BİLİM TARİHİ

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Kendinize güvenin, hiç kendinizi küçük görmeyin, siz de onlar gibi olursunuz. Hasan Ali Yücel

Bu sözü bakanlığı döneminde Fen Fakültesi açılış esnasında yaptığı konuşmada Erdal İnönü’nün de bulunduğu öğrencilere söylemişti.
Onlar derken Amerika ve Avrupa’yı kastetmişti. Ulaşılması amaç edilen, örnek alınan Batı 16. 17. yüzyılda bilim ve teknolojide büyük adımlar attı.
Fransız ihtilâli gibi devrimleri bilimsel devrimler takip etmiştir. O halde siyasette söz ve karar sahibi hükümdarlar, sorumlular araştırma ve denemeleri desteklemezse bilimde ileriye gidilemez. İran’da olduğu gibi siyasal devrimlerde duraklama veya gerileme olabilir. Ama bilim taşıyıcıları dünya çapında olur ve sınır tanımaz. Tıpta ve teknolojide ulaşılan icatlar sayesinde sağlıklı ve dinç yaşama ömrü uzadı. İnsanlık bu mirası bol bol kullanırken geriye bakıp tarihini araştırma, merakı uyandırma yazan çizenlere emanet edilmiştir.
Elbette doktor olan tıp öğreniminde okuyor, böylece bilen uzmanlar küçük gruplar halinde kalıyor, genel kültüre yayılmıyor.
Batı’da filozofi, tıp teknolojide gelişme kökenleri yalnız eski Yunanlılara dayandırılır. Babil, Hint, Mısır, Çin, Arap ve Türk bilim insanlarından neden bahsedilmez, diye düşünme ve değiştirmenin tam zamanıdır.
Yıllar önce bir konferansta batı dillerine giren Arapça kelimelere dikkatimiz çekilmişti. Kahve, limonata, algebra, amalgam gibi. Ama tarihi, anlatıldı mı, hatırlamıyorum.
Hz. Muhammed’in başlattığı, onu takip edenlerin genişlettiği Abbasi İslâm Devleti halifelerinden Harun Reşit’in oğlu
al-Mamun zamanında yani 9. yüzyılda Bağdat bilim şehri ve o zaman dünyanın bu en büyük kentinde bir de bilim evi vardı. Çin’den, Hindistan’a İspanya’ya kadar genişleyen İslâm İmparatorluğu ilmin toplandığı evrenin merkezi olmuştu.
Burada büyük eserler antik yunan zamanda kalan Galen, Hippokrates, Platon Aristoteles ve Archimed’in tanınmış eserleri Arapçaya çevrildi.
Yalnız eski yunan filozof ve bilim insanlarının eserleri değil farsça, Hintçe, Çince hatta Babil ve mısırdan kalma eserler Arapçaya çevrildi. O devirde ilim dili Arapça idi. Astronomi, matematik ve tıpta bilinenler derlenenler burada, merkezde toplandı.
Yalnız kaybolmaktan korunmadı, hatalar düzeltildi en önemlisi geliştirildi. Teoriden deneylerle pratik sonuçlara varıldı.
13. Yüzyıldan itibaren bu eserler Arapçadan önce Latinceye sonra diğer dillere çevrilmiş ve uzun zaman Avrupa’da üniversitelerde ders kitapları olarak kullanılmıştır.
 Jim Al-KhaliliJim al-Khalili’nin yazdığı Bilim Evinde kitabında belirttiği bilgiler rapor halinde yazılmış çok ilginç, heyecan ve merak uyandırmakla kalmıyor, aynı zamanda unutulmuş bilim tarihine ışık tutuyor.
Hemen hemen unutulmuş demek daha doğru. Yüksek tahsil yapan bilim insanı branşında öğreniyor, o bilgiler üniversite ders salonlarında kalıyor. Arapça isimler hem uzun, hem de söylemi Batı dillerinde zor olduğundan isimler Latince verilmiş. Doktor olacak birisi Avicenna adını öğreniyor, fakat onun İbni Sina olduğunu bilmiyor. Berlin’de adını taşıyan hastanenin tanıtım broşüründe bile onun asıl adı yazılmamış.
Avrupa Ortaçağın karanlığında, pislikte, mezhep savaşlarında kaybolmasından korunan eski bilim ve filozofik eserleri 16. yüzyıldan önce Arapçadan Latinceye çevriliyor. Arap ve diğer İslâm isimleri kayboluyor.
Müslüman ülkelerde veya Türkiye’de dahi ders kitaplarında bilim tarihi konusuna hiç yer verilmiyor. Dünya Bilimine atalarının katkılarından haberdar olmayan bir öğrenci, çocuk kendine güven duyabilir mi, diye sorulmalıdır.
Bilim insanı Erdal İnönü, büyük bir şans eseri olarak aynı zamanda siyasetçi oldu. Tarihsel değerdeki konuşmalarında bilimsel devrimin siyasal devrimlerde olduğu gibi tükenmediğini üretmeye devam ettiğine vurgu yapıyordu.
Dünyaya egemen olma yolunu açan bilimin bugününü anlamak için 16. 17. yüzyıllardan öncesi bilim tarihini anlamak gerekir.
Tıpta İbni Sina, matematikte Khwarizmi, filozofide al-Kindi, fizikte al-Haytham adları da geçmeli.
Jim al-Khalili kitabında Arap Bilim’i icat araştırma, deney ve sonuçları anlattığı 700 yıl süren Altın Bilim Devri’nde hizmet edenlerin emekleri olmadan Avrupa’da ilim ve tıp, teknoloji bugün olduğu noktada olamayacağını anlatıyor, okur bu sonucu verilen raporlardan çıkarıyor. Bu nedenle kitap belgesel niteliğindedir.
Yazar 1962 yılında Bağdat’ta doğdu. Atom fizik teori profesörü, İngiltere Surrey Üniversitesi’nde görev yapıyor. Sayısız bilim tarihi ile ilgili kitaplar yazmış. Yine aynı konuda BBC yayınlarında fikrine başvurulur.
Yazar, Arap Bilimi kavramında Arapça diline dayandığını esas alıyor. Kişilerin Arap ve Müslüman olmasını kastetmiyor. Derleme İslâm’dan önceki zamanı da içeriyor. Bağdat’ta yapılan tercümeler Mısır, Hint, Çin, İran’dan bilim insanların eserleri de Arapçaya çevriliyor.
Kristof Kolomb’un elinde Bağdat Bilim Evi’ndeki son dünya haritası olsaydı Amerika diye yanlış karaya varmayacaktı. Sonradan Amerigo Vespuci’nin kullandığı harita, 200 yılında babilliler tarafından yeryüzünün küre olduğunu çizdiği Bağdat’ta geliştirilen harita idi.
Kalıp halinde ilk sabun Avrupa’ya İspanya üzerinden Halep’ten 1300 yılında gelmişti.
Bütün dünyada kullanılan onluk sayı sisteminin Hint sayı sistemine Arap sıfırı ilâve edildiği nasıl tartışılmıyorsa, diğer ilim dallarında da katkısı olan bilim insanları tekrar günışığına çıkarılmalıdır.
 
