BİR İSTANBUL MASALI…

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Olimpiyat oyunları seçmelerini Brüksel’de TV den izledim. Bir dost bana ” Türkiye’ye 2020 olimpiyatlarını vermezler” dediğinde üzüldüm. Ülkemin içinde bulunduğu şu anki siyasal tıkanmaya baktığımda, ülke sevgimin burada ne kadar bana heyecan verdiğini, ancak birilerinin inanılmaz ihtirasları uğruna, Türkiye’nin nasıl bir felaketin ortasında kaldığına baktığımda da içimin acıdığını hissediyordum. Bana olimpiyatları ”Türkiye’ye vermezler vermeyecekler” diyen politikacı dostumla uzun uzun bu konuyu konuştuk. Daha önce yazdığım yazının içinde anlatmaya çalışmıştım, Batı Türkiye’yi sevmiyor, Batı’dan Türkiye’yi koparan bir anlayış sisteme hâkim. Batı Türkiye’yi yargılıyor demiştim. Şimdi bu düşüncelerimde ne kadar haklı olduğumu gördüm. Elbette 2020 olimpiyatlarının verilmemesine üzüldüm. Âmâ şimdi kaybedenlerin yenilgi sonrasında nerede hata yaptık diye düşünmeleri gerekirken, yine aynı söylemlerle tüm dünyaya nasıl bir anlayışın içinde olduklarını yansıtmaları anlaşılmaz değil mi? İstanbul’un güzelliklerini tüm dünyaya anlatmaya gerek yok, siz olası bir olimpiyatlarda ne yapabileceksiniz, ya da tüm dünyaya spor adına nasıl bir mesaj vereceksiniz, işte bunu resimlemeniz gerekirdi. Japonlar bunu yaptı, onların hazırladığı tanıtıma bakınca açıkçası çok şeyi görmek mümkün, âmâ başkaları ancak kendi görmek istediklerine inandılar, âmâ unuttukları bir şey vardı. Diğer bir başkası buna inanmadı 2020 olimpiyatlarını bize vermediler, bundan sonrasında da vermeyecekler, ama biz hala kendimizi Lafontenin hayal masalındaki krala benzetiyoruz. Kral benim ben istersem alırım. İşte sonuç ortada.

OLİMPİYAT İNADI NEDEN…
Ne yaparsak yapalım, bundan sonrada Türkiye’ye bir olimpiyat verilmeyecek. Batı bizi sevmiyor istemiyor, bununda en büyük sebebi bizi yanlış yönetenlerin ihtirasları kişisel hırsları ve sonrasında tüm dünyaya yansıtılan resim. Bu resmin adı Türkiye, çoğulcu özde dolaysız bir demokrasiden uzaklaşmış olması. Otoriter bir rejimle yaşamaya alıştırılmaya çalışılan bir ülke ve her fırsatta demokrasiden söz eden bir anlayışın, yine sokakta insan hakları özgürlük ve demokrasiden yana gösteri yapan halkının üzerine, polis salarak sınırsız güç kullanmanın adına hangi demokrasinin adını koyabilirsiniz? Buna ancak Ilımlı İslam demokrasisi diyebilirsiniz. Bu demokraside çağdaşlık laik Atatürk devrimleri ve tarih yazılmıyor. Şimdi Türkiye’de hala demokrasi yok, sokakta özgürlük insan haklarına saygı isteyen halkın yaşama hakkı yok, sanat ve sanatçıya saygı yok, düşünen yazana bilim adamına özgürce düşüncelerini anlatma toplumla paylaşma hakkı yok, halkın yaşam özgürlüğünün elinden alındığı bir Türkiye, halkının yarısından fazlasının hala sistemin yarattığı korkuyla yaşayan bir ülke, Tarihe düşman, âmâ Osmanlı ruhunun canlanmasını isteyen bir siyasi anlayışa teslim edilmiş bir ülke. Türkiye bu olimpiyatları alamadı, âmâ bundan sonrasında da kendisine bu fırsatın verilmeyeceğini bilmeli, bundan sonra çalışmalarını buna göre hazırlamalı. Şimdi baktığımda hala sınırsız hoş olmayan açıklamalar yapılıyor, hala neden olimpiyatları alamadıklarını düşünmeleri yerine, hala siyasetin içine çekmeye çalışılan bir anlayış. Burada siyaseti değil spor araştırılmalı. Hazırlanan tanıtımlarda bile, İstanbul güzellikleri yerine sporu anlatsalardı, ya da olimpiyatlarda spora nasıl bakıldığı, sonunda dünya sporunun buradan neleri kazanacağı ahlatılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Olimpiyatlar bir şehrin güzelliklerini anlatmanın yanında, dünyanın burada buluşması ve spor adına nelerin paylaşılmasıdır. Ben 2020 olimpiyatlarının kaybedilmesinden hiç bir Türk vatandaşının sevinç duyacağını sanmıyorum. Âmâ çirkin açıklamalar yapmanın da bir yarar sağlamayacağı düşüncesindeyim. Spor bakanı ”olimpiyatların kaybedilmesine sevinsinler kına yaksınlar” demesi yakışık olmayan bir açıklama, Başbakanın hala anlayamadığı bir gerçek var,” bir ülkeye iki kez olimpiyatlar verilmez, bu kez benim hakkımdı, yanlış yaptılar ve 1,5 milyar İslam âlemine hakaret ettiler” demek yerine. Biz nerede yanlış yaptık diye düşünmek daha sağlıklı bir hareket olmalıydı.

