BİR BAŞKADIR YAZ

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Her dört Mevsimin tadı başka, ama yaz mevsimin bir başka yeri var gönlümde. Yaz gelince sanki insan daha özgürleşiyor. Değişen iklimde nerenin daha soğuk veya sıcak olacağı belli olmuyor.

Berlin Turizm Fuarı Mart ayında hava Ege’den daha güneşli ve ılık geçti. Buna rağmen yazın kalın giysilerden kurtulmak oldukça rahatlatıyor. Kapalı mekânlardan açık havaya çıkmak hele bahçesi olanlar için dışarda yaşamak anlamına geliyor. Güneşi teninizde hissetmek adeta dertlerden kurtulmak hissini veriyor.
Sokaklarda, parklarda oynayan, denizde yüzen çocukların kahkahaları kuşların seslerine karışıyor. Açık penceremden giren, sızan Ege rüzgârının sesi sıkıntılarımı alıp götürüyor.
Batı Avrupa’da yaşıyan okurlarımın çoğunun bu ayda Türkiye’de olduğunu tahmin ediyorum. İşsiz ve hasta olan, gelemiyen okurlarım yazılarımla, sanki Ege rüzgârının etkisini hisseder gibi olduklarını söylüyorlardı. Onlara üzülmeyin bu günler de geçer, diyorum. Batı Avrupa’daki birçok doktor Türkiye’de sağlık turizminin de geliştiğinin bilincindeler. Hastalarını pek yakında Türkiye’ye gönderecekler.
Biz emekliler her günü hafta sonları gibi saatlerce kahvaltı saatimizi uzatabiliyoruz. Yazan, okuyan emekli olarak vaktim sınırlı. Ama çevremde gece yıldızların eşlik ettiği uzun balkon sohbetleri, bahçede verilen keyifli davetleri, yazlıklara taşınma telâşı, piknik hazırlıkları için koşuşturmaları görüyor, duyuyorum.
Deniz, güneş ve kum üçlüsü yaz keyiflerini tamamlıyor.
Tatile çıkan aileler bu fırsatta çocuklarını doğa ile yakından buluşturabilirler. Gezi yapılan müze ve çiftliklere götürebilirler. Milka çikolatasının reklâmını yapan rejisör Ali Olcay Gözkaya bana ineğin bir tarafının açık eflâtun renge boyandığını söylemişti. Bir birinci sınıfta ağrencilerin hepsi inek resmini eflâtun rengine boyamışlardı. Domatesi ağaçta resmeden çocuklar var.
Köy ve kasabada yaşayan minikler bu konuda daha şanslı. Çocuk ve doğa arasında ilişki tamamen karşılıklıdır. Sağlıklı büyümeleri için doğayı hissetmelidirler. Doğanın da korunabilmesi için çocuklara ihtiyaçları var. Ana babalar onlardan, onların okullarda öğrendiklerinden çok şey öğrenebilirler.
Dün yerden plastik şişeyi kaldıran altı yaşlarında bir çocuk gördüm. Babası Türkiye’de en çok kullanılan sözlerden biri olan boş ver, diyerek geri attıramadı. Çocuk çok yakınında olan çöp kutusuna attı. O adsız kahramanın fotoğrafını çekemediğime üzüldüm, ama o güzel resmi beynime çizdim.
Tatile çıkmadan önce çocuklara maceraya koştuklarını hissettirecek oyuncaklar hediye etmeli, dürbün, büyüteç, teleskop, mikroskop, böcek yuvaları gibi.
Bu oyuncaklar fiyat olarak pahalı olsa da doğayı keşfetmeleri için büyük bir fırsat olabilir.
Seyahat ettiğiniz mekânda varsa içinde akarsu, tırmanabilecekleri kayalıklar ve farklı bitkiler olan doğal parklara gidip ailece keşifler yapabilirsiniz.
Çocuklarla yapacağınız gezilerde, gideceğiniz çiftliklerde hayvanları besleme keyfini verebilirsiniz.