Ayrıca Bağdat’ta ilime hizmet edenlerin yalnız Müslüman olmadığını, Musevi, Hristiyan dinlerinden karışık bir bilim insanları toplumu olduğunu söylemeyi unutmamalıyız.
Ancak bilime destek veren hükümdarlar İslâm Devleti hükümdarlarıydı.
Bilim dünya mirasıdır, her hangi bir mekâna, bir dine veya tek bir halk topluluğuna mal edilemez. Savaşlar bu güzel miraslara zarar verdi ve hâlâ veriyor.
Dünya’nın bütün bili madamlarını, kitaplarını toplayan halife al-Mamun’un annesi esir bir kadındı. Ari olan diğer erkek kardeşi Harun Reşit’in resmi eşi Zübeyde Hanım’dan dünyaya gelmişti. Tahta çıkma al-Amin’in hakkıydı. Bu nedenle al-Mamun saraydan uzaklaştırıldı. Hükümdar bilginin önemini kavrayan bir aileden geliyordu. Oğluna en iyi hocaları getirmişti. Halifelik ona geçince ilime verdiği değerle bili madamlarını dünyanın bilim merkezine getirmeyi başardı. Zengin aileler de parasal destek veriyorlardı. Harun Reşit ölünce taraflar adaletin doğru verilmediğini, tahtın bilgili akıllı ve barışçıl olan küçük oğlunun hakkı olduğuna karar vermişlerdi. Al-Mamun savaş sonrası ziynet eşyası yerine halkın kitaplarını topluyor, tercüme komisyonlarına verilmek üzere, dünyanın Mısır’dan sonra ikinci zengin, büyük kitaplığına veriyordu.
Elbette 700 yıl sürede başka hükümdarlar da bilimi desteklediler. İlmin okumanın, eğitim öğrenimin ailede başlanmasının önemine bu kadar güzel, doğru örnek bulunamazdı. Hele ülkeleri idare eden siyasetçiler böyle bilgi deryasını geçtikten sonra söz ve karar sahibi olsalar, öbür dünyadaki cenneti beklerken bu dünya eşit adalet dağıtılan, barış içinde yaşanan önceki cennet olurdu. Bilim düşünceyi, düşünce demokrasiyi geliştirir.
Ne kadar uzakta olursa olsun beşikten mezara kadar ilmi ara!
Kim ilim yolunda giderse Allah’ın nezdinde yolu cennete varır.
Hz. Muhammed
Jim al-Khalili’nin aldığı ödüllere bu kitap bir ödül daha katacak. İngilizceden Almancaya çevrilmiş, maalesef Türkçesi henüz çıkmadı.
Araştırmaya, okumaya merak uyandıran bu kitap okunmalı. Bilim Evi’nde Arap Bilim Dünyasında evrensel kültürün temelini anlamak genç nesli daha bilinçli olarak geleceğe yönlendirecektir.
Nereden geldiğini bilmeyen, nereye gideceğini de bilemez.
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak ve kitap tavsiyesi:
Jim Al-Khalili, Im Haus der Weisheit, die arabischen Wissenschaften als Fundament unserer Kultur.
Fischer-Verlag GmbH, Frankfurt am Main
ISBN 978-3-10-00424-6
Mutlaka okunması gereken makale:
Arno Widmann, Ohne Islam keine europäische Moderne,
Berliner Zeitung, S.8, vom 30.06/01.07.2012

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.