BİLGİ-BİAT TOPLUMU ÇATIŞMASINDA TÜRKİYE (3)

ABONE OL
11:45 - 23/10/2020 11:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİLGİ-BİAT TOPLUMU ÇATIŞMASINDA TÜRKİYE (3)

OSMANLI

Ortadoğu’da Arap Yarımadasında, Filistin topraklarında Arap zulmüne dayanamayan Yahudiler, Zerdüştler, Hıristiyanlar  Anadolu’ya   göç etmeye başladılar. Yahudi Arapların çoğu Urfa, Siirt yörelerine yerleştiler. Anadolu’daki Arap asıllı vatandaşlar aslında ”Yahudi” inancındaydılar.

Rusların Gürcistan da yaşayan Rumlara ve Yahudilere uyguladıkları  baskıları sonucu Rumlar ve Yahudiler Karadeniz Bölgesine, yoğunlukla Rize ve Trabzon’a göç etmişlerdir.
Osmanlı dönemlerinde zorunlu olarak Müslümanlığı kabul etmek zorunda kalarak isimlerini de değiştirmişlerdi.
(Tayyip Erdoğan, Araplarla bile tercüman aracılığı ile görüşürken, ”Costas Simitis’le”  tercümansız görüşmüştü.(!)

Türklerin, İç Asya’dan batıya göç serüveni  dokuz yüz yıl gibi uzun bir sürece dayanır. (MS 1050-1150)
Bazı boyları (Kumanlar- Kıpçaklar- Uzlar-Hunlar) Doğu Avrupa’ya ulaşabilmiş, bazı boyları Hazar bölgesinde devlet kurmuşlar, bazı boyları da (Yabguluğu- Oğuzlar) Selçuklulardan çok daha önce Anadolu’ya  ulaşmışlardı.

Anadolu’da Türklerin yerleşik olmasını sağlayan 1071 Malazgirt Savaşında  Bizanslıları mağlup eden Alparslan olmuştur.

Türkler , Emevilerin,  Ali yanlılarına uyguladıkları kanlı kırımın benzerini kendilerinin de yaşaması nedeniyle o bölgedeki halklara yakınlık duydular. Onların kültürleriyle kendi inançları olan Şaman inancını harmanlayarak Anadolu’da bir Alevi toplumu oluşturdular.
İran, Suriye, Irak ve diğer Şii inancından ayrı bir kültür yarattılar.
Emevilerin yıkılmalarında önemli destek vermelerine rağmen Abbasiler de Türklere ve Alevilere düşmanca davranmışlardı.

Selçuklu Türklerin 1071 Malazgirt Savaşıyla Bizans’ın Anadolu’daki hükümranlığını ortadan kaldırınca Türk Boyları Anadolu’da kendi beyliklerini kurdular
Daha sonraları Anadolu’da kurulan onlarca beyliklerden biri olan Osmanlı Beyliği, önce Ankara yörelerinde  daha sonra  Bilecik-Bursa yörelerinde yerleşerek Osmanlı Devletini kurdular. (1299)

Osmanlı Beyliğinin  devlet yönetim şekli Orta Asya’dan beri o dönemlerin en adil ve katılımcı yönetim anlayışı geçerliydi.
Yönetimde alınacak kararlar  kadın analardan onayı almadan uygulanamazdı.
Hatta kadın anaların onayı olmadan savaş yapılamazdı.

Osmanlı, Türklerin tarihini yadsıması bir yana, kendi tarihine de sahip çıkmamıştır.
Türklerin tarihini, ilk ve orta çağlarda daha çok yabancı kaynaklardan öğreniyoruz.
Osmanlı,  asırlarca üç kıtada bir imparatorluk kurmasına ve hükmetmesine rağmen bu konuda pek dişe dokunur çalışmaları, yapıtları pek olmamıştır.

Osmanlı, daha çok ”fethedilmiş ülkelerde konaklamış bir ordu” olarak niteleniyordu.
Geliştikçe bir çekim merkezi oluyordu. Avrupa’nın en çok korktuğu bir imparatorluktu.
Kendisinde olmayan teknik elemanları, denizcileri fethettiği ülkelerden esir aldıkları dönmelerden, ya da rahat yaşamı seçen Avrupalı eğitimli gönüllü dönmelerden sağlıyordu.

1.Selim’in (Yavuz Selim) şehzadelik dönemindeki Selefi düşüncesindeki hocalarının da kışkırtmasıyla Bektaşilik çizgisindeki babası 2.Selim’i zorla tahtan indirerek İran Şahı’na savaş açtı.
Mısır seferiyle Abbasi Halifesinden Halifeliği ve oradaki selefi liderlerini yanına alarak şeriat eksenli sert bir din devleti yönetimini uygulamaya koydu
Anadolu’da ki kırk bin Türkmen Alevi’yi katletti.
Altmış bin Türkmen İran’a kaçtı, ama oradaki katı Şii baskısı karşısına dayanamayarak ölüm tehlikesine rağmen Anadolu’ya geri dönmek zorunda kaldılar.
Viyana kapılarına dayanan Osmanlı 16..Yüzyılda zirvenin doruğundayken, Avrupa’nın kör imana karşı aklın başkaldırışını okuyamadı.
Avrupa’da başlayan Biat Toplumundan, Bilgi Toplumuna geçişi göremediler.
Galilei ,  Kopernik, Harvey, Newton, Descartes Avrupa’ya aydınlık getirirken, Osmanlı
medreselerle, tarikat evleriyle, Dergahlarla miskin dervişlerle Biat Toplumunu götüreceklerini umdular. Devşirmelerin bir gün geçmişin intikamını  padişah katliyle aldığını fark ettiklerinde  iş-işten geçmişti.
Osmanlı Hanedanı İslam’ı; Emevi-Abbasi bağnazlığında saray hareminde Kösem Sultanların-Hürrem Sultanların ”şehzade katli” vahşetinde can derdinde, devlet çürümeye başlamışken  bir yandan İngiliz bankerlerine Osmanlıyı ipotek ettirerek şatafatla itibar peşindeydiler…

Yıldız AKALIN

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.