BİN GÜN

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

26 Kasım 2011 Cumartesi günü, Denizli’de İlk Kurşun Gazetesi’nin düzenlediği yemeğe katılanlar arasında Mustafa Balbay’ın anne ve babası da vardı. Annesi Melek Balbay, yaptığı konuşmada ‘oğlunun cezaevinde yattığı her gün, içinin alev alev yandığını ve yüreğinin sızladığını’ söyledi. Babası Fevzi Balbay ise; “tutukluluk işkenceye dönüştü. Suçu varsa cezasını versinler, yoksa serbest bıraksınlar” diyerek, isyan etti. Coşkulu yemeğin, iç burkan sahneleriydi bunlar.

Mustafa Balbay’ın hapisteki bininci günü için 30 Kasım 2011 Çarşamba günü, Ankara’da bir basın açıklaması yapıldı. Açıklama, bazı CHP milletvekilleri, Cumhuriyet Gazetesi’nin bazı çalışanları, bazı kitle örgütleri yöneticileri ve vatandaşların toplam olarak bin kişiyi bulmayan katılımı ile yapıldı. CHP İzmir Milletvekili olan Mustafa Balbay için yapılan bu anlamlı açıklamaya, bütün CHP milletvekillerinin, il ve ilçe yöneticilerinin katılması gerekirdi ve büyük bir kalabalıkla, kamuoyuna bütün bu hukuksuzlukları haykırmak gerekirdi.

Açıklamada konuşan bir CHP milletvekili, saf saf tutuklu milletvekillerinin bırakılması için AKP ile protokol yaptıklarını söyledi. AKP’yi bugüne kadar tanımayanlara ve hukuki bir değeri olmayan protokolün ardına sığınanlara “günaydın” demek, belki içinde bulundukları gaflet ve dalaleti anlamalarına, uyanmalarına yardımcı olur.

2002 seçimlerine katılamayan Recep Tayyip Erdoğan için, CHP’nin girişimiyle anayasa değişikliği yapılmış, Siirt’te seçimler yenilenerek, milletvekili ve ardından başbakan olması sağlanmıştı. Yeni CHP, protokol yaparak, tükürdüğünü yalayacağına, AKP’yi daha sıkı ve zorlu yaptırımlara zorlayabilirdi. Bunun sonucunda tutuklu milletvekilleri, parlamentoda yasama görevlerini yerine getirebilirlerdi.

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay bugün, 1005 gündür tutuklu bulunmaktadır. Ve daha da acısı 281 gündür hücrede tek başına kalmaktadır. Tıpkı Tuncay Özkan ve Doğu Perinçek gibi. Bu yurtsever insanların suçları nedir, ne yapmışlardır? Nasıl ve neden tek başlarına hücrede kalmaktadırlar? Bu duruma şiddetli tepki vermesi gerekenler nerededirler, neden susmaktadırlar? Otuz bin kişinin ölümünden sorumlu PKK terör örgütünün başı, İmralı’da keyif sürerken, bu yurtsever aydınlara yapılan onur kırıcı davranışın, bu eziyetin sorumluları kimlerdir, destekçileri kimlerdir?

Silivri’de haksız tutuklamalar, adil ve eşit olmayan yargılama, uzun süreli tutukluluk, gizli tanıklar, sahte CD’ler, “sehven” yapılan hatalar, yetersiz sağlık koşulları toplum vicdanını derinden yaralamaktadır. Yıllardır süren tutukluluklar, tam anlamıyla eziyet haline dönüşmüştür. Ne ile suçlandıklarını bilmeden hayatlarını, sağlıklarını ve özgürlüklerini yitiren insanların acısı, hepimizin öfkelenmesine neden olmaktadır.

Silivri davalarındaki uzun tutukluluğun cezaya dönüşmesine karşı gibi görünen Çankaya’daki AKP’li, başbakan yardımcısı Bülent Arınç ve bazı bakanlar üzülmektedirler ama yürütmeyi ellerinde bulunduranların bu üzüntülerine karşılık, tüm tutuklular yıllardır hapiste tutulmaktadır. Silivri tutuklularına tahliye kararı veren yargıçlar sürgüne gönderilirken, istifaya zorlanırken, iktidar yandaşlarını kurtarmak için Deniz Feneri davasının savcıları HSYK tarafından görevden alınırken, siyasi iktidar HSYK eliyle yapılan adaletsizliğe kayıtsız kalmaktadır. Kayıtsızlığın dışında, destek oldukları da bilinen bir gerçektir. Dersim’de yıllar önce yaşananlara duyarlı olanların, sahte kanıtlarla ve tanıklarla hapiste yatan, hayatını ve sağlığını yitiren insanlara karşı duyarsız olmaları nasıl açıklanabilir?

Silivri’de hukuk, yargı ve siyaset eliyle yok edilmektedir. Hukukun en temel ilkesi olan masumiyet karinesi, mahkûmiyet karinesine dönüştürülmektedir. Silivri, Alman Nazi toplama kamplarına çevrilmektedir. Bin gün, hukukun ve adaletin olmadığını anlamak için yeterli bir süredir. Bin gün, hukukun siyasi iktidarın elinde oyuncak olduğunu anlamak için yeterli bir süredir. Bin gün, yapılan bütün hukuk ihlallerini, işlenen hukuk cinayetlerini anlamak için yeterli bir süredir. Dokuz yıldır ülkeyi yöneten ve onulmaz yaralar açan siyasi iktidara güvenip, anayasa yapmak için koşulsuz destek verenlerin, sadece bin güne bakmaları yeterlidir. Ülkelerini seven ve ülkelerinin aydınlık geleceklerine inananların, bu maskeli baloya ortak olmamaları gerekir.

Silivri’de yargılanan yurtseverler arasında hakkında “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları olan var mıdır? Hakkındaki 84 suçlamanın yalnızca birinden beraat eden, 20 suçlamadan “Rahşan Ecevit’in affı” ile kurtulan ve diğer 63 suçlamadan ise dokunulmazlık sayesinde şimdilik kurtulan birinden, hukuk ve adalet beklemek, Godot’yu beklemekle eş anlamlıdır.

Silivri’de aydınlık ve yurtseverlik mücadelesinde, haksız tutukluluğu süren herkes için en kısa sürede gerçek adalet, insan haklarına saygı, adil, hızlı, eşit yargılama ve özgürlük beklemek en doğal haktır. Çünkü artık yargıya olan güven sarsılmıştır. Yargıya güven sarsılınca meydana gelen hukuksuzluk, sonu belli olmayan, karanlık ve tehlikeli bir gidişin habercisidir.

Silivri tutsaklarının tek bir ortak eylemi vardır: Türkiye Cumhuriyeti’ni, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tarihimizi bilinçli olarak savunmaktır. İşte bunun için tutuklanmışlar ve tutuklulukları zulüme dönüştürülmüştür. Silivri’de Balbaylar ve yurtseverler “bin”lenirken, bizlerin dinlenmesi ülkenin karanlıklara doğru yol almasını hızlandıracaktır. Büyük önder Atatürk’ün hedeflerine ulaşmak için, artık dinlenmemek üzere yürümeye karar vermeliyiz. Örgütlü olarak mutlu ve güzel bir Türkiye istediğimizi haykırmalıyız.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.