Birlikte kamp yapılırken, seyahat ederken çocuklar kendi sırt çantalarını kendiler taşımalıdır. Böylece sorumluluk duygusu, güven verilebilir. Doğa ile ilgili kitaplar almayı, hediye etmeyi unutmamalıdır. Belirli günleri kutlayarak zaman kavramı daha bilinçli, yaparak yaşayarak öğrenmeleri sağlanır.
Doğayı bulduklarından temiz bırakmayı öğretmek okul kadar ailenin de görevidir.
Bize kollarını açan doğayı çocuklarımızla tanıştırmak hem eğlenceli, hem de eğitici bir egzersizdir. Hayal dünyaları geniş olan çocuklardan biz yetişkinler unuttuğumuz sevinç ve yaşam duygularını öğreniriz.
Bu satırları yazarken petunyalar mis gibi kokuları ile karnavala dönmüş renkli davetiye sunuyor. Balkon sefasını ihmal etmişiz, kırmızı, beyaz ve mor tonları çok güzel yakışıyor.
Temmuz sıcağında rengarenk çiçekleriyle sardunyalar çiçeklerin en dayanıklı olanı. Çok az su ve bakım ile çiçek açmaya hiç ara vermeden devam ediyor. Biz Berlin’de olduğumuzda bahçemize bakan hanımın adını Sardunya koydum.
Neden kız çocuklarına yalnız gül adı konmalı, Songül, Nurgül, Gül, Ayşegül gibi. Elif Şafak çocuklar ileride adlarını değiştirebil-meli, diyor.
Her bahçe ayrı bir tablo oluşturuyor. Toprak tuval görevini yaparken, bitkiler desen oluyor. Ege’de renk ve koku paleti sınırsız. Bu canlı tabloda size sevgili okurlarım; yazarak, bilhassa hasret gideremiyenlere iletmiye çalışıyorum.
Farklı renk ve forma sahip bitkiler hep birlikte ılık rüzgâr eşliğinde muhteşem görünüyorlar. Dernek başkanına yine eskisi gibi en güzel bahçeyi seçelim, demek zamanı geçiyor, galiba.
iltergh-25-07-a.jpg
Çocukluğumu köyde geçirdim. Yaz aylarında geç saatlere kadar oynardık. Çekirgelerin sıçrayışlarını izler, karınca yuvalarının önüne ekmek kırıntıları koyardık. Komşu bahçesinden üzüm toplardık. Arıların o çiçekten bu çiçeğe konmasını saatlerce izler, çamurdan heykeller yapardık. Doğa ile iç içe olmak hayatımın bir parçası idi. Şimdi çocuklar bunları hayvan belgesellerinden derste gösterilirse izliyorlar. Boş zamanlarında ellerinde cep telefonları var, bisiklet sürüyorlar.
Yine de sitemiz bahçelerinde çiçeklerin ismini çocuğuna öğreten, karınca yuvasının önünde durup inceleyen genç annelere rastlayınca çok seviniyorum. Bilhassa bahçelere bakan bahçıvan çocukları anneleriyle bahçe suluyorlar. Ama çiçeklerin adını kendileri biliyor mu, bilmiyorum. Hanımeli, ortanca, sardunya adlarını çok kolay öğretilebilirler.
Alman öğretmen arkadaşlarım, türk çocuklarının çiçek ve ağaç çeşitlerinin adlarını bilmediklerinden şikâyet ederlerdi.
Araştırmalara göre doğadan uzak büyüyen çocuklarda, yani şehirde yaşıyan çocuklarda obezite, depresyon ve dikkat bozukluğu gibi hastalıklara daha çok rastlanıyor, çocukların yaratıcılıkları azalıyor.
Bu karamsar tabloyu tersine çevirmek anne babaların elinde. O halde yalnız deniz, kum güneş üçlüsünün dışına çıkmak. Yazı fırsat bilerek çocukla dışarı çıkıp, görerek, koklayarak hissederek, duyarak keşfetme imkânı vermek gerekir.
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak ve tavsiye:
Ev Bahçe Dergisi, Sayı 6-7. 2011
Yayıncı Doğan Burda

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.