BİR TEŞEKKÜR, İKİ KUTLAMA VE BİR ANI …

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Önce teşekkür… 

32 yıl sonra, Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs kutlamalarına açan AKP hükümetine ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, cesaret gösterip, risk alıp bu girişimi yaptığından dolayı teşekkür etmeyi, kendi demokrasi anlayışım adına, bir borç olarak görüyorum… Son derece riskli bir davranıştı ve her türlü olay meydana gelebilirdi… Provokasyonlar olabilir, büyük olaylar çıkabilir ve bunun arkasında da yine Ergenekoncular veya Balyoz’cular aranmaya başlanabilirdi… Ama aslında bir olay ortaya çıktı… O da, AKP iktidarına karşı, Bayrak mitingleri, Cumhuriyet mitingleri gibi kitle hareketlerinin, Ergenekon’la bir ilgisi olmadığı, giderek kitlesel hareketlenmelerin tabana inmeye başladığı ve AKP’nin oy deposu olan kesimde rüzgârların yön değişmeye başladığı, 1 Mayıs’da kesin çizgileri ile ortaya çıktı…
İlk kutlama…
Ellerinde sadece ve sadece, Türk bayrakları ile Atatürk posterlerini taşıyarak Taksim Meydanı’nı dolduran insanları, gösterdikleri demokratik tavırları, şiddetten uzak tutumları, sergiledikleri birlik ve beraberlik tabloları için, birey olarak tek, tek ve ayrıca kararlı tutumlarından dolayı da, sendika başkanlarını gönülden kutluyorum…
Neydi o 70’li yılların 1 Mayıs’ları..? Karl Max, Lenin veya Che Guavera posterleri..? Neydi o, bir tarafta İstiklal Marşı söylenirken diğer tarafta Enternasyonal’in söylenmesi..? Neydi o, taşlı, sopalı ve silahlı çatışmalar ve neydi o, sonradan birleşip ” Ortak Düşman ” bildikleri ve koyu yeşil üniformalarının üstüne beyaz mihverler giydikleri için, ” Yoğurtlu Bakla ” dedikleri Toplum Polisi’ne saldırmalar, tek, tek yakaladıklarında da, yerlere yatırıp öldüresiye dövmeler..?
32 yıl sonra sergilenen bu sağduyulu tavır karşısında duygulanmadım dersem yalan olur, arada geçen zamana, acımadım dersem daha da büyük bir yalan olur…
İkinci kutlama…
Devletin üniformalı silahlı gücü olan polisimizin, yıllardır uyguladığı tavrının tam tersi, elindeki gücü hissettirmesi, ama kullanmaması da kutlanacak bir tavır… Ancak; görülen o ki; polis, göstericilerden bir tepki, bir saldırı gelmedikçe müdahalede bulunmaya zaten hevesle değil… Ama geçtiğimiz yıllarda bu tutumun tam aksini yaşamadık mı…? İrili, ufaklı her tepkiye, aşırı güç kullanıldığına şahit olmadık mı..?
Ve bir anı…
Yıllardan 1971 ve sanırım ya Ocak veya Şubat ayı… TRT Ankara Televizyonu’nun, Mithat Paşa Caddesi 49 numaralı binanın bodrumundaki A stüdyosu… TRT artık üç kameralı sistemle canlı yayın yapabiliyor… Günü koşulları, politik ” Açık Oturum ” lar yapmaya yönetimi zorluyor… TRT Haber Merkezi’de kolları sıvamış böyle bir açık oturum hazırlamış… Konuklar ise son derece renkli… CHP’nin sola kaymakta olduğunu söyleyip ayrılan ve kendi partisini kurmuş olan, Prof.Dr. Turhan Fevzioğlu, CHP’nin o günkü çizgisini temsilen, Prof.Dr. Turan Güneş, Adalet Partisi’nden Kamuran İnan, İşçi Partisi’nden de, 1 Mayıs’da 100.cü doğum günü anılan, Behice Boran… Türkiye’de mevcut bütün ama istinasız bütün kurumlar bölünmüş… Hatta stüdyodaki üç kameraman bile aralarında bölünmüşler… Sağ ve sol… Sol olmak, solcu olmak, sosyal demokrat olmak serbest ama komünist olmak, komünistim demek yasak..! Sokaktan girişte ise, iki polisin koruduğu güvenlik kapısından geçilerek stüdyonun bulunduğu bodrum katına iniliyor… Açık oturumu, TRT Haber Merkezi’nden Zeki Sezer yönetiyor… Güncel sorulara verilen cevaplarla giderek hararetlenen bir tartışma ortamına giriliyor ve açık oturum, planlanandan ( 1 saat ) bir buçuk saat daha fazla sürüyor… Teknik kadroda bir panik bir panik ki sormayın..! O güne kadar bu kameralar hiç, bir saatten fazla çalışmamış ve kamera kontrol bölümünden, resim sinyallerinin zayıflamaya başladığı uyarıları geliyor… Rezil olmamak için açık oturumun bir an evvel bitirilmesi gerek… O zamanlar, şimdiki gibi reklam arası olmadığı için, Zeki Sezer işaretlerle konuklara sürenin dolduğunu, bir an önce açık oturumun bitirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor…( Bu arada teknik rezaletler oluyor ama seyircilere hissettirilmiyor… Başka bir yazıda uzun, uzun anlatırım, birlikte güleriz )  Programın kısa sürede biteceğini anlayan Turhan Fevzioğlu, son bir atakla Behice Boran’a saldırıyor ve ” Herkes sizin komünist olduğunuzu biliyor, siz ise burada ikircikli konuşuyorsunuz… O zaman açık, açık ” Ben komünist değilim ” deyin de, millet duysun, şu işe bir açıklık gelsin..”
Behice Boran önce gözleri ve kaşları ile üst katı işaret ediyor ( yani polisleri ) sonra da sakin bir ses tonu ile ” İnsanların düşünceleri, yapmak istedikleri ve yaptıkları önemlidir… Bu fikir ve uygulamalar hangi ad ile anılırlarsa anılsınlar, özleri değişmez ve hiç kimse belli isimleri, terimleri yasakladım diye, fikirlerin yok edildiğini sanmasın …” der… Tam Turhan Fevzioğlu bir hamle daha yapacakken, Zeki Sezer araya girer ve açık oturumu bitirir… Saat de gece yarısı 01.30 olmuştur… Bu siyasi kadrodan, sadece Kamuran İnan hayattadır… 
Diğerlerine Allah’tan rahmet dilerim… 
Kalın sağlıcakla efendim… 
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.