Biraz Düşünelim lütfen…

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bir önceki yazıdan devam edelim…Tarihe mal olmuş, tarihciler tarafından ve (düzmece değil, gerçek) belgelere dayanarak araştırılması gereken bir konunun, sonuçlarına bakarak bir karara varmak, inanmak istediğimize inanmak olur diye düşünüyorum…

Bir olayı “Soykırım” olarak anabilmek için, Uluslararası kabul gören ve belli sözleşmelerde yazılı olarakda yer alan tarıfına bir bakalım… Hatırlayabildiğim kadar, bir toplumu; etnik kökeninden, derisinin renginden veya dini inancından dolayı, topyekün imha etmeye dönük eylemlere “Soykırım denilmektedir…
Şimdi gelelim, olayların doruk noktasına ulaşıncaya kadar geçirdiği aşamalarla, mekanlara kronolojik olarak bakmaya ve bu gelişmelerin doğrultusunda bazı soruları sorup, akıl, mantık ve vicdanımızla cevaplamaya… 1908 İkinci Meşrutiyet öncesi Anadolu`daki olayları bir kenara bırakalım ve soralım…İkinci Meşrutiyet Meclisine ve Bakanlar Kuruluna bakıldığı zaman, bu mecliste Ermeni Milletvekilleri ve Ermeni Bakan(lar) var mı, yok mu..? Osmanlı Bankası soygunu İstanbul`da mı yapıldı yoksa Erzincan`da mı..? Padişaha suikast, İstanbul`da mı yapıldı Kayseri`de mi..? Saltanatın ve Meclisin bulunduğu yer İstanbul mu, Ankara mı..? Bir soykırımı kararı almış (veya Hitler Almanya`sı gibi) kanunu çıkartmış olan hükümet veya yönetim, bu işe, sizce nereden başlar..? Burnunun dibinden mi, yoksa 600-700 kilometre uzaklardan mı..?
Berlin`de alınan kararların, öncelikle Berlin`de uygulamaya koyulduğunun izlerini, Berlin kaldırımlarındaki pirinçten yapılma ve üzerinde öldürülen yahudilerin isimleri yazan plakalardan görüyoruz…İşte; “Soykırım” böyle yapılır diye düşünüyorum, bilmem yanılıyormuyum..?
Birinci Dünya Savaşı sürerken, orta ve batı Anadolu`da, her kökenden insan, işinde, gücünde, kısaca günlük yaşamındayken, Kafkas Cephesinde, Osmanlı ordusunun karşısında, Rus uniforması ve komutası altında Ermeni birlikleri savaşıyor ve Osmanlı birliklerinin arkasında da, Ermeni çeteler Osmanlı ordusuna arkadan saldırıyor…Bu ortamda “Tehcir” yani “Zorunlu Göç” uygulanmaya başlanıyor…Orta ve batı Anadolu`da, Ermeni kökenli vatandaşların kılına dokunulmuyor ama belli bir bölgedekiler, başka bölgelere naklediliyor ve bu nakil sırasında son derece acı olaylar yaşanıyor…Derken, bugünkü Suriye cephesinde, Osmanlı ordusunun karşısında, bu sefer de Fransız uniforması ve komutası altında Ermeni birlikleri savaşıyor…1918`de Osmanlı savaşı kaybediyor ve İstanbul`u İngilizler işgal edip, hükümete ve meclise el koyuyorlar…
Önce; adları İngilizlere verilen kişiler, milletvekilleri, bakanlar ve üst düzey yöneticiler toparlanıp Malta adasında hapsediliyor…İngilizler tüm Osmanlı arşivine el koyup inceliyorlar…Konu; Malta adasında hapsedilenlerin bir ” Soykırım” uygulayıp, uygulamadıkları…Yıl 1921…İstanbul hala İngiliz işgali altında…Aynı yıl, Malta adasında bulunanlar salıveriliyorlar…En küçük bir suç görselerdi, işgal gücü olarak, bu insanları serbest bırakırlarmıydı..? Onbinlerce kişinin zorunlu göçe tabi tutulması, kolluk kuvvetleri ile mümkün olamıyacağı için, Osmanlı ordusunun bazı birlikleri bu işle görevlendiriliyor…Savaş içersinde böylesi bir iş için asker tahsis etmek, en üst düzey komutanlarıin, hatta Genelkurmay`ın izni ve emri olmadan mümkün mü..?
O dönem Osmanlı ordusunun Genelkurmay Baskanı kim..? Boronsart von Schellendorf…Yani Alman…Yıl 1921…Berlin`de Talat Paşa bir suikast sonucu öldürülüyor… Mahkemeye müracaat eden eski ve o dönemde Anadolu`da görev yapmış, bir Alman General şahitlik yapmak istiyor, ancak mahkeme kendisinin şahitliğini reddediyor ve dinlemiyor… Yakalanan Ermeni kökenli katil, tek celsede beraat ediyor…Acaba; suçunu itiraf eden bu suikastçı neden beraat ettiriliyor..?
70`li ve 80`li yıllardaki Asala terörü ve şehit edilen Türk diplomatları, yakalanan ve yakalanmayan teröristler ile akibetleri konularını geçelim… Yıl 1987…Berlin`deki imza kampanyasını yürüten o küçücük Türk televizyonunun kapısından bir Alman gazeteci giriyor…Tagesspiegel muhabiri…Yapılan söyleşinin ardından, yukarıda yazılanların bir miktarı kendisine aktarıldığında, muhabir gülümsüyor ve ” Ben konunun Almanları ilglendiren bölümünü araştırdım…Ama bir yere kadar…Dışişleri Bakanlığı`nın arşivindeki ( Auswärtiges Amt) “1915-1918 Erzincan Alman Konsolosluğu kriptoları” diyor…Ve….Bu dosyaların, o tarihlerde Erzincan`da bulunan Alman Konsolosluğu`nun kripto telgraflarından oluştuğunu ekliyor…
Türkiye uzun yıllardır bu konunun tarafsız tarihciler tarafından araştırılması ve ” Konuya taraf ” tüm ülkelerin ellerindeki arşivleri açmalarını öneriyor ama başta Ermenistan olmak üzere, kimse yanaşmıyor…Acaba neden..? Prof. Eric Feigel adlı Avusturyalı bilim adamı bir kitap yayınlıyor ama Almanya`da hiç bir yayıncı dağıtımını üstlenmiyor…
Kitabı basan matbaa, kitapçılara kendisi dağıtmak istiyor, hiçbir ön ödeme koşsulu getirmediği halde, kitap piyasaya çıkıp satılamıyor…Acaba neden..? Bu soruların aslında, o imza kampanyasını açan ” AYDINLAR ” ile onlardan daha aydın oldukları için imza atanlara sorulması gerektiğini belirtmenin, faydalı olduğunu düşünüyorum…
Değerli okurlar…Bunun gibi bir çok soru var ama ortada, akıl, mantık ve vicdan ile verilmiş cevaplar olmadığı gibi, ben de de yer kalmadı…
Kalın sağlıcakla efendim…
  
M.Deniz Olcayto

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.