BİR MİTOMANIN PORTRESİ

ABONE OL
11:47 - 23/10/2020 11:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİR MİTOMANIN PORTRESİ

Ben de bugün öğrendim.
Tıp dilinde desteksiz atan yalancılara “mitoman” denilirmiş.
Ben; bir mitoman portresi yapmaya çalışacağım bu yazımda.
Bunu yaparken sürç-ü lisan eylersem affola!
Bu mitomanı kime benzetirseniz benzetin. O da sizin bileceğiniz bir iş olsun.
İlk yalanlarını babasına söylemiş, gençlik yıllarında tek ayağının üstünde. Kendisi diyesiymiş.
Babasının, bu yalanları yüzünden, onu ayaklarından evin tavanına astığını da kendisi söylemiş eşine, dostuna. Bir de ileri zamanlarda soranlara.
Çocukluğundan başlayarak; dindar demeyelim biz ona, ama kindar bir insan olarak almış terbiyeyi hem ailesinden hem de okuduğu okullardan.
Bu kindar kişiliğiyle din temeli üzerine siyaset yapan partilerde almış yerini.
O partilerin çeşitli organlarında etkin görevler üslenmiş.
O parti onu yaşadığı kentin belediye başkanlığı görevine kadar taşımış.
Laf aramızda, belediye başkanıyken, ehliyetsiz araba kullanan ve ölümlü bir trafik kazasına karışan oğluna bir gecede ehliyet de almış, yüzde yüz suçlu olan oğlu yerine o kazada ölen kişinin yüzde yüz suçlu sayılmasını da sağlamış.
Belediye başkanlığı döneminde yaptıklarıyla okyanus ötesindeki, dünyanın baş belası bir devlet; onunla çok yararlı işbirliği yapabileceğini görmüş ve bu mitomana vermiş gazı. Bu da kendisine siyasal ikbâl veren partiyi ve dava arkadaşlarını, kendisini Brütüs yapan Sezar’ı, daha büyük ikbâl kokusu aldığından hançerlerken gözünü bile kırpmamış.
Bir parti kurmuş ve kurduğu bu partiyi yıldırım hızıyla tüm ülkede örgütlemiş.
Girdiği ilk seçimlerde de kurduğu parti ülke meclisindeki milletvekilliğinin %63 ünü ele geçirmiş.
Ancak; sonucunu hesap etmeden okuduğu bir şiir yüzünden aldığı hapis cezası onu siyasî yasaklı konumuna düşürdüğünden kendisi milletvekili olamamış.
Bir kez “Yürü ya kulum!” denmiş ya ona. Bu yasaklı konumdan, hiç de beklemediği yerden gelen bir koltuk çıkmayla kurtulmuş.
Muhtar bile olamayacakken ülkenin bir ilinden milletvekili olmayı da kotarmış.
Emaneten verdiği başbakanlık görevini almış “kardeşim” dediği arkadaşından.
O arkadaşını, kardeşini de minnet borcunu ödemiş olmak için, cumhura başkan seçtirmiş.
Sonra onu da bir kalemde silip atmakta bir beis görmemiş.
Yasaları değiştirterek cumhurbaşkanını halkın seçmesinin önünü açmış. Kardeşinin yeniden aday olmasının önünü de tıkamış elbette.
İlk seçimde, muhalefetin aptallığından da yararlanarak, cumhurbaşkanı olmuş ülkeye.
Cumhurbaşkanlığı da kesmemiş bu mitomanı.
Devlete başkan olmak hırsıyla, kendisine koltuk deynekliği yapan bir parti genel başkanının akıllara ceza yardımıyla anayasa ve yasalarda değişiklikler yaptırmış, bu değişiklikleri, işe akıl almaz hileler de karıştırarak, halka oylatmış, almış atı, geçmiş Üsküdar’a.
Bütün bunları ülkeye yeni bir yönetim sistemi getirmek için yaptırdığını söylese de işin aslı başkaymış.
Tek amacının kendisini, ailesini ve avenesini bir koruma zırhının arkasına almak olduğu ayan beyanmış.
Şimdilerde bunu halka onaylatmanın savaşımını veriyormuş.
Amacına ulaşırsa eğer; astığı astık, kestiği kestik bir Tek Adam olacakmış ülkesinde.
Ama; evdeki hesap çarşıda pek tutmamış. Öyle diyorlar.
Kazdığı kuyuya kendisi düşmüş.
Birileri çıkmış, öyle bir ittifak kurmuşlar ve bu mitomanın karşısına öyle adaylar çıkarmışlar ki; sap da dönmüş, keser de.
E! Öyle olunca hesap da dönmüş hâliyle…
Mitomanda korku dağları sarmış.
Can havlindeymiş.
Bu çıkmazdan çıkabilmek için de vira atıyormuş destelsiz.
“Yazık!” diyeceğim de, dilim bir türlü varmıyor.

Hasan Arslan

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.