BİR MUSİBET – BİN NASİHAT

ABONE OL
18:22 - 01/10/2020 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ülkenin varını yoğunu yabancılara peşkeş çekmek, satmak; bir musibet …
Toplumun büyük bölümüne hoyratlık, saygısızlık, öfke ve kin duymak; bir musibet…
Kendinden olmayanı düşman bellemek; bir musibet…
12 Eylül’ün çocuklarını, 12 yıldır karanlığı çoğaltmak; bir musibet…

Gezi olaylarında gençleri dövmek, kafalarına gaz fişeği nişanlayarak öldürmek, gözlerini kör etmek; bir musibet…
Anaları ağlatmak, yetmedi bir de yuhalatmak; bir musibet…
Özgürlükleri kısıtlamak, haklarımızı ihlal etmek, bir musibet…
Faşist, baskıcı diktatörlük, yasakçılık, sansürcülük; bir musibet…
Görülmedik uygulamalarla ülkeyi rezil etmek; bir musibet…
Dünya genelinde, her alanda saygınlık kaybına neden olmak; bir musibet…
Havuzcuları, hortumcuları kollamak, korumak; bir musibet…
Yolsuzluk yapmak, yalancılık, yağmacılık, hırsızlık, cinayet azmettiriciliği; bir musibet…
Paraları sıfırlamak; bir musibet…
Kalan parayla alınan villalar; bir musibet…
Sit alanlarına dikilen villalardan alınan pay villalar; bir musibet…
Ayakkabı kutularında 4 500 000 Euro; bir musibet…
1 200 000 TL, bir odada yedi çelik para kasası; bir musibet…
50 000 000 US Dolar rüşvet; bir musibet…
Kolda 700 000 TL değerinde avanta saat; bir musibet…
Elbise torbasında 1 500 000 US Dolar rüşvet; bir musibet…
Tepsideki çikolataların altına yerleştirilen 500 000 US Dolar rüşvet; bir musibet…
“Bakara suresi de amma makara”; bir musibet…
“İyi cimalar”; bir musibet…
Eve kâğıt kıyma makinesi; bir musibet…
“Alo Fatih”; bir musibet…
BOP – GOP gibi koalisyonlarda ortaklık ve küresel güçlerle işbirliği yapmak; bir musibet…
Muhaliflere kumpas kurmak, onları cezaevlerinde çürütmek; bir musibet…
Küresel egemenlerin taşeronluğuna soyunmak; bir musibet…
Ülkeyi tehlikeli sulara sürüklemek, komşularla savaşın eşiğine getirmek; bir musibet…
Uluslararası dinci terör örgütlerine yardım etmek, desteklemek; bir musibet…
“Ne istediniz de vermedik?” demek; bir musibet…
Atatürk’e, cumhuriyetin değerlerine, laikliğe saldırmak; bir musibet…
Kadını ikinci sınıf görmek; bir musibet…
İşçinin, memurun, çiftçinin çanına ot tıkamak; bir musibet…
Güzel yurdumuzun eşsiz coğrafyasını katletmek; bir musibet…
Dağları, denizleri, dereleri, gölleri sürüngenler gibi kemirmek, yağmalamak; bir musibet…
Bölücülere, işbirlikçilere, sözde barış isterken Nevruz’da “Ya müzakere ya savaş” çığlığı atan etnik milliyetçiliğe çanak tutmak; bir musibet…
Sivil – asker, iktidarın tüm unsurları olarak Van Kalesi’ne terör örgütünün devasa bayrağını asanlara, yol kesenlere seyirci kalmak, göz yummak; bir musibet…
1994 yerel seçimlerinden bu yana İslamcıların ekmeğine katman katman yağ sürmek; bir musibet…
Aynı yanlışlara tekrar tekrar ve bu kez ve gelecekte bir daha düşmek; bir musibet…
Ve sonunda altın vuruş: “Bizim için ilişkinin şeyi önemli. Görüntü varsa gereği yapılır ama, görüntü lâzım, o tür şeylerde adım atmak lâzım, bulursanız görüntüsünü konuştuğumuz gibi. Ev içi çekim yapabiliyor musunuz?”… Musibetten de öte bir ıra bozukluğu, bir sefillik…
Musibetin haddi de, hesabı da yok!
Geriye ne mi kaldı?
E! Bin nasihat…
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.
Tekdir ile uslanmayanın da hakkı belli…
Sen ona razıysan eğer; ben ne diyeyim cancağızım?

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Not: Bu yazı 30 Mart 2014 ten önce yazıldı. Umarım ve dilerim, bu kez yanıltır beni halkım.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.