“BİLGE KRAL” ALİYA İZZETBEGOVIÇ (II)

ABONE OL
18:20 - 01/10/2020 18:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 “BİLGE KRAL” ALİYA İZZETBEGOVIÇ (II)

“Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.” (Aliya İzzetbegoviç)


Aliya İzzetbegoviç’in Sözlerinden…;

“Ey  teslimiyet,  senin  adın  İslâmdır. Eğer  uygar  ilim,  insanın  mutluluğu  meselesini  çözemiyorsa, o zaman insanın kökeni  hakkındaki  dinî  vizyon  hakikat;  ilmî  olan  ise  yalandır. Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır. Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için, gökyüzünün öğrencisi olmak lâzım. Boşnakları Boşnak yapan; Sırplardan, Hırvatlardan ayıran dinidir. O olmazsa biz de olmayız.
Materyalizmle hürriyet ısrarlı tekrarlamalara rağmen, beraber yürümez. Düşünce ile eylem arasındaki tutarsızlığın artmasına rağmen, “şey” ler nasılsa öyle kalır, ama fikirler âlemde, zâhirî ve geçici anlamlarına göre değil, fakat orijinal anlam ve mahiyetlerine göre tesir icra ederler.

Bu günleri gösteren yüce Allah’a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah Cennet’te buluşacağız, onları Allah’ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız.

Milli duyguları olan bir insan, kendi halkını sever, onların kusurlarını da erdemlerini de kendi üstünde taşır, o halka aittir. Bir milliyetçi  ise kendi halkını sevmekten çok başkalarından nefret eder, daha da önemlisi, uygulamada, başkalarının mülkü olan şeyi ister. Başkalarına ait farklılıkları boğar, hoşgörüsüzdür, fiziksel baskı uygular.
Bilgisiz kimselerin zihinlerinde kargaşa yaratmak için başvurulacak ilk ve en etkili yol, milli olanla milliyetçi olan arasındaki farkı gözden kaçırmaktır. Aslında bu fark bazen sevgi ve nefret arasındaki fark kadar büyük olabilir.

Milli duyguları olan bir insan, kendi halkını sever, onların kusurlarını da erdemlerini de kendi üstünde taşır, o halka aittir. Bir milliyetçi ise kendi halkını sevmekten çok başkalarından nefret eder, daha da önemlisi, uygulamada, başkalarının mülkü olan şeyi ister. Başkalarına ait farklılıkları boğar, hoşgörüsüzdür, fiziksel baskı uygular. Kendisine ait olanı savunmaz, olmayanı da ister. Aşırı milliyetçiliğin özünde Tanrı’ya inanç yoktur. Dünyanın bütün büyük dinleri şu basit hakikati öğretmeye çalışır (ve bütün hakikatler basittir): “Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma. Ya da öyle hareket et ki, davranışların herkes için geçerli olsun; ne sana göre değişsin ne de başkalarına göre…”

Doğu ile Batı arasında geçmişte birçok defa bir köprü vazifesini görmüş olan İslâm, kendi öz vazifesine müdrik olmalıdır. Geçmişte eski medeniyetler ile Avrupa arasında tavassutta bulunmuş olan İslâm, bugün, bu dramatik çıkmaz ve alternatifler zamanında, parçalanmış dünyada, aracılık rolünü tekrar devralmalıdır. Üçüncü, yani İslâmî yolun mânâsı işte buradadır.

Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefemdir. Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.

Savaşın devam ettiği yıllarda havanın sisli olduğu bir kış günü cuma namazını kılmak için Gazi Hüsrev Bey camiine gider. Bombardımana rağmen cami tıklım tıklım doludur. Aliya görününce İmam hutbeyi durdurur, ön saflardan ayağa kalkanlar kendisine yer vermek isterler. Ancak Aliya kişiliği yansıtan şu sözleri söyler; “Burası Allah’ın evidir. Burada farklılık olmaz. Allah katında en üstün olan, takva sahibi olandır. Camide herkes bulduğu yere oturur. Ben burada oturacağım. Bilmiyoruz, belki hepimiz çiğnenecek, öleceğiz; ama, İslam’ı inşallah çiğnetmeyeceğiz. Hocam lütfen hutbeyi tamamlayın!”

Nehirlerimizin üstündeki köprüler yıkılmış olabilir, köprüler yeniden inşa edilebilir, ancak önemli olan halkımızın gönüllerindeki köprüleri inşa etmektir.

Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah’a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüz binler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın. Boşnakları Boşnak yapan; Sırplardan, Hırvatlardan ayıran dinidir. O olmazsa biz de olmayız.” (Aliya’nın SDA’nın Genel Kurulu’ndaki veda konuşmasından)

Allahü Teâlâ, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’ten razı olsun; 
Cennette mekanını âli eylesin.
Rabbimiz, bu hikmetli ve güzel sözlerden faydalanmayı nasîb eylesin. 
Amin.

Bitti

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.