BİR KURBAN BAYRAMINI DAHA GERİDE BIRAKTIK

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİR KURBAN BAYRAMINI DAHA GERİDE BIRAKTIK



Bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık. Türk Eğitim Derneği (TED) grubu bu bayramı da yine Berlin’in Neukölln ilçesinde Berlinlilerle birlikte kutlamayı tercih etti. Dünya Kur’an okuma yarışması birincisi Hasan Sadıki’nin Kur’an tilavetiyle başladı. T.C. Berlin Başkonsolosu Sayın Ahmet Başar Şen ve Neukölln belediye başkanı sayın Dr. Franziska Giffey günün anlamıyla ilgili konuşmalar yaptılar. 

Bu şenlikte, üyelerin bağışladığı kurbanlar kavurma yapılarak sokak şenliği çerçevesinde ayranla birlikte ücretsiz olarak dağıtıldı.

Şenlikte, Türk kültürünün vazgeçilmezlerinden olan Karagöz ve Hacivat gölge oyunu da yerini aldı.  Türk halk müziğinin eşsiz eserlerinin canlı olarak söylendiği şenlikte, yöresel oyun havalarıyla Berlinliler coştu. Çocuklar oyun parklarında gönüllerince eğlendiler. Aileler mutluydu, çocuklar  mutluydu ve Berlinliler mutluydu. 

Şenliğin hamiliğini, Neukölln Belediye Başkanı Sn. Dr. Franziska Giffey yaptı. Türkçe olarak „bayramınız kutlu olsun“ diye başladığı konuşmasında, böyle bir şenliğin Berlin’de sadece Neukölln’de yapılıyor olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi. Sn. Giffey sempatik bir bayan. Güleryüzlü. 
T.C Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen’le birlikte stantları dolaştı ve tek tek stant görevlilerin ellerini sıktı. Ebru sanatıyla yakından ilgilenen Giffey, fırçayı eline aldı ve Ebru teknesine bir kalp resmi yaptı.

Kur’an, İncil ve Tevrat dağıtan stant görevlisinden bilgi aldı. Stant görevlisi kendisine Almanca bir Kur’an meali hediye etti. Gözleme standındaki hanımların gözleme,  tatlı standındaki hanımların revani paketi kendisini oldukça memnun etti. 
Yaklaşık 7 bin kişinin ziyaret ettiği 7. Geleneksel Kur ’ban Bayramı Şenliği’nde her milletten ziyaretçiler vardı. Herkes mutlu görünüyordu. 

T.C. Berlin Başkonsolosu 3. Kez katılıyor bu şenliğe. Sayın Şen halkımız tarafından sevilen bir devlet adamı. Yaşlı ile yaşlı, çocuk ile çocuk. Herkesin hal ve hatırını sordu. İnsanlarla ilgilendi. ‘T.C. Devleti sizin her zaman yanınızdadır, öz güveninizi kaybetmeyin, Türkiye güçlü bir devlettir, devletin kapısı her zaman sizlere açıktır.’ mesajını verdi. Vatandaşın alışık olmadığı bir tablo…

Başkonsolos kurban şenliğine gelecek ve herkesin elini tek tek sıkacak ve onlarla resimler çektirecek, onların dertleriyle ilgilenecek, çocuklarla oyun oynayacak, mutfağa geçecek halka kurban eti dağıtacak… Olur şey değil. Ama oldu. ‘Ne kadar mütevazı adam…’ diye konuşuldu arkasından. Vatandaş mutlu oldu. 
Halksız demokrasi mi olurmuş. Olmuyor. Olmadı. Olmayacak da. Halkın dinine, kültürüne yabancı olanların Türkiye’yi getirdiği yer biliniyor. Halkla beraber iç içe olanların, iftar yemeklerinde çeşitli etkinliklerde, dini bayramlarda halkla beraber olanların Türkiye’yi getirdikleri yer de ortada. Başörtüsünden dolayı pasaport alamayan, konsolosluktan kovulan bayanlar tanırım ben. Dile gelse de anlatsa eski konsolosluk binası ne kavgalara ne hakaretlere şahit olduğunu. Devlet vatandaşın giyimiyle kuşamıyla mı uğraşırmış, uğraştılar bir zamanlar. Hatta Berlin, Cuma Günü, Cuma saatinde ve de Ramazan ayında Cumhuriyet resepsiyonu yapan büyükelçiler gördü. 

Sn. Giffey’le birlikte stantları bir bir dolaşan ve Sayın Fritz Felgentreu ile birlikte  mutfağa geçip, kurban eti dağıtan devlet adamını halk niçin kucaklamasın. Kucakladı işte, bağırlarına  bastılar, elini sıktılar, yüzleri güldü vatandaşın. Asık surat devlet gitmiş, yerine tebessüm eden bir devlet gelmiş. Başörtülü sakallı ayırımı da yapmıyor, halkının gelenekleriyle, inancıyla da alay etmiyor, küçük görmüyor bu devlet. 

