BİR BAŞLANGIÇ

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Türkiye Cumhuriyeti yeni Başkonsolosu Mustafa Pulat ve eşi Bayan Tülin Pulat’in birlikte Türk Kültürevi’nde ilk yaptıkları “Bir” sergisi etkinliği çok anlamlıydı.

Alışılmamış bir sergiydi. Genellikle ressamlar yaptıkları sanatla, resimlerle söylemek istediklerini anlatırlar. Halbuki resimlerini kültürevinde sergileyen ressamlar “yeter artık” der gibi çok güzel sözlere de yer verdiler.
Önce davetiyede yazılan sözlerden birkaç örnek:
 
“Aslında bir ülke, inanç ve şahıslar değil, ne olacağı
işlenmek istenen.”
Heykeltıraş ve ressam Asri Sayraç, Türkiye.
 
“Bir, birlik, biz hepimiz biriz.”
Ressam, Moon-Kwan Park, Kore
“Tanımadığımız şeyler bize korku verir, bunu birbirimizi
yakından tanıyarak yok edebiliriz.”
Heykeltıraş, Karl Menzen, Almanya
“Biz bireyleriz, teker teker ve çeşitli kimlikleriz.
İyi ki böyle, hoşgörü anahtar sözle sınırları ayrıntı-
larıyla yok edebiliriz.”
Nesne ressamı, Chus López Vidal,İspanya
“Akarsu gibi yolda olmak, canlı olmaktır. Anlatmak
istyenen sınırlar, ister doğada ister toplumlarda olsun,
hep hareket halinde olmalıdır.”
Yazar, Luıs Pulido Ritter, Panama
 
Ve en fazla dikkatimi çeken şu söz:
„Çoğunlukla medyada Türkiye kültürel olarak doğu ile batı arasındadır, diye geçer. Kültürel arasında demekle ne orada ne burada yani hiçbir yerde değil anlamına gelir. Bu nedenle arasında sözünü yok etmeye gayret etmeliyiz.”
Ressam Heykeltıraş, Salah Saoulı, Lübnan
Bu söz çok dikkatimi çekti. Zira kültürel iki sandalye arasında sözü öğrencilerimiz için yıllarca negatif olarak kullanıldı. İkinci nesildan başarılı olanlar, arasında bocalamadan her iki sandalyede oturmanın zenginlik olduğunu başarıları ile kanıtladılar.
Ayrıca bazı yer ve harita bilimcileri Avrupa ile Asya’nın sınırı Ural dağları olarak iddia ediyorlar. Çok eski coğrafya kitaplarında bu iddiayı bulmak mümkündür.
Salah Bey ile resim dersi veren öğretmenlerin ve annebabaların çocukları renk cümbüşleriyle oynamada hür bırakmalıdır, diye konuştuk. Büyük bir tabloda canlandırdığı diyaloğu bana açıkladı.
 
Ressamların giysilerinde de çok anlamlı sözler vardı. Hele beni rahatsız eden bir soru cevap hemen dikkatimi çekti.
“Nereden geliyorsun?” Almanya’da bu soru bize kaç kere sorulmuştur, kimbilir. Bu soru bir merak uyandırdığı için sorulabilir. Ama deneyimler gösteriyor ki çekmecelere ayırmak, kendi aşağılık duygusunu yenmek amacı ile seni önce en aşağıya koymak amacı ile sorulur.
Ben artık Mars’dan geldiğimi söylerken yalnızım zannediyordum, halbuki bir sanatçı bunu giysisine yazmıştı. Tişörtlerinin önüne soru, arkasına cevap yazılmıştı.
iltergh-05-02-a.jpg
Serginin adı “Bir” gibi sanatçıların sanat için kurduğu “Nehir” dernek adı da çok anlamlıydı. 2000 yılında kurulmuş, bir çok sergiler organize etmişler, 2009 yılında Yalova’da sergilenecek. Oraya yolu düşen www.ha-ber.com okurları izleyebilirler.
Nehir ülkelerden, şehirlerden akarak bir bağlantı arar. Denize veya göle dökülünce yine bitmez, sonu gelmez, hep hareket halindedir. Çıkış kaynaklarını merak ederiz. Denize kavuşması sondan öte başlangıç sayılır.
Akar su zamanı, kültürü tarihi beraberinde götürür. Belirlenmiş bir şeması yoktur, hedef yolda, orada, akarken kendiliğinden oluşur, gelişir.
iltergh-05-02-b.jpg
 
Fırat ve Dicle nehirleriyle ilgili ağıtlar vardır, halk türkülerinde sık sık dile getirilir. Mezopotamya’yı, medeniyetin beşiğini bize hatırlatırlar. İnsanların Bağdat’tan uzaklaştığı mesafede medeniyetten de o kadar uzaklaştığı ve daha yabanileştiği sayılan beşiğe çağrışım yapıyor.
Tuna nehri bana Osmanlı tarihini, Genç Osman’ı çağrıştırır. Tuna boyunca genç Osman’ın orayı yurdu saydığı, gitmek istemediğini düşünüyorum.
Akar suyun çıkardığı sesler müzikçi, bestecilere ve şairlere ilham kaynağı olur; gürüldemek, kaynamak, fışkırmak şarıl şarıl akmak, şarıldamak, pırıl pırıl akmak, hışırdamak, çağlamak, çağlaya çağlaya akmak, gibi.
Müzik derslerinde dinleme eğitimine çok önem verirdim. Dördüncü sınıfta en çok dinletip, dinlerken resim yaptırdığım parça Friedrich Smetana’nın Moldau parçasıdır. Moldau nehrini her sene Prag’dan geçerken görüyorum.
Akar su kol kol akarken, avcılar atları köpekleri koşturur, diğer yanda ağaçların altında düğün şenliği var. Uzaktan yamaçta bir kilise görülür. Akan suyun sonu olmadığı gibi, yapılan resimli fantazinin de sonu yoktur.
Sergide resimlere bakarken hangi müziğin o resme uyacağını düşünerek daha çok zevk aldım. Öyle ya sekiz ülkeden, on yedi sanatçı sergiye katılmıştı, resimler de böyle renkli ve çeşitliydi.
iltergh-05-02-c.jpg
Eşi Tülin Hanım ile bu kadar çok yönlü, renkli, çok kültürlü bir diyaloğu canlandıran bu sergiyle fevkalâde güzel bir başlangıç yaptılar.
Mustafa Pulat Bey’e ve eşine başarılarının devamını dilerken, yazımı yine sanatçıların iki sözü ile bitiriyorum.
 
“Bak bu sanattır, bu dilden hepimiz, bütün insanlar anlıyoruz”
Ressam-Nesne, Pika Nagy Árpàd, Macaristan
“İnanç dağları devirir, eğer bir yerde-şeyde istek varsa, çözüm yolu da vardır”
Fotoğrafçı, Georg Krause, Almanya
Hoşça kalın, sergisiz ve fantazisiz kalmayın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.