BATI’DAN KOPARILMIŞ TÜRKİYE…

Başbakan, gezi parkı olayları ve otoriter tutumundan dolayı, dünyanın en önemli sanatçılarının kendisini eleştirmesine bile aynı duyarlılıkla yaklaşmıyor, ‘bunlar kim oluyor da benim işime karışıyor, onlar zavallı tipler” diye hiç yakışık olmayan bir açıklama yapıyor, bu bir Başbakanın yapacağı açıklama olabilir mi? İşte Batı’ya verilen resim. Yazılarımda her fırsatta yazdım, Batı bizi sevmiyor, Türkiye Batı’nın demokrasi anlayışından çıkarıldı, ‘Ortadoğu’nun kabile demokrasisiyle bir arada yaşamaya mahkûm ediliyor” dedim. Edebiyat sanat bilim ve her türlü çağdaş değişim çalışmaları içinde Türkiye yok. Spor da Türkiye yok, Daha dün grubumuzda tek gol atamamış, Angola diye bir ülkenin takımına karşı alınan bir galibiyet, kendisine İmparator denilmesinden haz duyan Fatih Terim’i bir anda kahraman yapıyor. Peki, yarın Türkiye dünya kupasına gidemediği anda bu kahramanlık gösterisi nasıl resimlenecek acaba? Biz işte böyle bir milletiz, biz her şeyi biliriz, biz büyük milletiz, biz istersek alırız, bizden büyük yoktur, hadi oradan. Sporda gelinen başarı ortada, Türkiye bir olimpiyata hazır değil. Bu ülke birilerinin siyasal hırsları uğruna maceraya sürüklenmemeli. Şike olayları, doping ve diğer yaşananlar dışında, asıl önemli sorunun Türkiye’de demokrasinin sancılı seyridir. Özellikle Gezi olaylarındaki hükümetin tutumu bunun en bariz örnekleridir. Âmâ bir olimpiyat geçirmenin sonucunda yaşanacaklarda önemli, Türkiye 19,2 milyar dolar ayırdık diye açıklama yaptı, bu paranın vergi olarak halkın sırtından alınması, ardından bozulacak ciddi anlamda ekonomik dengesizlik, en bariz göstergedir.2004 yılında Yunanistan hala yaşadığı ekonomik krizi atlatamadı.1976 Montreal,2008 Pekin, Sydney, Barcelona bu ekonomik sıkıntıyı yaşadılar, ayrıca birçok insanlar olimpiyat için göçe zorlandı. Olimpiyat yaşansaydı bu gerçek Türkiye’de de yaşanacaktı, birçok insan İstanbul’dan göçe zorlanacaktı, binlerce ağaç kesilecekti. Yedikule, Harem tarihi dokusundan silinecekti, Belgrat esenlerde binlerce ağaç kesilecekti, oyunların finansmanı için gelecek yüksek vergi adaletsizliği ortaya çıkacaktı. Sonunda olimpiyat için hazırlanan tesisler, buralara harcanan milyarlarca liranın kim hesabını verecekti. New York Times, Independert Washington Post, Newsweek Gezi parkı direnişinde Başbakanın anlaşılmaz tutumu ve inanılmaz savaş heveslisi olması ve açıklamaları, olimpiyat kurmayları içinde değerlendirildi. Türkiye değil 2020 daha sonrasında 2024 olimpiyatlarını da alamaz diye yazdılar. Gelişmiş ülkeler sıralamasında çok gerilerdeyiz nasıl bize olimpiyatları versinler. Peki, olimpiyatlarda hala bu kadar ısrarcı olmak niye? Siyasal bir kazanım, ya da farklı bir hırsın kişisel bir hevesin getirisinde bundan kazançlı kim çıkacak, İstanbul mu yoksa sisteme hâkim olanlar mı bilin bakalım. Düşünceyi ve demokrasiyi yargılayan bir ülkede olimpiyatların güvenliği olur mu? Korku toplumu haline gelmiş bir ülkede olimpiyatlar olur mu, anlamsız bir savaş çığırtkanlığı yapılan bir ülkede olimpiyat düzenlenir mi. Dün Avrupa birliğine Hristiyanlar kulübü diyen bir anlayışın, şimdide beni neden AB’ye almıyorsun demek nasıl bir anlayışın ruh halidir acaba? Sen toplumunla barışık olacaksın, sen demokrasiye insan haklarına özgürlüklere düşünce özgürlüğüne saygı duyacaksın. Bütün bunları yapsan bile yine de olimpiyatları Türkiye’ye vermezler. Türkiye yanlış yönetildikçe ve otoriter bir rejime kaydıkça bunun asla mümkün olamayacağı ortada. Bazı gerçekleri biz nedense kabul etmiyoruz. İşte Türkiye bundan kaybediyor ve böyle yanlış idare edildiği sürece ve birilerinin siyasi ihtirasları yüzünden daima kaybedecek. Âmâ onların asla umurlarında bile olmayacak.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.