hecesiz elveda..
Geceler sürecek kapımın sürgüsünü,
pencerelerde yıllar örecek örgüsünü.
Ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım
mahpushane türküsünü.
Yine görüşürüz
dostlarım benim
yine görüşürüz…
Beraber güneşe güler,
beraber dövüşürüz…
A dostlar
a kavga dostu
iş kardeşi
a yoldaşlar a..!!.
ELVEDA..!!…….
Toprağın bol olsun Zeki Alasya ağabey.
Haluk Özkan