VII. Geleneksel Berlin Kurban Bayramı Şenliği’nde konuşma yapan Sayın Ahmet Başar Şen önemli mesajlar verdi. Yazımı Sayın Şen’in yaptığı konuşmayla noktalamak istiyorum:

“Kurban Bayramı,  Müslümanlar için ayrı bir öneme sahiptir. Müslümanlar bu günlerde bir şuurlanma, dayanışma ve merhamet zamanına girmiş olurlar. Kurbanlık hayvanların kesilmesinin sosyal açıdan önemi büyüktür. Çünkü kurban eti, insanların dinine ve ırkına bakılmaksızın,  özellikle muhtaç olanlara dağıtılır. Bu anlayış, aynı zamanda beraberce bayramlaşmak ve beraberce şükretmek için onları sofralara davet etmeyi de kapsar. Böylece aileler, akrabalar, arkadaşlar, komşular, insanlar arasında ilişkiler güçlenir.
Dünyada birçok Müslümanın acı ve sefalet içinde olması yüzünden bu seneki Kurban Bayramı derin üzüntü içinde geçmekte. 
Komşumuz Suriye’deki trajedi yüzbinlerce insanın hayatına mâl oldu ve milyonlarcasını da vatanlarını terke mecbur bıraktı. Türkiye iki milyonu aşkın mülteciyi dinine ve siyasi görüşüne bakmadan kabul etti. Türkiye onlara, uluslararası camiadan kayda değer bir destek olmaksızın kendi imkân ve kaynaklarıyla yardım ediyor. Irak ve özellikle ülkenin kuzeyindeki belirsiz durum bizi derinden etkiliyor.

Mülteci krizi, Avrupa kapılarına dayanmış vaziyette. Her gün binlerce çaresiz insan Avrupa’ya, özellikle Almanya’ya doğru yola koyuluyor. Bu bağlamda Almanya’nın bu umutsuz insanlara ümit olabilmek ve onlara insanca bir yaşam sağlayabilmek için gösterdiği çabaları alkışladığımı belirtmek isterim. 

Mülteci krizinin aşılmasında Sivil Toplum kuruluşları da görev üstlendi. Bunların arasında birçok Türk kuruluşu var. Bunlar, bünyelerindeki fahri ve gönüllü yardımcılarla değişik alanlarda mültecilere destek olmaktadırlar. Bu destekleri kendi imkânlarıyla yapmaktadırlar.

Bugün yaklaşık 3 milyon nüfusla Almanya’da yaşayan Türkler, Türkiye dışında yaşayan en büyük Türk nüfusunu oluşturmaktalar. Berlin ise çeyrek milyon insanı ile Türkiye dışındaki en büyük il olma özelliğine sahip. Türkiye kökenli göçmenler 50 yıldır toplumun her kesiminde yer almaktalar ve Almanya’nın ekonomik, sosyal ve siyasi hayatına önemli katkılar sunuyorlar. 

Bu insanlar geçmişte Almanya’nın iktisadi kalkınmasını, o “tarihi mucizeyi” mümkün kılacak olan potansiyeli oluşturan kişilerdi. Onlar refah toplumunun oluşmasında çok önemli bir rol oynadılar.
Şüphe yok ki, gelecekte de toplumsal hayatın tüm alanlarında aktif olarak rol almaya devam edecekler ve Türkiye ile Almanya arasında güçlü bir bağ, aynı zamanda Türk-Alman ortaklığının da garantisi olacaklar. Onlar dilleriyle, kültürleriyle, dinleriyle ve akla gelen gelmeyen diğer bütün özellikleriyle hem Türkiye’ye hem de Almanya’ya aittirler. 

Çoğunluk toplumunun aslî görevi, topluma katkı sağlayan farklı insanların kendilerini iyi hissetmelerini, evlerinde gibi hissetmelerini sağlamaktır. Bu yüzden çoğulculuğu benimseyen bir “Hoş geldin Kültürü ”ne ihtiyacımız var.

Öte yandan bütün bu olumlu katkıların yanı sıra üstesinden gelmemiz gereken sorunlu alanlarımız da mevcut: Bu sorunlu alanların başında, eğitim sistemine tam intibak edememe, meslek öğrenimi için hem ana dilde hem Almanca ’da yetersiz dil bilgisi ve işsizlik gelmektedir.

Sivil toplum kuruluşları sadece toplumdaki belirli güç odaklarının sesi olarak çalışmazlar, aynı zamanda sorunları ve ihtiyaçları da gün yüzüne çıkarmak ve kültürel aidiyetin korunması için önemli görevler üstlenirler. Toplumun değişik katmanları arasında daha uyumlu bir iletişim kurulması için katkıda bulunurlar. Kültürel kimliğin gelişimini dikkate alarak kültürlerarası bir değişimi teşvik ederler. Sivil toplum kuruluşlarının bu çok değerli fahri hizmetlerini takdire şayan buluyoruz. 

Uzun yıllara dayanan Uyum Süreci içinde Türkiye kökenli göçmenler Almanya’da sayısız kuruluşlar kurdular ve böylece dernekleşme alanında Alman çoğunluk toplumuna tamamen uyum sağladılar. Onun için İlahiyatçılar Derneği’ne, Türk Eğitim Derneği’ne, Türk- Alman Merkezi’ne, Hikmet Kütüphanesine, Berlin Veliler Topluluğu’na bu güzel organizasyondan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. 

Bayramınız mübarek olsun.

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.